Said Nursi’nin bu fotoğrafına sızan irtica masası şefi

Said Nursi’nin bu fotoğrafına sızan irtica masası şefi

Bütün ayrıntılarıyla tarihi fotoğrafın çekiliş hikâyesi ve perde arkası

Risale Haber-Haber Merkezi

Vefatının 9. Dönümünde Prof. Dr. İbrahim Canan hocamızı rahmetle anıyoruz.

Merhum İbrahim Canan, hizmet hatıralarını 5 Haziran 2009 tarihinde Ömer Özcan’a anlattıktan 128 gün sonra, 14 Ekim 2009 tarihinde elim bir trafik kazasında vefat etmişti.

Tarihçe-i Hayat kitabının sonlarında neşredilen Said Nursi ve talebelerinin fotoğrafını da İbrahim Canan çekmişti.

Merhum İbrahim Canan, o fotoğrafın çekiliş serüvenini ve fotoğraftakileri Ağabeyler Anlatıyor-4 kitabında şöyle anlatıyor:

LİSEDEYKEN FOTOĞRAF MAKİNEM VARDI

Lisede okurken amatör olarak fotoğrafçılık yapardım. Bir fotoğraf makinem vardı. Fotoğraf nasıl çekilir öğrenmiştim. Fotoğrafları tab ettirmeye gittiğimde fotoğrafçı bana: “Güneşi arkana al, ışığa doğru çekme, ayarları şöyle yap böyle yap” diye öğretirdi. O zamanki makineler şimdikiler gibi otomatik değildi tabi. Elle ayarlamak lazım her şeyini.

ASLINDA ÜSTAD FOTOĞRAFA KARŞI DEĞİLDİR

Sene 1959… Üstad Ankara’da…

Said Özdemir ağabeye dedim ki: “Üstadın fotoğrafını çeksem?”

“Olur” dedi.

“Sonra Üstad darılmasın bize?” dedim.

“Yok, darılmaz” dedi.

“Ama Üstad geldiği zaman arabaya kadar şemsiyenin altına alınıyor, fotoğraf çekilmesine müsaade edilmiyor” dedim. Said ağabey:

“Bediüzzaman fotoğrafçılara poz veriyor, hoşuna gidiyor, nefsanî oluyor gibi bir duygu vermemek için; herhalde onun için müsaade etmiyordur. Aslında Üstad fotoğrafa karşı değildir. Biz de senin gibi zannediyorduk. Hatta Tarihçe-i Hayat ilk olarak 1956’da neşredildiği zaman fotoğraf koymamıştık. Üstad: ‘Fotoğraf niye koymadınız’ demiş. Ondan sonra fotoğraf koyduk biz kitaba.”

Said ağabey bu şekilde cesaretlendirince ben Üstad gücenir, günahkâr olurum diye olan düşüncemi atmış oldum. Sonra Said ağabey: “Ben de sana yardımcı olurum” dedi.

omer_ozcan-001.jpg(Ömer Özcan, Bediüzzaman Hazretlerinin kaldığı Beyrut Oteli'nin odasında.)

BEYRUT PALAS OTELİNİN ÖNÜNDE BEKLEMEYE BAŞLADIM

Ondan sonra biz hazırlığımızı yaptık. Ben Beyrut Palas Otelinin önünde beklemeye başladım. Üstad üst katta kalıyordu. Orada lobi dedikleri hol gibi bir yer vardı. Hatta orada holün karşısında helâ vardı. Holü geçince helâya varılıyordu. Otel deyince şimdiler aklınıza gelmesin. Odasında helâ olan lüks bir otel değildi. Ben sonra o lobide bekledim Üstad’ı. Bu, gece oluyor. Bir ara Üstad’ın helâya geçtiğini gördüm, ama orada fotoğrafını çekemedim.

ÜSTAD’IN YANI BAŞINDA SOLUNDA TAHSİN TOLA AĞABEY VARDI

Sabahleyin Üstad gidecek diye haber geldi bize. Ben Üstad’ın odasının kapısının önünde beklemeye başladım. Said ağabeyle de anlaştık.

Üstad kapıdan çıktı. Çıkar çıkmaz şöyle etrafa bir baktı. Yanı başında solunda Tahsin Tola ağabey vardı. Arada bir kişi daha var, ben onun yanında üçüncü şahıs olarak varım.

Üstad, Tahsin Tola ağabeyi görür görmez elini uzattı, başını okşadı, omzunu sıvazladı. Üstad’ın oradaki şu konuşmasını çok iyi hatırlıyorum. Ona, “Sen Risale-i Nur’un basılmasına hizmet ettin, bundan sonra da hizmet edeceksin; Tevafuklu Kur’an basılacak bundan sonra, onun tab’ı için 6666 lira para ayırdım” dedi.

Biz bu para ayırma işini daha evvel de duymuştuk aslında, ama bu sefer Üstad’tan kulağımla bizzat duymuş oldum. O arada ben de Tahsin Tola ağabeyin yanından şöyle başımı Üstad’a doğru uzattım ama yok, olmadı. Bize okşaması nasip olmadı, uzakta kalmıştım.

(NOT: Hz. Üstad, otelin merdivenlerinden indirilirken sağ koluna önce Dr. Tahsin Tola, sonra Hasan Okur, daha sonra da elinde sepet olan Hulusi Ok giriyor. Ö. Özcan)

ibrahim_canan.jpg(Merhum İbrahim Canan, fotoğrafı nasıl çektiğini anlatıyor.)

SAİD AĞABEY BENİ GÖRÜNCE, “ÜSTADIM!” DİYE DİKKATİ ÇEKTİ, DEKLANŞÖRE BASTIM

Baktım Üstad hareket etmek üzere, ben hemen kalabalığı yarıp koştum çıktım... Makine yanımda tabi… Hemen mesafe, ışık ayarlarını yaptım... Bu ‘hareketli’ olacak diye makinenin hareket ayarını da yaptım... Üstad merdivenden inerken kollarına girdiler ve inmeye başladılar. Said Özdemir ağabey beni görünce, “Üstad’ım!” diye dikkati çekti. Üstad hemen başını kaldırıp baktı. Yoksa Üstadın yüzü, gözleri aşağıda olacaktı. Çünkü o anda başı öne eğikti. O anda deklanşöre bastım. Resme, Üstad’a dikkatli bakarsanız bunu anlarsınız. Said ağabeyin ağzından da, tebessümünden de anlayabilirsiniz.

ÜSTAD HİÇBİR ŞEY DEMEDİ

Bir tane poz alabildim. Bana daha fazla niye çekmedin diyorlar. İkinciyi almak için makineyi tekrar kurup hazırlamak lazım. Üstad bir taraftan yürüdüğü için ikinci pozlara fırsat kalmadı.

Fakat fotoğraf o kadar net çıktı ki; hâlbuki bulanık, karanlık bir gündü. Flaş falan da yoktu makinede. Neyse Üstad hiçbir şey demeden yürüdü gitti... Makinenin markası “Light” olacaktı galiba. Maalesef, o fotoğrafın filmi evde vardı, şimdi bulamıyorum, kayboldu.

FOTOĞRAFTAKİLERİN TAM LİSTESİ ŞÖYLEDİR:

Fotoğraftakileri şöyle tanıtayım:

Bediüzzaman Said Nursi; Said Özdemir; elinde sepet olan hizmet minibüsünün şoförü Hulusi Ok; arkasındaki Astsubay Hasan Okur; Üstad’ın arkasındaki uzun boylu olan Mehmet Günay Tümer, Kastamonulu, beraber kalmıştık, Prof. Oldu, trafik kazasında vefat etti, şehid oldu.

Üstad’ın arkasındaki kısa boylu Ali Rıza Öztürk hoca, şimdi Eskişehir’de. Arkada sadece başı görünen irtica masası şefi sivil polis Abdülkadir Denizlioğlu’dur; aslında çok da menfi bir adam değildi, ama bizi bir zaman sabaha kadar Emniyet Müdürlüğünde bekletmişti. Onun yanında başı öne eğik olan Emirdağlı Nureddin.

(NOT: Başının sadece yarısı görünen diğer ağabey ise, müezzin Mehmed Mandal hocadır. Ankara’da hayattadır. Fotoğraftaki isimleri başka ağabeylere de teyid ettirdim. Ö. Özcan)

TREN GARINA ASILAN LEVHALARIN DA FOTOĞRAFINI ÇEKTİM

Erzincanlı Refet Kavukçu vardır ressam ve hattat. O Risale-i Nur’dan büyük levhalar yapmış ve Ankara Belediye otobüslerinde bunlar asılıp teşhir edilmişti. Bunlardan iki tanesi de Ankara Tren Garına asılmıştı. “Dur Yolcu…” diye. Ben bunlarında fotoğrafını çekmiştim. Fakat birini zayi ettim birisi duruyor.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.