×
  • Anasayfa
  • Risale-i Nur
  • Özel
  • İslam
  • Bediüzzaman
  • Nur Talebeleri
  • Güncel
  • Dünya
  • Aile
  • Ayasofya
  • Eğitim
  • Ramazan
  • Tefekkür
  • Osmanlıca
  • Röportaj
  • Risale-i Nur'u Sadeleştirme Tartışması
  • Hayat
  • Otomobil
  • Bilim - Teknoloji
  • Kültür Sanat
  • Edebiyat
  • Ekonomi
  • Toplum
  • Sosyal - Medya
  • Sağlık
  • Kitaplık
  • Spor
  • Kariyer
  • Ajanda
  • İlan - Tanıtım
  • Kutlu Doğum Etkinlikleri
  • العربية
  • Bilgi Bankası
☰
  • Anasayfa
  • Foto Galeri
  • Tefekkürlük

Ağrı Dağı 'beyaz kefenini' giydi

Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, Doğu Anadolu bölgesinde etkili olan kar yağışının ardından beyaza büründü

04 Kasım 2016 Cuma 10:41
16

Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, Doğu Anadolu bölgesinde etkili olan kar yağışının ardından beyaza büründü. 5 bin 137 metre yüksekliğindeki Ağrı Dağı zirvesinden eteklerine kadar karla kaplandı. 4 ülkenin sınırında bulunan Ağrı Dağı, karlarla kaplı görünümüyle görenleri Cenab-ı Hakk'ın kudretini anlamaya ve şükre sevk ediyor. (Kaynak: AA)

26

Risale-i Nur'dan:
"Birtek zîhayat olan zemin yüzü, intizâmâtıyla, ahvâliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit, yani kış, beyaz kefeniyle, ölmüş o zemin yüzünü kapamasıyla, nazar-ı beşeri ondan çeviriyor. Veyahut, nazar, o giden bahar cenazesinin arkasından maziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir.

36

Yani, herbiri birer mu’cize-i kudret olan, zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü, yeni gelecek birer harika-i kudret ve birer hayattar zemin olan, bahar dolusu hayattar mevcudat-ı arziyenin gelmelerini ihsas ve vücutlarına şehadet ettiklerinden, 

46

öyle geniş bir mikyasta, öyle parlak bir surette, öyle kuvvetli bir derecede bir Sâni-i Zülcelâlin, bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Kayyûm-u Bâkînin, bir Şems-i Sermedînin vücub-u vücuduna ve vahdetine ve bekâ ve sermediyetine şehadet ederler ve öyle parlak delâili gösterirler ki, ister istemez, bedâhet derecesinde, “Âmentü billâhi’l-Vâhidi’l-Ehad” dedirtir. (33. Söz)

56

Risale-i Nur'dan:
"Birtek zîhayat olan zemin yüzü, intizâmâtıyla, ahvâliyle Sânii gösterdiği gibi, öldüğü vakit, yani kış, beyaz kefeniyle, ölmüş o zemin yüzünü kapamasıyla, nazar-ı beşeri ondan çeviriyor. Veyahut, nazar, o giden bahar cenazesinin arkasından maziye gider, daha geniş bir manzarayı gösterir. Yani, herbiri birer mu’cize-i kudret olan, zemin dolusu bütün geçen baharlar misillü, yeni gelecek birer harika-i kudret ve birer hayattar zemin olan, bahar dolusu hayattar mevcudat-ı arziyenin gelmelerini ihsas ve vücutlarına şehadet ettiklerinden, 

66

öyle geniş bir mikyasta, öyle parlak bir surette, öyle kuvvetli bir derecede bir Sâni-i Zülcelâlin, bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Kayyûm-u Bâkînin, bir Şems-i Sermedînin vücub-u vücuduna ve vahdetine ve bekâ ve sermediyetine şehadet ederler ve öyle parlak delâili gösterirler ki, ister istemez, bedâhet derecesinde, “Âmentü billâhi’l-Vâhidi’l-Ehad” dedirtir. (33. Söz)