Said Nursi'nin sivil muhalefeti

Said Nursi'nin sivil muhalefeti

Mustafa Sabri ve Emrullah Beytar'ın kaleme aldıkları 'Said-i Nursi'nin Sivil Muhalefeti' isimli kitap, Çıra yayınlarından çıktı

Cemil Yüzer'in haberi-RisaleHaber

Mustafa Sabri ve Emrullah Beytar'ın kaleme aldıkları 'Said-i Nursi'nin Sivil Muhalefeti' isimli kitap, Çıra yayınlarından çıktı.

Bediüzzaman'ın örnek alınması gereken yönlerine dikkat çekilen kitap için şu açıklama yapıldı:

"Üstad, konuştuklarını yüreğinde yaşayan bir büyüktür ve büyüklerin büyüklüğü en güçlü boyutunda saklıdır. Üstadın en güçlü boyutu ise güçlü imanı, insan hakları anlayışı ve kendi deyimi ile “Kürdistan dağları” kadar özgür oluşudur. Örnek alınması gereken yönü bu olmalıdır.

"Sadece sakal bırakmamış, evlenmemiş olmasını örnek almak; zulme ve istibdada itiraz eden, direnen, özgürlükçü boyutunu teğet geçmek Nur Şakirtliğine yakışmaz. Hiç kimse ulusal sınırları aşıp evrenselleşen bir öncü imamı daraltıp kendine maledemeyeceği gibi Nur hareketi’nin meyvelerini de kendi mağazalarına devşiremez…

"Unutturmanın biri, hiç anmayarak, diğeri çokça anıp ruhunu soyarak gerçekleşen iki şeklinden ikincisi, öncülerin engellenemeyen yükselişini bastırmak için sık başvurulan bir yöntemdir ve buna karşı bilinçli olmak gerekir."

Kitabın önsözünde de şu ifadelere yer verildi:

Elinizdeki kitap bir biyografiden çok, derinlikli çözümlemelerle büyük bir davanın sergüzeştinden ibarettir. Çalışmamızda, bugüne kadar birçok yönüyle tanınan veya tanıtılan bir büyük şahsiyetin dikkat çekilmeyen yönlerine atıfta bulunacağız. Onu, maksadını aşan büyüklemeler (ifrat) ve hakkını teslim etmeyen değerlendirmelerden (tefrit) uzak, camî’ bir tarzda ele alan çalışmaların azlığı bilinmektedir. Bu itibarla amacımızın, hiçbir etkiye maruz kalmadan objektif değerlendirmeler yapmak olduğunu işin takdiminde belirtmek isteriz.

Gayesi sözü yüceltmek, bütün bağımsız çevrelerin ortak kabulü “birlik” ideali olduğu sürece ortaya konulan gayretlerde endişeye mahal yoktur. Lakin iz’an ve insaf sahiplerinden; mutlak gerçeklerin, giydirilmiş (ehlî) söylemlerle başkalaştırılması karşısında boyun eğmemesi beklenir.

İstanbul mahkemesinde “…Değil ben, hiçbir ehli vicdan bu rejime taraftar olamaz...” sözü ne kadar giydirilmeye çalışılırsa çalışılsın mahza bir gerçek olarak dönemin mazlum tanığı Nursi’nin duruşunu ortaya koymaktadır.

Üstadın öğrencilerine; İbn-i Hacer’in kitabını okuduğunuzda İbn Hacer ne buyuruyor diye değil, Allah ne murad ediyor diye bakacaksınız” şeklindeki öğüdü onun hakkındaki ifrati yaklaşımlara kendi dilinden verilebilecek en güzel cevap olsa gerektir.

Bir meseleye nereden baktığımız en az bilgi kadar önemlidir. Ona göre mezhep ve müctehitlerin görüşleri kelamullah’a gölge değil ayna yapılmalı ve iyiniyetli olunmalıdır. Zira niyet, olgu ve hadiselerin mahiyetini değiştirebilecek bir özelliğe sahiptir. O nedenle konumuzla ilgili yapacağımız tahlillerde hep bağımsız ve hüsnüniyetle hareket edeceğimizi temin ederiz.

Bilindiği gibi insan hakları kavramı, Batılı paradigmanın yeni tanıştığı ve tamamlayamadığı bir değerdir. Din temelinde kadim uygarlıklardan, insan haklarına ilişkin bize kadar ulaşan yazılı metinler binlerce yıl öncesinden sosyal kuralların, hukukun, hak ve özgürlüklerin yazılı hale getirildiğini ve güvence altına alındığını göstermektedir. Bugün eğer insan hakları teorisi henüz tamamlanamadıysa, bu eksiklik onu sahiplenen ve politikalarını bu kavrama dayandıran dünya egemenlerinin eksikliği, sefaletidir.

Bugün modern öğretiyle tanımlanmış insan hakları kavramı, bir devletin meşruiyet kriteri olabildiği gibi uluslararası mekanizmaların ihlalci bir ülkeye müdahale gerekçesi de olabilmektedir. İslam Dünyası’nda son dönem ilim ve aksiyon insanlarından biri olarak bu coğrafyada yaşamış ve ömrünü Allah, adalet ve özgürlüğe adamış bir şahsiyetin, insan hakları gibi önemli bir konuya ilgisiz kalmayacağı muhakkaktır. O halde insanlığı yakından ilgilendiren bu kavramın Said Nursi’deki yansıması nasıl olmuştur?

Din ve pozitif ilimlerdeki derinliği, hakka’l-yakin ahlakı, özgün fıtratıyla yaşadığı dönemdeki tüm baskılara direnen; tevhid, adalet, eşitlik ve özgürlük ilkelerinden ödün vermeyen Nursi, Enbiyaullah’ın ortak sıfatlarından birisinin, insan haklarını savunmak olduğunu düşünüyordu.

Hayatının her karesinde, modern insan hakları öğretisinden de öte, daha derinlikli bir insan hakları anlayış, düşünce ve uygulamasına sahip olduğu görülmektedir. Bu düşünce ve yaşayışını, hayatının yazılı ürünü Risale-i Nur külliyatından ve gazetelerde neşredilen makalelerinden anlamak mümkündür.

Bu çalışmamızda Nursi’nin eserlerinden faydalanarak insan hakları kavramına bir katkı sunmak istedik. Tanıkların ifadelerinden ziyade doğrudan Nursi’nin dilinden, Nursi’nin insan haklarına bakışını ve günümüz insan hakları hareketine yapmış olduğu katkıyı yakalamaya çalıştık. Selam olsun ona!.. Selam olsun Nur ve Özgürlük hareketinin binlerce yıllık emektarlarına!..