Said Nursi'nin müsbet hareketi ve Gazze filosu

Said Nursi'nin müsbet hareketi ve Gazze filosu

Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, “Müsbet Hareket” kavramını Risale Haber’e değerlendirdi…

Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber

Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ahmet Yıldız, “Müsbet Hareket” kavramını Risale Haber’e değerlendirdi…

FERDİ, TOPLUMSAL VE SİYASİ HAREKET TARZI

Risale-i Nur’da geçtiği şekli ile “müspet hareket etmekten” ne anlamalıyız?

-Fertlerin ve grupların kendi mesleklerinin muhabbetiyle amil olmasını, başkalarının eksiklik ve hataları üzerinden bir “kimlik” tanımlaması yapmaktan sakınmalarını,
-Şiddete ve tarafgirliğe dayalı siyasallaşmadan kaçınmayı,
- Dini iltizamla siyasi iltizam arasında doğrudan bir ilişki kurmamayı,
-Dini siyasallaştırmamayı, “siyaset topuzu” ile “nur”u bir arada sunarak davet toplumuna dönük tebliğin tesirini kırmamayı,
-Neticeyi değil kavli ve fiili duaya tevessülü öncelemeyi,
-Manevi cihad anlayışını benimsemeyi,
-Zulmü netice verebilecek her türlü tutum ve davranıştan sakınmayı,
-Hakkın hatırını her şeyden üstün tutmayı içeren, “şevk, sabır, şükür, ihlas ve uhuvvet” esaslarına dayanan, Bediüzzaman tarafından ortaya konmuş son derece önemli bir ferdi, toplumsal ve siyasi hareket tarzıdır.

Bediüzzaman’a göre, zıtların birbirlerinin suretini giydiği bir dönemde yaşıyoruz. “Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy (asilik) ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş.”

HAKSIZLIĞI HAK ZANNEDEN ADAMLARA KARŞI HAK DÂVÂ ETMEK, BİR NEVİ HAKSIZLIKTIR

Mavi Marmara etrafında gerçekleştirilen tartışmaları “Müsbet Hareket” kavramı ile nasıl yorumlayabiliriz?

Mavi Marmara’nın neticesiz ve gereksiz bir maceraya sürüklenmemize yol açtığı, Türkiye’nin başını belaya soktuğunu düşünenler olabilir. Bu yüzden, “müsbet hareket” kavramına Bediüzzaman’dan hareketle daha yakından bakmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

“Müsbet hareket” kavramını vaz eden Bediüzzaman’ın, 1928’de, Şeyh Said hadisesinden sonra sürülenlere geri dönme hakkı tanındığında, sürgününü sona erdirmek için neden resmi başvuruda bulunmadığı sorusuna verdiği cevabı hatırlamakta yarar var: “Haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevi haksızlıktır. Bu nevi haksızlığı irtikâp etmek istemem.”

MÜSBET HAREKET İLE DURDUĞU ZEMİNİN HUKUKİLİĞİ VE MEŞRULUĞUNUN ORTADAN KALDIRILMASINI ENGELLEDİ

Bediüzzaman’ın bu tavrını biraz daha açar mısınız?

nursi_ahmet_yildiz_filistin.jpg“Es’ile-i Sitte,” bu pozisyonun manifestosudur. Tek Parti döneminde sürekli sürgün ve işkencelere maruz bırakılması, eylemli bir kalkışmaya girişmesi için tahrik edilmesine rağmen, Bediüzzaman’ın “sabrettiği” yapılanlara karşı reaktif bir tutum belirleme yerine, kendi “gündemini” icra etmeye yoğunlaştığı görülmektedir. Karanlığa küfretmek yerine bir mum yakma anlayışıdır bu. Bu yüzden, Şeyh Said hadisesini eleştirmiş, kendisine en haksız ithamları yönelten ve en ağır işkencelere tabi tutulduğu 20 aylık Afyon hapishanesi çilesine yol açan savcıyı, küçük kızıyla birlikte yürürken gördüğünde, “beddua” etmekten vazgeçmiştir.

Müsbet hareket anlayışı sayesinde Bediüzzaman, durduğu zeminin hukukiliği ve meşruluğunun ortadan kaldırılmasını engellemiş, Türkiye toplumunun manevi hayatının gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Bugünden o günlere baktığımızda, Bediüzzaman’a reva görülen muamelenin cebri ve keyfi karakteri tüm çıplaklığıyla açığa çıkmaktadır.

BİRBİRLERİYLE BOĞUŞANLAR MÜSBET HAREKET EDEMEZLER

O günkü yönetime karşı takındığı tutumu nasıl yorumlamak lazım?

Bediüzzaman, “Müsbet hareket” açısından siyasi rejime bakışını, sivil itaatsizlik perspektifiyle kısmen örtüşen şu ifadelerle ortaya koyar: “Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. ..Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır.” (Kastamonu Lahikası, 171. Mektup).

Şiddetin ve siyasi tarafgirliğin reddi ve ötekine göre değil kendinden tanımlı ölçülere dayalı bir hareket tarzını ifade eden müsbet hareket, ancak birbirine empati ve şefkatle yaklaşanların gerçekleştireceği bir şeydir. “Birbirleriyle boğuşanlar müsbet hareket edemezler.” Bu yüzden de, müminler birbirlerinin eksik ve yanlışlarına rakip olarak değil, o yanlışlıkları giderme duygusuyla yaklaşırlar.

“HAKKIN HATIRI” İSRAİL’İN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR

Gazze hadisesini müspet hareket çerçevesinde değerlendirirsek içinde menfi denecek bir durum var mı?

İsrail’e karşı mücadele, işgalci güce karşı koyma olduğu için müsbet hareketin ötesinde, “maddi cihad”ın kapsamına giren bir konudur. Dolayısıyla, Filistinlilerin İsrail’e karşı silahlı mücadelesinin, -intihar saldırıları hariç- meşruiyeti sorgulanamaz. Mavi Marmara’nın misyonu ise, maruz kaldığı tüm provokasyonlara rağmen şiddete başvurmayan ama boyun da eğmeyen, mevcut otoritenin keyfiliğine karşı onu “otorite” olarak da görmeyen Bediüzzaman’ın pozisyonu gibi, “asayişi” ihlal etmeyen, dünya barışı için ileri bir adımdır. “Hakkın hatırını,” İsrail’in hatırından üstün tutmaktır.