2- Kelime Anlamının Verildiği Yerler
Risale-i Nur eserlerinde bir cümlede bir kelime kullanılıp diğer cümlede ise anlamı verilebiliyor. Bunların misâli çoktur.
Meselâ; "...anahtar..." (Sözler, s. 535) ifadesi geçiyor. Birkaç cümle sonra ise "...miftah..." (Sözler, s. 536) kelimesi geçmektedir.
Böylece o kelimenin mânâsı, ya aynı kelimede ya da aynı paragrafta bulunabilmektedir.
"...tahammül edemez ve yüklenemez." (Sözler, s. 537)
Burada da yakın anlamlı kelimeler art arda kullanılmıştır.
Yine başka bir misâle bakalım. Otuz İkinci Söz'de "...istinad eder." (Sözler, s. 627) ifadesinden sonraki diğer cümlelerde, son kelime "...dayanıyor." (Sözler, s. 627) şeklinde geçmektedir. Birbirini karşılayan ifadeler olduğu görülmektedir.
"...ince ve dakik..." (Sözler, s. 627)
Burada da aynı usûl ile bize kelimelerin mânâlarını, Risale-i Nur öğretmiş oluyor.
Bu şekilde benzer ifadeler şöyledir;
"...müstağni ve hiç kimseye ihtiyacı olmayan..." (Sözler, s. 628)
"...tezyin ettiği gibi süslendirip..." (Sözler, s. 654)
"...sever, muhabbet eder." (Sözler, s. 620)
"...lâzım...gerek..." (Sözler, s. 621)
"...mâhir...usta..." (Sözler, s. 623)
"...tevkif ve durdurma..." (Sözler, s. 624)
"...nihayetsiz...gayr-i mütenahi..." (Sözler, s. 552)
"...me'yus ve ümidsiz..." (Sözler, s. 584)
"...umûm... Bütün..." (Sözler, s. 586)
"....iki kanat...iki cenah..." (Mektubat, s. 22)
"...lisanıyla...diliyle..." (Sözler, s. 591)
"...ekl ve kelâm ve fikirdir. (...) Yemek, söylemek, düşünmektir." (Sözler, s. 608)
"Semânın...göğün..." (Sözler, s. 603)
"...yüz...sîma..." (Sözler, s. 606)
"...elinde...kabzasında..." (Sözler, s. 609)
"...gölgesi ve zılâli..." (Sözler, s. 611)
"...geniş...vüs'atli..." (Sözler, s. 508)
"...hâlidir, boştur..." (Sözler, s. 508)
"...âkilü'n-nebattır, yalnız nebatât ile yaşıyorlar." (Sözler, s. 508)
"...âkilü's-semektir, balıktan başka bir şey yemiyorlar." (Sözler, s. 508)
"...nârdan...ateşten..." (Sözler, s. 508)
"...berkler, şimşekler..." (Sözler, s. 668)
"Demek oluyor ki; Hazret-i Üstâd bilerek ve kasten Osmanlıca kelimelerin unutulmayıp muhafazasını istiyor. Ehl-i insafça biliniyor ki; lisan tahrifi ve Osmanlıca'yı unutturma gayretleri geniş sahada icra olunmuş ve hayli tahrifat ve tahribat yapılmıştır. Risale-i Nur asrın her türlü tahribini tamirle mükelleftir." (Risale-i Nur'un Mahiyeti ve Sadeleştirme Mes'elesi, s. 77 - 78)
Not: Yukarıda verilen misallerde Risale-i Nur'un Mahiyeti ve Sadeleştirme Mes'elesi, s. 77 - 78. sayfalardan istifade edilmiştir.
(Devam Edecek)