Said Nursi’nin Hutbe-i Şamiye eseri Suriye’deki yeni rejim için de bir rehber

Said Nursi’nin Hutbe-i Şamiye eseri Suriye’deki yeni rejim için de bir rehber

Prof. Dr. Ahmet Yıldız, Bediüzzaman Said Nursi’nin 1911’de Suriye’nin başkenti Şam Emevi Camii’nde verdiği ve daha sonra Hutbe-i Şamiye olarak basılan hutbenin Suriye’deki yeni rejim için de bir rehber olduğunu söyledi.

Haber&Foto: Enes Çelik

Risale-i Nur Enstitüsü, Şekercihan Derneği ve Çağın Vicdanı Kulübü’nün Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşkesinde organize ettiği seminerde Prof. Dr. Ahmet Yıldız, “Suriye’de Yeni Devlet İnşası: Hutbe-i Şamiye’den Projeksiyonlar” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

“MÜJDE VE MANİFESTO”

Bediüzzaman Said Nursi’nin 1911’de Şam Emevi Camiinde 10 bin kişilik Arap bir topluluğa karşı yapılan, Alem-i İslam Camiindeki tüm Müslümanlara hitap edecek şekilde 1951’de Türkçeleştirilen bu hitabe için “müjde ve manifesto” ifadesini kullanan Yıldız, bunları şöyle açıkladı:

“1-Başta Arap toplulukları olmak üzere sömürgeleştirilmiş Müslüman toplulukların dekolonizasyonla bağımsızlıklarını kazanacağını müjdeler.

2-Müslüman toplulukların, entelektüel, kültürel, ekonomik ve politik olarak küresel bir hegemonya kurmuş Batı dünyası karşısında, bu hegemonyanın sebepleri ve nasıl kırılabileceğine ilişkin bir manifesto sunar.”

Yıldız, hutbede Bediüzzaman’ın atıf yaptığı hadis ve ayete vurgu yaparak, “Girişte atıfta bulunduğu “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” (Zümer:53) ayeti ve “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” (Müsned:2/381) hadisi ile bilişsel, duygu temelli ve davranış boyutlu bir İslami kültür dönüşümüne vurgu yapar. Bu dönüşümün gerçekleşmesi ile, Müslümanlar Batı dünyasının hegemonyasını kıracak ve insanlığın Hilafet vazifesinde “Rahman’ın yarattığı her şey güzeldir” sırrının tahakkukuna vesile olacaklardır” dedi.

BATI DÜNYASININ İLERLEMESİYLE MÜSLÜMAN MİLLETLERİN GERİ KALMASININ SEBEPLERİ

Prof. Yıldız sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hutbe-i Şamiye, esas itibariyle mevcut olan kültürel normların ürettiği problemleri tesbit eder ve bunları aşmanın imkanlarını ortaya koyar. Bu bakımdan, sosyolojik anlamda kültür konusuna bakmakta yarar bulunmaktadır. Kültür, insan gruplarının (hem maddi hem de sembolik unsurlar dahil) dünyaya bakış açısını belirleyen ve bir nesilden diğerine aktarılan hayat tarzını ifade eder. Kültür; dil, güzellik standartları, el hareketleri, giyim tarzları, yemek ve müzik gibi şeyleri içerir. Kültürün iki bileşeni vardır: Maddi kültür, maddi olmayan kültür.

ahmetyildiz3.jpg

Eserde Batı dünyasının maddi yönden ilerlemesiyle Müslüman milletlerin geri kalmasının sebepleri, İslami değerlerden sapmanın karakterize ettiği ve “hastalık” olarak tanımlanan altı “sapma”ya bağlanmaktadır:

Birincisi: Ye'sin, ümidsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi. (Ümitli olup olmamak bir değerdir.)

İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. (Yalanın revaç bulması bir normdur.

Üçüncüsü: Adavete muhabbet (Düşmanlık duygusunun belirleyiciliği bir değerdir).

Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek (bağlanma eksenleri hem değere hem norma atıfta bulunur)

Beşincisi: Çeşit çeşit sâri hastalıklar gibi intişar eden istibdad (İstibdat bir normdur)

Altıncısı: Menfaat-ı şahsiyesine himmeti hasretmek (Ben merkezlilik hem değer hem de normdur.

Eserin Birinci ve İkinci Kelimeleri, Müslüman dünyanın maddi ve manevi terakkisinin imkanına işaret eder. Ümitsizliğin yol açtığı tembellik, havalecilik ve nemelazımcılık ile şahsi çıkarı öncelemenin müttehid küçük devletlerin (İngiltere gibi) koca Müslüman dünyayı sömürgeleştirmesine yol açtığı ve bunun şehamet-i İslamiye ile bağdaşmadığı belirtilir. Araplar ve Türklere “Kur’an bayraktarlığı” misyonuna yeniden sahip çıkmaları hatırlatılır.

Üçüncü kelimede, yalanla doğrunun iman ve küfür gibi bir araya gelemeyeceği hatırlatılır. Asr-ı Saadet tanımlamasının Sahabenin yalanın en küçük bir emaresini bile tolere etmemesi ile ilişkisi nazara verilir.

Dördüncü kelime, sosyal ve siyasi hayatta düşmanlık ve nefret duygularının asıl, muhabbet ve şefkat duygusunun ise talileşmenin ürettiği problemler vurgulanır. Düşmanlık nefret üretir; oysa muhabbet karabete vesile olur. Muhabbete en layık şey muhabbet, husumete en layık şey adavettir. Muhabbet ve adavet bir arada bulunamaz. Biri diğerini kovar. Biri asıl ise, diğeri mecazi bir hal alır. Bu yüzden;

Ehl-i imana karşı muhabbet asıldır. Bu durumda adavet duygusu kendisini şefkat ve acıma biçiminde ifade eder. Mütecaviz ehl-i dalalete karşı adavet asıldır. Bu durumda muhabbet duygusu onlara karışmama ve görünüşte dost olma şekline dönüşür. Mütecaviz olmayan ehl-i dalalete karşı “ikna” asıldır; icbardan sakınmak gerekir.

Beşinci kelimede, hem Müslümanları birbirlerine bağlayan nurani bağların göz ardı edilmesi hem de şahsi menfaati öncelemenin yol açtığı problemlere dikkat çekilir. Müslümanların bir aşiret gibi birbirlerine bağlı oldukları, yaptıkları iyilik ve kötülüklerin tekil kalmayıp umumileştiği hatırlatılır. Bu yüzden birbirlerinin maddi-manevi meselelerine bigane kalamayacakları vurgulanır.

Altıncı kelime, insanın şahsi acz ve fakrından dolayı O’na dayanması ve O’ndan istemesi gibi, dinsizlikle canavarlaşmış tahribatçı ve muzır topluluklara karşı, insanın sosyal ve siyasi hayatı da imandan gelen Şura-yı Şer’i ile yaşayabilir.

Müslümanlar Meşveret emrine imtisalin husule getireceği ihlas ve tesanüd sayesinde (katılımcılık) zillet ve tahakkümden uzaklaşarak özgürleşir; modern sefahet kültürünün prangalarından kurtulur ve Müslümanların ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdat kayıtlarını çözerek Hüdaya tabi olur.

HUTBE-İ ŞAMİYE, SURİYE’DEKİ YENİ REJİM İÇİN DE BİR REHBERDİR

Prof. Yıldız, Suriye’deki yeni süreci de şöyle değerlendirdi:

27 Kasım-8 Aralık arasında, İdlib’i yöneten Şam Kurtuluş Heyeti, bir yıldırım harekatı ile 54 yıllık Esed hanedan yönetimini devirerek 14 yıllık iç savaşa son verdi. Şam sokaklarında kontrol noktaları kalktı, fotoğraf çekmek ve “güvenlik güçlerinin” yanından korkmadan geçmek “serbest” oldu!

2017’de kurulan HTŞ, 29 Ocak 2025’te varlığına son verdi. Suriye’de yeni rejim kurulduktan sonra, HTŞ lideri Ahmet Şara, dini, siyasi ve kültürel çoğulculuğun korunmasına dönük yaptığı açıklamalarla ihtiyatlı bir iyimserlik oluşturmayı başardı. Özellikle, Hıristiyan, Dürzi ve Nusayri azınlık gruplarının haklarının korunacağını ve kadınlara “İslami giyim tarzı”nın dayatılmayacağını belirtti.

ahmetyildiz2.jpg

Geçiş dönemi problemleri ve yeni rejimi bekleyen güçlükler;

Eski isyancı grupların ulusal bir orduya entegre edilmesi: Disiplinsiz ve başıboş silahlı grupların zapt ü rabt altına alınması, bunların Merkezi ve Batı Suriye’deki Nusayrilere dönük “intikam eylemlerinin” önlenmesi. Anayasa da dahil olmak üzere yönetimin yeniden düzenlenmesi. Kuzeydoğu Suriye'yi merkezi devlete yeniden bağlamak: SDG’nin ve kuzeydoğunun statüsünün belirlenmesi. Suriye’nin Doğu Çölünde DAEŞ’in yeniden örgütlenmesinin engellenmesi. Esed döneminde konan yaptırımların kaldırılması ve yeni yönetimin terör listesinden çıkarılarak etkili bir yönetim ve ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi.

Yapılması gerekenler;

Suriye devletinin; bürokrasinin, ordu, polis ve yargının yeniden inşasında toplumdaki dini, etnik, politik ve mezhebi çoğulculuğa dönük kapsayıcı politikalar izlenmesi. Suriye’nin Kuzeydoğusunu hakimiyeti altında tutan SDG yönetimi ile yürütülen müzakerelerin, Türkiye’nin güvenlik endişelerini de giderecek şekilde istikrarlı bir çözüme kavuşturulması DAEŞ ve diğer radikal grupların yeniden güç kazanmalarına izin verilmemesi. Yaptırımların kaldırılması ve geçiş süreci yol haritasının netleştirilmesi.

Geçiş dönemi problemleri ve yapılması gerekenler konusunda Hutbe-i Şamiye bir kültür değişimi manifestosu olarak hem Suriye’deki yeni rejime, hem bütün dünya Müslümanlarına tazeliğini ve güncelliğini koruyan bir çağrıdır, rehberdir. Değerler ve normlardan sapmış Müslüman kültürü tekrar rayına oturtma ve aslına döndürme çabasıdır. Sorun insan sorunudur yoksa problem değerler ve normlarda değil.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum