Said Nursi'nin Cumhuriyet tarifine ulaşabildik mi?

Said Nursi'nin Cumhuriyet tarifine ulaşabildik mi?

29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet'in 98. yıldönümünü kutluyoruz

RİSALEHABER
 
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hayatının değişik safhalarında Cumhuriyet'e dair net ifadelerde bulunmuştu. Risale-i Nur'da geçen bazı bölümler şöyle:

Mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri

Eskişehir Mahkemesinde gizli kalmış, resmen zapta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve lâtif bir vakıa-i müdafaayı aynen beyan ediyorum.

Orada benden sordular ki: “Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?”

Ben de dedim: “Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim. İşitenler benden soruyordular. Ben de derdim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.”
 
Sonra dediler: “Sen Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun.”

Cevaben diyordum: “Hulefâ-i Râşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (r.a.), Aşere-i Mübeşşere ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”

Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı

İşte, ey müddeiumumî ve mahkeme âzâları. Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni ittiham ediyorsunuz. Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim. On senedir (şimdi yirmi sene oluyor) ki hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükümet-i cumhuriye ne hal kesb ettiğini bilmiyorum. El’iyâzü billâh, eğer dinsizlik hesabına imanına ve âhiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmişse, bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki, bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeye hazırım.
(Şualar)

Madem hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir

Madem hürriyetin en geniş şekli cumhuriyettir ve madem hükümet ise cumhuriyetin en serbest sûretini kabul etmiştir; elbette hakîki ve katî ve reddedilmez kanaat-i ilmiyeyi ve efkâr-ı saibeyi, asayişe dokunmamak şartıyla, cumhuriyetin hürriyeti, o hürriyet-i ilmiyeyi istibdat altına alamaz ve onu bir suç tanımaz. Evet, dünyada hiçbir hükümet var mıdır ki, bütün birtek kanaat-i siyasiyede bulunsun.
(Tarihçe-i Hayat)

Dindarlara ilişmemek gerektir ve elzemdir

…Mâdem cumhuriyet prensipleri hürriyet-i vicdan kanunuyla dinsizlere ilişmiyor; elbette, mümkün olduğu kadar dünyaya karışmayan ve ehl-i dünya ile mübâreze etmeyen ve âhiretine ve îmânına ve vatanına dahi nâfi’ bir tarzda çalışan dindarlara ilişmemek gerektir ve elzemdir. (…)
(Tarihçe-i Hayat)

Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir

Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet ve kanun-u esasî denilen adalet ve meşveret ve kanunda cem-i kuvvet, (…)
(Divan-ı Harb-i Örfi)
 
Biz muhabbet fedaileriyiz; husumete vaktimiz yoktur. Cumhuriyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir...
(Divan-ı Harb-i Örfî)

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum