Sâre çığlık atarak 'Ben kısır bir kocakarıyım benim nasıl çocuğum olur' dedi

Sâre çığlık atarak 'Ben kısır bir kocakarıyım benim nasıl çocuğum olur' dedi

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Zâriyât Sûresi 24-37. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

24-(Ey Habîbim!) İbrâhîm’in şerefli kılınmış misâfirlerinin (o meleklerin) haberi sana geldi mi?

25-(Onlar İbrâhîm’in) yanına girdiklerinde: “Selâm (senin üzerine olsun)!” demişlerdi. (O da:) “Selâm (sizin üzerinize de olsun!) (Siz buralarda) tanınmamış bir topluluk(sunuz).” dedi.

26-Hemen sezdirmeden âilesinin yanına gitti, çok geçmeden (kızartılmış) semiz bir buzağı (eti) getirdi.

27-Sonra onu kendilerine yaklaştırdı: “Yemez misiniz?” dedi.

28-(Yemediklerini görünce,) onlardan dolayı içine bir korku düştü. (Onlar:) “Korkma!” dediler. Ve onu çok âlim bir oğul (olacak İshâk) ile müjdelediler!

29-Bunun üzerine zevcesi (Sâre hayretle) çığlık atarak geldi de elini yüzüne vurdu ve: “(Ben) kısır bir kocakarı(yım; benim nasıl çocuğum olur?)” dedi.

30-(Onlar:) “Bu böyledir; (bunu) Rabbin buyurdu. Şübhe yok ki, Hakîm (her işi hikmetli olan), Alîm (herşeyi hakkıyla bilen) ancak O’dur” dediler.

31-(İbrâhîm:) “O hâlde (asıl) mühim işiniz nedir, ey elçiler?” dedi.

32-Dediler ki: “Şübhesiz biz, bir günahkârlar topluluğuna gönderildik.”

33-“Tâ ki onların üzerine çamurdan (pişmiş) taşlar atalım.”

34-“(Ki bu taşlar) haddi aşan kimseler için (hangisinin kime isâbet edeceği dahi belirlenerek) Rabbinin katında damgalanmıştır.”

35-Bunun üzerine mü’minlerden orada bulunan kim varsa çıkardık.

36-Zâten orada Müslümanlardan, bir ev (halkı) dışında (kimse) bulmadık.

37-O (pek) elemli azabdan korkanlar için de orada (ibret alınacak) bir alâmet bıraktık!