16 yıl geçti 'pişmanım' diyen çıkmadı

Türkiye bir yandan hak ve hukuku ayaklar altına alan darbelerin açtığı yaraları sarmaya çalışıyor, bir yandan da darbelerin aktörleriyle yüzleşiyor. Ancak bu karanlık süreçlerin aktörleri, şu ana kadar pişmanlık belirten tek bir söz söylemedi.

İbrahim Asalıoğlu/Mustafa Gürlek/Tuğba Mezararkalı/Hasan Karalı/Ayşenur Parıldak'ın Haberi

Son olarak üzerinden 16 yıl geçen 28 Şubat postmodern darbesinin kudretli simaları da aynı tavrı sergiliyor. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş da bu duruma dikkat çekiyor. Komisyon çalışmaları çerçevesinde dinlediği darbecilerin ‘bugün olsa yine yaparım’ anlayışında olduklarını vurgulayan Nimet Baş, “Darbeciler içinde insan ve millet olmayan devlet kavramını kutsallaştırarak hareket ettiler. O kadar kişiyi dinledik, hiçbirinde nedamet yoktu.” diyor. 28 Şubat sürecinde işkence yapan bir cezaevi müdürüne gittiklerinde de aynı tablo ile karşılaştıklarını belirten Baş, şu ifadeleri kullanıyor: “O cezaevi müdürünün iç dünyasına baktığımızda pişmanlık göremedik. Bütün yaptıklarını devletin âli menfaatleri için yaptığını söyledi. ‘Bugün olsa yeniden yaparım.’ dedi.”

Hak ve hukukun ayaklar altına alındığı 28 Şubat sürecinin üzerinden tam 16 yıl geçti. Türkiye bir yandan darbenin açtığı yaraları sarmaya çalışırken, bir yandan da darbenin aktörleriyle yargıda yüzleşiyor. Ancak milyonlarca vatandaşın fişlendiği, irtica yaftasıyla binlerce insanın işten atıldığı, rütbesinin söküldüğü, en temel insan hakkı olan eğitim hakkının gasbedildiği karanlık süreçte rol alanlardan pişmanlık belirten tek bir söz çıkmadı. Bütün darbeciler gibi onlar da  ‘görmedim, duymadım, söylemedim’ savunmasını yaptı. Buna karşılık son dönemlerde darbelerin devlete ve anayasaya karşı yapıldığı propagandasıyla darbecilerin ‘affedilmesi’ görüşleri dile getiriliyor. Bu söyleme, hem darbe mağdurları hem de hukukçular şiddetle karşı çıkıyor. Darbelerin bir insanlık suçu olduğunu vurgulayan 28 Şubat mağdurları, millete karşı işledikleri suçlardan utanmayanlar için aftan bahsetmenin bir gafletlik olacağını belirtiyor. Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, hiçbir darbecinin pişman olmadığını belirtirken, komisyon çalışmaları sırasında dinledikleri darbecilerin tamamının “Bugün olsa yine yapardık.” dediklerini aktarıyor. Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür, son darbenin aktörlerinin 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinde de görev yaptığına dikkat çekerken gazeteci-yazar Sibel Eraslan, 28 Şubat’ın sivil insanları hedef aldığının altını çiziyor. Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek de darbecileri affetmek için çaba içerisinde olanlara tepki gösteriyor: “Mağduru millet olan darbeyi, devlete karşı işlenmiş suç gibi göstermek gaflettir, bugüne kadar hiçbir darbeci pişmanlık izhar etmemiştir. Bu suçlar millete karşı işlenen suçlardır.” 28 Şubat sürecinde Yüksek Askerî Şûra kararları ile ordudan uzaklaştırılan emekli Tabip Albay Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol da, kendisini sahte belgelerle ihraç eden darbecilerin yüzlerine yargılandıkları mahkemede “Siz yaptıklarınızdan hiç utanmadınız mı?” diye soracağını vurguluyor. Görüşler özetle şöyle:

Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş: İşkence yapan cezaevi müdürü bile “Bugün olsa yine yaparım.” dedi

Darbeciler, içinde insan ve millet olmayan devlet kavramının kutsallaştırılmış çerçevesiyle hareket ettiler. İçlerinde bir pişmanlık duygusu yoktu, o kadar kişiyi dinledik hiçbirinde böyle bir nedamet gözlemlemedim. Hep bugün olsa yine yaparım anlayışı vardı. İşkence yapan bir cezaevi müdürüne de insani bir pişmanlık bekleyerek gittiğimizde ve iç dünyasına baktığımızda bütün yaptıklarını devletin âli menfaatleri için yaptığını söyledi. ‘Bugün olsa yeniden yaparım.’ dedi.

28 Şubat Alt Komisyon Başkanı Yaşar Karayel: Özür dileyen bir darbeci görmedim

Darbeler devlet düzenini değiştirse de asıl hedefte hep millet vardı. Bütün darbeler bütün topluma bedel ödetti. Milletin güvenliği için kendilerine emanet edilen silahları belli dönemlerde millete doğrultan tüm darbeler gayrimeşrudur. Bu suçu işleyenler millete, milletin değerlerine, demokrasiye karşı işledi. Ama hiç pişmanlıklarını, özür dilediklerini duymadık. Zaten pişman olsalar 27 Mayıs’tan sonra yeni darbeler yapılmazdı. Yıllarca kronik hastalık haline gelmiş bir darbecilik tohumu atıldı ve büyütüldü. İç düşmanlar belirleyerek ülkeyi kendi müdahalelerine hazır hale getiren darbeciler devlete ve topluma büyük kötülük yaptı, ağır maliyetler ödetti.

Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür: 28 Şubat aktörleri 27 Mayıs ve 12 Eylül’de de görev aldı. 28 Şubat sürecinde rol alan sivil ve asker bürokratların her biri 27 Mayıs ve 12 Eylül darbesi dönemlerinde subay olarak görev almışlardır. Kendilerine baktığımızda bu gelenekten geldiklerini görürüz. Zihinlerinde darbecilik anlayışı yer etmiş. 28 Şubat sürecinde bu isimler emir hiyerarşisinin üst kademesindeydiler. Kendilerini sözde devletin ve milletin kurtarıcısı olarak gördüler. Yaptıkları darbeler sonucunda toplum yapısı bozuldu. Ülke ekonomisini zarara uğrattılar. Milleti ve devleti mağdur ettiler. Darbecilerin yargılanması toplumun normalleşmesi için zaruri bir durumdur. Bu, tarihî açıdan önemli bir adımdır.

Gazeteci-yazar Sibel Eraslan: 28 Şubat’ı unutmamak insanlık borcumuzdur.

Daha önceki darbeler belli siyasi partileri hedef almıştır ama 28 Şubat sivil insan tekini hedef alması itibarıyla çok daha vahimdir. Tüm ülkeyi ikna odasından geçiriyorlardı adeta. Şimdi kalkıp tüm bu yaşananları unutalım diyebilir miyiz? Biz unutsak hastane kapısında can vermiş Medine Bircan teyzenin ruhu unutur mu? 2002’de 10 bin öğrenci yurtdışına çıkmak zorunda kaldı, okullara giremedikleri için, kaçı döndü kaçı dönmedi? Ordudan atılanlar, işine son verilenler, bir dilim ekmeğe muhtaç edilenler... Gölcük pazarında tuvaletçilik yapmak zorunda bırakılan astsubaya sorduk mu hakkını? Üç aylık bebeğini yediği dayak sonucu düşüren kaburgaları kırık Nuray Bezirgan’a soralım, vatandaşlıktan atarak haddini bildirdiğimiz Merve Kavakçı’ya soralım 28 Şubat’ı. 28 Şubat’ı unutmamak insanlık borcumuzdur.

Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek: Pişman olana merhamet edilir, yoksa af gaflet olur

Darbecilerin işledikleri suçu devlete karşı işlenmiş gibi göstererek affedilmelerini sağlamaya çalışanlar, ya bir psikolojik harekât içerisindedirler ya da büyük bir gaflet içerisindedirler. Katıldığım bir programa Ergin Saygun’un kızı telefonla bağlanmış ve moderatör “Babanızın tahliye edilmesinden ve Başbakan’ın ziyaretinden memnun musunuz?” sorusuna Saygun’un kızı “Bu dava biz bitti demeden bitmez.” şeklinde karşılık vermiş ve bir zihniyetin mücadelesini ortaya koymuştur. Oda TV soruşturmasının sanıklarından Ahmet Şık cezaevinden çıktığında “Mücadelemiz yeni başlıyor.” demiştir. Anlaşılan kimse yaptıklarından pişmanlık duymuyor. Merhamet güzel bir duygudur. Fakat bu merhamet suçunu kabul eden ve yaptıklarından pişman olanlar için geçerlidir. Yaptıklarını suç olarak görmeyenlerin millet ile mücadelesine devam edeceği aşikârdır.

Bugün Gazetesi yazarı Gülay Göktürk: Darbe sanıkları önce özür dilesin

Türkiye darbelerle hesaplaşma dönemini elbette bir gün kapatacak. Belki de toplumun affediciliği gündeme gelecektir. Ancak bu affediciliğin ortaya çıkması bu iklimin oluşması için her şeyden önce yargı sürecini işleyenler bir nedamet göstermesi gerekir. Bir özür görmesi gerekir. Eğer darbe davalarının avukatları ile darbe sanıkları savunmalarını hâlâ sütten çıkmış ak kaşık kadar yaparlarsa aslında başlarına gelen her şeyin bir komplo olduğu, hükümetin bir rövanş alma peşinde olduğu ya da Amerika’nın bir tasfiye hareketi oluşturduğu gibi nedenlere dayandırırlarsa, savunmalarını bu temelde yaparlarsa Ergenekon ve Balyoz sanıklarının kamuoyundaki gayri resmi avukatları ve savunucuları da bu tezler doğrultusunda dezenformasyon faaliyetine devam ederse bu affediciliğin ortaya çıkmasını da engellemiş olurlar.

28 Şubat sürecinde idamla yargılanan aktivist-yazar Hüda Kaya: Darbeciler insanî ve vicdanî dönüşümden uzak

12 Eylül sürecinden tutun da daha sonraki 28 Şubat darbesinde aktif rol oynayan kişiler, devletin yüce menfaatleri gereği her türlü baskı, yasak ve zulmün kendilerince gayet meşru olduğunu düşünüyorlar. Onların algısı bu şekilde çalışıyor. Dolayısıyla bunu yapanlar vicdanları, kalpleri ve zihinleriyle insanî manada gerçek bir dönüşüm gerçekleştiremedikleri müddetçe salt bir özür dilemenin hiçbir anlamı olmayacak. 100 yaşına yaklaşmış olmasına rağmen 12 Eylül’ün en temel iki aktörü çeşitli mazeretlerle mahkemeye de ifade vermeye de gitmedi. ‘Bugün olsa aynısını yapabiliriz.’ diyebiliyorlar. Çünkü onların zihniyeti bu...

Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç: Darbeciler Meclis’i tepeleme hakkını nereden alıyor?

Darbeciler yaptıklarının suç olduğunu düşünmedikleri için özür dilemiyor. Yaptıkları işin kollama koruma gereği olduğunu düşünüyorlar. Geçmişten günümüze Türk Silahlı Kuvvetleri siyasetin hep içerisinde oldu. İttihat Terakki döneminde bunun zirveye çıktığını görüyoruz. Sözde her şeyi asker kotardığı için, asker yıktığını yeniden yaptığı için doğal olarak kendini devletin yönetiminden sorumlu görüyor. Geçmişte askere bunların hesabı sorulmadığı için şimdiki darbecilerde yaptıklarının suç olduğu kanaati oluşmuyor. Bunun en bariz örneğini Kenan Evren’de gördük. Çetin Doğan ağzından tükürükler saçarak Meclis’in tepeleneceğini söylüyordu. Parlamento’yu tepeleme hakkını nereden alıyor? Meclis’i tepelemek yargılanması gereken bir sözdür.

Mahkemede ‘Yaptıklarınızdan hiç utanmadınız mı?’ diye soracağım

Emekli Tabip Albay Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol: Şimdi bu suçu millete karşı değil devlete karşı işledik dilini kullanmak, utanmazlığın ayyuka çıktığını gösteriyor. 28 Şubat soruşturmasından dolayı tutuklanan generaller ve subaylar, her rütbe takma merasiminde anayasa ve kanunlara kayıtsız şartsız itaat edeceklerine dair yemin etmiştir. Onlar bu yeminlerine ihanet ettikleri gibi millete de ihanet ettiler. Silah arkadaşı ve meslektaşı hakkında sahte evrak düzenleyerek, bilerek ve isteyerek ordudan atılmasını sağladılar. Sadece bu kişiler suçlu değil. Bunların içerisinde gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler, akademisyenler de var. Mahkemeye 28 Şubat davasına müdahil olmak için müracaat ettim. Müracaatım kabul olur da mahkemede bana söz hakkı verirlerse, 28 Şubat’ın aktörlerinin yüzlerine ‘Yaptıklarınızdan hiç utanmadınız mı?’ diye soracağım.

Binlerce hayatı karartan darbeleri böyle savundular

Pişmanlık duymuyorum, biz buna devrim diyoruz

Milli Birlik Komitesi üyesi Numan Esin: 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi (MBK) üyesi Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, darbeden 50 yıl sonra katıldığı bir panelde yaptıkları darbenin toplumsal bir olay olduğunu savundu. Esin, “Elbette ki bugünkü şartlar içerisinde duygusal düşündüğünüz ve yaşadığınız vakit ihtilallerin getirdiği acı sonlar toplumlar ve fertler üstünde son derece üzücü neticeler getiriyor. Ama bunlar toplumsal olaylardır. Biz buna devrim diyoruz.” dedi.

Ülke elden gidiyordu

12 Eylül’ün mimarı Kenan Evren: 12 Eylül darbesinin baş mimarlarından 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, savcılık ifadesinde pişmanlık duymadığını belirterek, mahkemede kendisine atfedilen “Adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan astık.” sözünü inkâr etti. Evren mahkemede, suçsuz yere idam edilen, işkence gören, sınır dışı edilen ve yıllarca mahpus hayatı yaşayan milletin karşısında yaptıklarından pişman olmadığını şu sözlerle dile getiriyordu: “Pişman değilim, şimdi olsa yine yaparım. Ülkenin şartları müdahale etmemizi gerektiriyordu. Biz de müdahale ettik. Müdahale öncesi hem dönemin cumhurbaşkanını hem de siyasileri uyardık. Kimse dinlemedi. Müdahale kararını tek başıma almadım. Komuta kademesiyle karar aldık. İç Hizmet Kanunu 35. maddedeki yetkimizi kullandık. Çünkü ülke elden gidiyordu.”

Bugün olsa yine yaparım

Milli Güvenlik Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya: Döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi üyesi emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın, 31 yıl sonra 12 Eylül darbesi soruşturmasını yürüten savcıya verdiği ifade, darbe ve cuntaların içindeki isimlerin darbe zihniyetinden hiç vazgeçmediklerini ortaya koyuyor. Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’in “Yaptıklarınızdan pişman mısınız?” sorusuna Şahinkaya, “Bugün olsa yine yaparım. Biz darbe yapmadık, kanlı olayların önüne geçtik.” diye cevapladı.

28 Şubat’ı yapmasaydık, suç işlemiş olurduk

Emekli Org. Çevik Bir: 28 Şubat darbesinin önemli aktörlerinden ve 28 Şubat soruşturmasının tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Çevik Bir, soruşturmayı yürüten savcılara verdiği ifadede, Batı Çalışma Grubu’nu (BÇG) MGK kararları doğrultusunda kurduklarını ileri sürdü. Sorgulama esnasında pişmanlık belirtisi göstermeyen Çevik Bir, savcıların BÇG’de hazırlanan fişleme ve ıslak imzalı belgeleri gösterdiğinde “Yapmasaydık suç işlemiş olurduk.” iddiasında bulundu.

Balyoz darbe planı harp oyunu

Emekli Org. Çetin Doğan: 20 yıl hapis cezasına çarptırılan Balyoz davasının 1 numaralı ismi emekli Orgeneral Çetin Doğan, darbe planlarının yer aldığı belge ve ses kayıtlarını kabul etmedi. Yaptıklarının sadece bir harp oyunu olduğunu iddia etti. 28 Şubat soruşturmasından da tutuklanan Çetin Doğan, Çevik Bir imzalı “Batı Çalışma Eylem Planı” belgesinin de sahte olduğunu ileri sürdü. Soruşturmayı yürüten savcılar tarafından Çevik Bir’in kabul ettiği ıslak imzalı belgeler kendisine gösterildiğinde “Bu yazı o dönemde Genelkurmay Başkanlığı’nda yazılan yazılardan farklı.” savunmasını yaptı.

Zaman

Güncel Haberleri