Eski Said’in Mühim Talebesi ve Yeni Said’in Avukatı: Mehmed Mihri Hilav-3

Abdulkadir CEYLAN

Değerli dostlar! Bu yazımızda Mehmed Mihri Helav ağabeyin Cumhuriyet dönemi hayatı ve Bediüzzaman Said Nursi’ye avukatlık yapması konusunu ele almaya çalışacağız. Risale-i Nurlarda soyadı Helav olarak yazıldığı için bizde bu yazımızda Helav’ı kullanmayı tercih ettik.

Mehmed Mihri Helav, Cumhuriyetin ilk yıllarında var olan tek parti baskıcı yönetimi nedeniyle köşesine çekilir. Daha ziyade çocuklarının eğitimine ağırlık verir. 1930’lu yıllardan itibaren yazı hayatına geri döner ve Avukat Mehmed Mihri adıyla yazdığı “Fuzuli Divanından” kitabını 1937’de yayınlar. 1943 yılında da Mehmed Mihri Helav imzasıyla “Ahlak Yükseliş Kaynağı ve Mutluluk Ocağıdır” adlı kitabı yayınlanır.1 Mehmed Mihri, kitapların yanı sıra Dicle Kaynağı (1948), Hetawî Hewlêr (1955-56), Gelawêj ve Zarî Kurmancî2 ile Irak’ta yayınlanan Jin Dergisi’nde3 çoğunlukla Kürtçe olmak üzere yazılar yazar.

Mehmed Mihri Helav’ın tek parti döneminde Üstad ile görüşmeleri konusunda bilgimiz yoksa da habersiz olduğunu da sanmıyoruz. Çünkü bu dönemde Bediüzzaman irtibatları olan Seyyid Şefik Arvasi ve Abdürrahim Zapsu ile görüşmeleri devam etmiştir.4 Elbette bunlardan Bediüzzaman Said Nursi ile bilgileri almıştır.

1949 yılında Üstad, Mustafa Sungur Ağabeyi Mihri Helav, Eşref Edip gibi dost ve talebeleri ile görüşmeye göndermiştir. Sungur şöyle anlatıyor: “Üstad Hazretleri beni 30 Eylül 1949 günü, mahkememizi müteakip babamla İzmir'e gönderdi. Ben Üstadımdan ayrılmak istemiyordum. Babamla beraber İzmir trenine binip iki istasyon sonra, istasyonun birinden inip kaçmayı tasarlamıştım. Üstadımızla beraber ikindi namazını kılarken, içimden, 'Kat'iyyen ayrılmam' diyordum. Üstadımız namazı ve tesbihatı müteakip geriye dönerek; 'Sen mutlaka gideceksin. Hem İzmir'e uğrayacaksın, hem İstanbul'a uğrayıp Eşref Edip, Mihri Helav, Vecihi gibi dostlarımla görüşeceksin, hizmet var.' diye ihtarda bulundu. Ve onlara söylenecek meseleleri tevdi buyurdular.”5 Sungur Ağabey, Mihri Helav ile görüştükten sonra durumu bir mektupla Üstad’a bildirmiştir.6

Mustafa Sungur ağabey, Mehmed Mihri ve Eşref Edip Fergan gibilerin Üstad’a yaklaşımlarını şu sözlerle dile getirir: "Mihri Helav'dan ve Üstadımızın eski bir dostundan Hz. Üstada ait bazı hatıralar dinlemiştim. Mihri Helav avukat idi ve Üstadımızın Van'daki Horhor medresesindeki talebelerindenmiş... Eşref Bey ise, yeniden hayat bulmuş gibi idi. Uzun bir devreden sonra ve artık din Anadolu'dan ortadan kalkmaya yüz tutmuş bir vaziyet-i elimanede zan olunduğu, ümitsiz, tesellisiz bir hicran haletinde iken, eski bir dostu, hürmetkârı olan Bediüzzaman Said Nursi'nin Anadolu’da yeni bir gençlik, bir nesl-i cedid, Nur talebeleri camiası olarak meydana çıkışını, yeni bir ba'su bade'l-mevt telâkki ediyordu."

"Onlar Üstadı, devr-i Meşrutiyette uzun uzun görmüşler, görüşmüşler, tanışıp sevişmişlerdi. Eski asarı ile Nur Üstadı tanıyorlardı. Büyüklüğüne, muazzam şahsiyetine, fevkalade kabiliyetine, harika dehasına şahit idiler. Lâkin Said-i Meşhurun devr-i Cumhuriyette, müteselsil tazyikler, hapisler ve nefiylerden sonra, Risale-i Nur Külliyatı adı altında yeni bir eserler serisini ve ona bağlı hâdim Nur talebeleri cemaatini bilmiyorlardı, düşünmüyorlardı, görmemişlerdi. Hatırlarında fevkalâde hürmet ettikleri Eski Said, Bediüzzaman mânâsına ilâveten Yeni Said'in böyle bir cemaat ve eser külliyatı ile yeni âleme zuhurunu, hakikaten fevkal-had, müthiş ve muhteşem bir hadise olarak, hayretle ve şükranla karşıladılar. Ve ümitsizlikten sıyırılıp Said'den ve cemaat-ı Nuriye’den taze bir hayat alarak, hizmete, neşriyata ve mücahede-i mâneviyeye başladılar."7

Eski Said’in talebelerinden ve Hutuvat-ı Sitte eserinin dağıtıcılarından olan Tevfik Demiroğlu da Mihri Helav’ın Üstadı ziyaretine dair bir hatırasını şöyle anlatır: "Üstad, Eşref Edip Bey'in Sebilürreşad Mecmuasıyla çok yakından ilgilenirdi. Eşref Edip Beyi çok severdi. Hatta son görüşmemizde Avukat Mihri Helav'a 'Bak Mihri, Eşref Edip Bey günahlarını affettirdi. İslâm'a çok hizmet etti. Ya sen ne yapıyorsun?' dedi. O da 'Dua buyurun, ben de inşaallah bir şeyler yaparım.' dedi."8 Necmeddin Şahiner, maalesef daha sonra yazdığı bir kitabında bu hatırayı bağlamından kopararak ve Mihri Helav’ın vefat tarihini de yanlış aktararak, hiçbir raviye de dayanmayarak Üstad’ın Mihri Helav’a sitemde bulunduğunu belirterek yanlış yorumlamıştır.9

Hüseyin Cahit Payazağa da 1952’de Fatih Çarşamba’da bir evde Üstad’ı ziyaret ettiğinde Mihri Helav’ın Üstad’ın yanında olduğunu belirtir.10

Risale-i Nur Külliyatına baktığımızda Mihri Helav hep takdir edilmiştir. İstanbul’da savcılığın Risale-i Nurları iadede sıkıntı çıkarması üzerine Mehmed Mihri damadı Asım ile birlikte 50 avukatla dava açmayı planlar ancak eserler iade edilince buna gerek kalmaz. Bu husus Üstad tarafından şöyle dile getirilir: “İstanbul'da savcılığa verilen bir kısım Rehberlerimiz, başta Eski Said'in mühim bir talebesi Avukat Mehmed Mihri ve dâvâ vekili damadı Âsım olarak demişler ki: "Elli avukatla beraber bu mesele için mahkemeye gireceğim. Fakat inşaallah ona hacet kalmadan ve mahkemeye düşmeden alacağım."11

1951 yılında İstanbul Üniversitesi Nur Talebeleri, Tecelli matbaasında Gençlik Rehberi adlı eseri tab ederler. Bunun üzerine İstanbul Savcılığı dava açıp, dosyayı İstanbul Sorgu Hakimliğine intikal ettirdi. Sorgu hakimliği de dosyayı Ağır Ceza mahkemesine intikal ettirdi. Bunun üzerine Nur Talebelerinden Abdullah, Ziya, Ceylan, Sungur imzasıyla bir protesto mektubu yazıldı. Ankara Nur talebeleri bu protesto yazılarının bir suretini Üstad Hazretlerine, bir suretini de İstanbul'daki Üstad'ın eski talebelerinden Avukat Mihri Bey'e yolladılar.12

1952’de Gençlik Rehberi Mahkemesi olur. Mehmed Babacan, “Üstad’ın üç avukatı vardı. Bu zâtlar Abdurrahman Şeref Lâç, Seniyyüddin Başak ve Mihri Helav’dı. Üçü de mahkemede heybetle duruyorlardı” bilgisini verir.13

Mehmed Mihri Ağabey bu mahkemede özet olarak şu şekilde savunma yapar: “Risâle-i Nur müellifi, bütün müellif ve muharrirlerin en mütevâzisidir; şöhret ve tekebbürün en büyük düşmanıdır. Bütün dünya metâına arka çevirmiştir. Ne mal, ne şöhret, ne nüfuz; bunların hiçbirisi onun pâyine ulaşamamıştır ve ulaşamaz. Gandi bile onun kadar dünyadan elini çekememiştir. Günde elli gram ekmekle ve bir çanak çorba ile tagaddî eden bu büyük adam, yaşıyorsa ancak Kur’ân ve îmâna hizmet için yaşıyor; başka hiç, hiçbir şeyin onun nazarında kıymet ve ehemmiyeti yoktur. Böyle iken, eserinin medh ü sitâyişinde bulundu diye onu suçlandırmaya çalışmak,163’üncü maddenin cürüm ağına sokmaya uğraşmak, hak ve adâletle, insafla, ilimle, insânî düşünce ile, hukuk fikriyle, mantıkla, akıl ve fikirle kabil-i telif midir? Burası yüksek mahkemenin takdirine âittir...

Hükûmete muhâlefet bahsi hakkında da birkaç söz söyleyerek mâruzâtımı neticelendirmek isterim. Karşınızda kemâl-i saffet ve samîmiyetle âdilâne kararlarınıza intizar eden bu asırdîde zât, ömründe hiçbir defa hilâf-ı hakîkat beyânda bulunmaya tenezzül etmiş bir adam değildir. İlk celse-i muhâkemede, bugünkü hükûmetten memnun olduğunu ve muvaffakıyetine duâ ettiğini, onun beğenmediği ve tenkit ettiği hükûmet, eski hükûmetler olduğunu alenen söylemiştir. Filhakîka, müvekkilim, bütün milletle beraber istibdâda karşı mücâdele etmiş, hürriyet ve demokrasinin tesisine çalışmış ve bu hususta husûle gelen muvaffakıyetten dolayı da memnun olmuştur. Risâle-i Nur’un gayesi de içtimâî nizam ve intizâmı kalblere yerleştirmektir. Siyasî ricâl, siyasî sahada nizâm-ı içtimâîyi, milletin hak ve hürriyetlerini temine çalıştıkları gibi, Risâle-i Nur müellifi de, mânevî sahada, kalblerde bunları yerleştirmeye çalışıyor. Gayeler müşterektir. Bir mekteb-i irfan olan Risâle-i Nur’un müellifi ve şâkirtleri, âsâyişin, nizam ve intizâmın fahrî ve mânevî bekçileridir. Mânevî sahada, kalblerde ve dimağlarda anarşînin, bozgunculuğun kalkmasına çalışmaktadırlar. Kemâl-i samîmiyetle, hiçbir ivaz ve garaz olmaksızın, hiçbir karşılık beklemeksizin, yalnız Allah rızâsı için, millet ve memleketin menfaati için çalışmaktadırlar. Bunu yapmak bir cürüm ve cinayet değil, millet ve memlekete bir hizmettir. Muâhezeye değil, takdire lâyıktır. Berâetini istemek hakkımızdır. Karar yüksek mahkemenindir.”14

Eşref Edib’in Sebilürreşad Mecmuası cilt V, sayı 119’da Mehmed Mihri ağabeyin savunmasından bahsetmektedir.15 Sebilürreşad Dergisi, Mihri Helav, Seniyyüddin Başak ve Abdurrahman Şeref Laç’ı ücretsiz fahri vekiller ve memleketimizin en büyük avukatları olarak nitelendirmektedir.16

Bediüzzaman Said Nursi ve avukatlarının müdafaaları neticesi mahkeme beraat kararı vermiştir. Beraat kararı sonrası Nur Talebeleri sevinç ve tebriklerini şu sözlerle dile getirmişlerdir: “Eskişehir-Beraat kararından dolayı son derece sevinç içindeyiz. Yüksek adalet mahkemesini tebcil, sevgili Üstadımızı tebrik ve müdafaasını fahrî olarak kabul eden kudretli ve fedakâr avukatlar olarak: Abdurrahman Şeref Lâç, Seniyyüddin Başak ve Mihri Helav Beyefendilere de teşekkürler ederiz. Eskişehir Nur talebeleri nâmına Ahmed”17

Mehmed Mihri Helav ağabey, Üstad’a avukatlık yaptığı gibi Nur Talebelerininde vekaletini üstlenerek meşhur Ankara Davası’ndaki duruşmalarda da bulunmuştur.18 Üstad’ın Kürdoğlu diye iltifat ettiği Abdülkadir Badıllı ağabey, “1950'den sonra da Avukat Abdurrahman Şeref Laç, Avukat Seniyüddin Başak, Avukat M.Mihrî Helav'ların hep himmet ve gayretleri hürmetle, takdirle yad edilecektir”19 diyerek Mehmed Mihri Helav ağabeye Nur Talebelerinin minnet borcunu dile getirmektedir.

Mehmet Mihri Hilav, Üstadı Bediüzzaman Said Nursi’nin Kürt diline sahip çıkılması tavsiyesini ömrü boyunca takip etmiş, ömrünün son yıllarında Irak Kürdistan’ında yayınlanan Hetaw Dergisinde “Müderris ve Avukat: M. M.” imzasıyla Hetaw’ın 47-74 sayıları boyunca “Yekîtî zimanê Kurd: Zimanî ême yek cor e, şîwekanî zor e” (Kürd dilinin birliği: Dilimiz birdir, şiveleri çoktur.) başlığı altında yaklaşık 28 yazısı yayımlanmıştır.20

Hulasa; müderris, hukukçu, dilbilimci, edip, şair, felsefeci, yayıncı ve yazar kimlikleriyle tanınan Sıneli Mehmed Mihri Bey, 20. yüzyılın önemli Kürt entelektüellerinden biridir. Bütün bu farklı ve üretken özellikleriyle 19 Nisan 1957’de 72 yaşında iken aramızdan ayrıldı ve kendi alanından doldurulması çok zor bir boşluk bıraktı.21 Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Özellikle hukukçu Nur talebelerinden ricamız, Baro ve arşivlerden Mehmet Mihri Helav ağabeyin çalışmalarını ve savunmalarını bulup, bunları hukuki ve ilmi çerçevede ele alarak bizlere sunmalarıdır. Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun. Selam ve dua ile.

Dipnotlar:
1. Seid Veroj, Portreyên Şophiştî – 1, Weşanên Dara, İstanbul 2019, sh. 194
2. A. g. e, sh. 196
3. Musa Anter, Hatıralarım, Aram Yayınları, İstanbul 2011, sh. 69
4. Veysel Aydeniz, Seyyid Şefik Arvasi, Nubihar Yayınları, İstanbul 2013, sh. 78
5. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 4, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1994, sh. 34
6. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı c. 3, İttihad Yayıncılık, sh. 1384 (pdf)
7. Son Şahitler 4, sh. 37-38
8. Necmeddin Şahiner, Son Şahitler 1, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1993, sh. 218
9. Necmeddin Şahiner, Gençlik Rehberi Nasıl Yazıldı, Nasıl Karşılandı, İzmir 2008, sh. 64
10. Son Şahitler 4, sh. 328
11. Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası 2, Envar Neşriyat, sh. 65-66 (Mobil)
12. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı c. 3, Timaş Yayınları, İstanbul 1990, sh. 1445-1447
13. Şahiner, Gençlik Rehberi Nasıl Yazıldı, sh. 50
14. Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, Envar Neşriyat, sh. 654 (Mobil); Müdafaanın tamamını okumak için bkz.: Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursi c. 5, Osav Yayınları, İstanbul 2015, sh.485-487
15. Akgündüz, a. g. e, sh. 460-461
16. A. g. e, sh. 492
17. Şahiner, Gençlik Rehberi Nasıl Yazıldı, sh. 103
18. Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Arşiv Belgeleri Işığında Bediüzzaman Said Nursi c. 6, Osav Yayınları, İstanbul 2016, sh. 294
19. Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi Mufassal Tarihçe-i Hayatı c. 3, Timaş Yayınları, İstanbul 1990, sh. 1791
20. Seid Veroj, Mehmed Mihri Hilav’ın yayınlanmış eserleri -3,Rudaw Türkçe, 02-04-2023; https://www.rudaw.net/turkish/opinion/020420231
21. a.y.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (12)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.