Acz ne söyler?

Meryem Saîde GÜNEBAKAN

“Her bir zerre kendi takatinin hadsiz derece fevkindeki yükleri kaldırmaktan gelen lisan-ı acziyle şehadet eder ki…”

Acz lisanı konuşur sessiz ve derinden. Der ki; hakikaten zâtında aciz olduğu pek aşikar olanın; sureten büyük bir oluşumda, nizam içinde bir faaliyette, tastamam konum alıp büyük işler başarması neyi gösterir? Bir yanda böylesi bir acz diğer yanda öylesi parlayan bir kudret ve neyin şahididir?

“Kainatta Zat-ı Vacib-ül Vücud, Vahid-i Ehad olan Allah’ı zül Kemal’den başka bir Mucid, bir Halık, bir Rab, bir Malik, bir Kayyum ve bir İlah yoktur ve olamaz diyorlar.”

Celal ile cemalin ölçülü birleşimi ile oluşan kainattaki bütün mükemmelliklerin ve kemalin sahibi Allah’tır. Hem O öyle bir Allah’tır ki; O’nun varlığına yokluğun gölgesi bile düşmez. Afakta ve enfüste, bütünde ve bütünü içeren parçalarda birliği temaşa edilendir.

Varlık hakkı ve hakikati ile O’nundur, suretler değişir dönüşür, yaratma (şekillendirme), geliştirme, mülkünde dilediğince tasarruf etme hakikatleri değişmez. İcadı ile var ettiğini kayyumiyeti ile hakikaten var kılmak isteyen O’dur.

Aslında bir yanda alabildiğine aciz olan zerreler ve zerrelerden oluşanlar üzerinde görünen sureten var ediş, özgün şekiller veriş, geliştirme ve sahip olma ve varlığı sürdürme gibi özellikler zatî değil tecelli özelliklerdir. Çünkü bir yanda öylesine aciz olup bir yanda sonsuz kudret, ilim ve irade isteyen işler içinde bulunmak; aczin zatî ama o özelliklerin tecelli olduğunu adeta haykırıyor. Nehir üstünde güneşin cilvesini taşıyan kabarcıklar gibi; geçip gitmeleri, ölüp yitmeleri hakikatin baki, tecellinin daimi ama suretlerin fani olduğunu söylüyor.

“Hem kainatın bütün zerreleri ve mürekkepleri muhtelif dilleri ile ve çeşitli delaletleriyle güya bu şiiri inşad eylemektedirler:

(Her ne kadar hüsn-ü cemalin bir tane ise de, fakat ona dair olan söz ve ibarelerimiz ayrı ayrıdır. Lakin bütün bu ayrı ayrı ibarelerimizin hepsi senin o biricik cemaline işaret ederler.)

Üzerinde şuur parıltısı görünen bileşimler ve zâtında şuursuz sayılan ama hakikatte çok kapsamlı bir şuurun varlığına hizmet eden zerreler; suretleri farklı olsa da (muhtelif diller), işaretleri çeşitli olsa da tek bir bilinci söyler:

Cemalin bir taneyse de sözlerimiz ve söylediklerimiz farklı derler. Fakat ayrı ayrı bu diller ve bu söyleyişler tek bir cemale işaret eder. Nasıl mı? Güzellik hakikati kendini son derece güzel bir tabloda, çok güzel bir manzarada, mütenevvi rengarenk çiçeklerde, cins-i latif nisada gösterse de;

Çiçekler solar, kadınlar ölür, manzaralar değişir, tablolar kırılır. Ama hakikat bakidir; ne solar, ne ölür, ne değişir, ne de kırılır. Cemal hakikati ve Cemil-i Zülcemal bakidir. “Ve her şey - Ona bakan yüzü müstesna- fanidir.”

Acizimiz, fakrımız, zaaf ve noksanımız tıpkı aynanın sırlı tarafı gibi siyah, karanlık; ama o sır olmasa o tecelliler alınmayacak, parlamayacak, görünmeyecek. Aczi kudretimiz, fakrı gınamız yapan bir sır. Acz ile kudrete, fakr ile rahmete bağlayan bir sır. “Acz de tam kuvvet var gör.”

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.