Ağıt

Arafat DENİZ

ÖFT’ye…

“Yine haftasonu geldi” dedi. Diğeri de “ömür geçiyor sen iki günlük tatilin peşinde misin” diye sordu.

Zaman, bizi arkasına bağlamış bir araba gibi çekip götürüyor. Arabaya iple bağlı döşek üzerinde olduğumuz için bu dehşeti yaşamıyoruz. Tümsek ve çukur ile karşılaşınca döşekten başımızı kaldırma ihtiyacı hissediyoruz. Günde 24 km hız ile gitse de durmuyor işte, duran yok başlangıçtan bitişe kadar.

Bazı döşek evler büyük, bazıları küçük. Bazıları yün, bazıları sünger. Bazıları süslü, bazıları sade. Fakat neticede, herkes gidiyor yeryüzü tabanı ve gökyüzü tavanı arasında. Elbette, herkes kendi halinde değil. Birilerinin başkasının döşeğinin güzelliğine ve zarafetine gözü takılmış ve kıskançlıktan başka hiçbir şeyin farkında değil. Buna ek olarak elde etmek için de binbir gasp planı içindedir. Birileri döşeksizken; birileri de döşeğindeki rahatlığının ve keyfinin peşindedir.

İnsanın durumu ise iki şekildedir: Ya döşeğin iple arabaya bağlı olması gibi “intisab” ile bağlı yaşam gayesine; ya da her arabanın tek başına gitmesi gibi “bağımsız” şekilde algılıyor yaşamı. İlahi dinlerin geldiği topluluklar, bir intisab olan iman ve bağlılık üzerine bina edilmiştir. Pagan dinlerde ise belli başlı işlere veya durumlara bir tanrı atfetmekle birbirinden bağımsız inançlar düzlemleri oluşmuştur.

Diğer taraftan da dinler, dünya hayatında insanlar tarafından eninde sonunda dünyevileştirilir. Said Nursi’nin iman için ifadesi olan “intisab-ı şuuri” kavramının şuuru gittiğinde sadece intisab kalır ve artık bu intisab herhangi bir merciye ve güce yönelebilir. Avrupa’da putlara yönelen olağanüstü özellikler ve kutsallıklar, peygamberi tanrı oğlu ve insanları ruhbanlığa yükseltmeye çalışırken; yeni zamanda da yüceltmeler beşeri durumlara yöneltilmiştir. Böylece ayrık pagan inançları, bağ(ım)sız nefisleri ya da hafif ifadesiyle bencil bireyleri ortaya çıkarmıştır.

Bizde ise hak ve hukukun kutsallığı merkezi yönetimlerin elinde olduğu için; zaman içinde adalet ve emniyetin seçkin özellikleri onları elinde bulunduranların kendisine atfedilmeye başlanmıştır. Özetle, dinlerin ruhsal özellikleri dünyevi cisimlere ve şekillere çoğu zaman olduğu gibi kurban edilmiştir.

İnsan, zamanının çocuğu olduğu gibi, coğrafyasının ve inancının da çocuğudur. Bu bağlamda ideal olanların, gerçeklerin geçiciliğinde tüketilip tüketilmediği her aydının ve arifin sorgulaması gereken bir husustur. Çünkü kainat kadar hacim tutan hakikatlerin, sanki tekelden keşfedilmiş gibi paketlenip satılması bir nevi kainatın Yaratıcısına, kendisine ve konuklarına karşı kayıtsızlık ve gaflettir.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.