14. Emirdağ Müzakerelerinin hissettirdikleri

Afife ARTIK

Bu sefer müzakere edilen mektubların konuları yerine müzakereden sonraki hissiyatımı paylaşıyorum:

Üstadım Efendim Hazretleri;

Bugün Emirdağ Lahikası Müzakerelerinin 14. sü tertiplendi Risale Akademi’de ve ben bir kez daha anladım ki; sizi ve Risalelerinizi anlamaktan acizim. Bunu kaç defa yeniden ve yeniden anladığımı bilmiyorum bugün işte bir kez daha anladım ki sizi ve Risalelerinizi anlamaktan acizim.

Zannetmişim ki Risalelerin bir cümlesini sair başka cümleleri ile izah etmek, cümleler arasında irtibat kurmak Risaleleri izah etmektir. Heyhat anlıyorum ki çok yanılmışım. Siz bizi başka bir âleme çağırıyorsunuz hâlbuki. Bir başka iklime. Başka bir yüksek akılla düşünmek uyanık ve başka bir vicdan ile hâdisatı değerlendirmek ve bir başka hâle bürünmeye davet ediyorsunuz bizi….

Bilmem bize nasib olur mu o âleme geçebilmek? O iklime kavuşmak, Asr-ı Saadeti soluklamak….

Yapılış gayesinin aksine formatlanmış bir bilgisayar gibi halimiz. Fıtratımızda iman-ı tahkikinin esasları var iken ve iman-ı tahkiki nuru ile ancak aklımız akıl, kalbimiz kalb olabilecek iken biz adeta başka kodlar ile kodlanmışız.

Nazarımız başka noktalara çekilmiş, dünyayı öncelemeyi normal gibi görmeye başlamışız.

Varlık dağını bırakıvermeyi bize talim ediyorsunuz hem hayatınızla da nasıl yapılacağını gösteriyorsunuz… heyhat ki heyhat! Gözümüz önündekine kör olmuşuz.

Bunca varlığımız varken ve kendi varlığımızla bunca mağrur olmuşken sizi anlama ihtimalimiz nedir? Var mıdır diye sormaya korkuyorum, “yok” cevabı alsak ne yapacağız ne olur halimiz…

Bir çıkış yolu lazım şimdi bize bir fetih bir ferec ki çıkalım bu garip halimizden. Özümüze uymayan bunca donanım içinden sıyrılıvermek kolay mı? şükür ki bize ümit veriyorsunuz. En muannitlere ve size düşmanlık edenlere bile hüsn-ü hatime için dua ediyorsunuz. Ne olur himmet buyurun da çıkalım bu garip halden. Yaratılışımızın asli ve öz kodlarına dönelim. Varlık dağının altında inim inim inlemekten kurtulalım. Ruhumuz ferah bulsun kalbimiz huzur…bizi sağımızdan solumuzdan çekiştiren nefsimize inat…

Nurların içindeki nuru görmek için bir başka göz gerek bize. Kendi gözümüz kifayet etmiyor. Bir başka akıl bir üst akıl gerek, kendimizinkine itimad edilmiyor… kalbimizi nurani kalbler ile rabtetmemiz gerek kendindeki ışık pek sönüktür zira…

Ahh Üstadım… bilmiyorum size Üstadım demeyi ne kadar hak ediyoruz. Veya siz benim gibi birinin size Üstadım demesinden müberra değil misiniz?

Ne kadar perişan ve zelil de olsak ümit veriyor bize mektublarınız. Risaleleriniz sönük aklımızı aydınlatıyor. Fakat ihmal ettiğimiz bir nokta var ki o nokta aydınlanmadıkça bu zulmetli halden çıkmak mümkün görünmüyor…. Tesanüd ve teavünden hâsıl olan Şahs ı manevi… evet biz on akılla düşünüp yirmi göz ile görmedikten sonra zulmetten nura çıkamayacağız…. Kardeşlerimizi kendimizden evvel düşünmedikten sonra, kendi hissiyât-ı nefsaniyemizi unutup kardeşlerimizin hissiyatı ile yaşamadıktan sonra bu bataklıktan çıkamayacağız…

Bir Nur gerek bize şimdi… kendimizi hiç düşünmeden içine bırakıvereceğimiz, gark olacağımız bir Nur…..

Cümleleriniz, kelimeleriniz bu nura işaretler ediyorlar fakat ârif olmayana çok tarif gerek. İşaretleri anlayamayacak kadar gabîleşmişiz.

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.