Said Nursi, iktidara değil, itikada odaklandı

Said Nursi, iktidara değil, itikada odaklandı

Risale-i Nur, insanlığın fıtratına uygun olarak kendisini yenilemesinin yolunu gösteren bir kaynaktır

Risale Haber-Haber Merkezi

Prof. Dr. Bilal Sambur, "Said Nursi, iktidara değil, itikada odaklanan bir ihlas insanıdır" dedi. 

Prof. Sambur, Milat gazetesinde "Kendini gerçekleştiren bir mümin insan: Said Nursi" başlıklı yazısında Risale-i Nur'un insanlığın fıtratına uygun olarak kendisini yenilemesinin yolunu gösteren bir kaynak olduğuna dikkat çekti.

Prof. Sambur'un yazısı şöyle:

Coğrafyamızın en büyük sorunu, nitelikli bir insan sermayemizin olmamasıdır. Yetişen insanlarımızı, acımasızca ve insafsızca çürütme ve tüketme konusunda çok başarılı olduğumuz açıktır. İnsanı kolaylıkla tükettiğimiz için felsefe, edebiyat, sanat, kültür, bilim, toplum, psikoloji, siyaset ve diğer insani alanlarda köklü anlayışlar ve gelenekler oluşturamıyoruz.

Said Nursi, tarihimiz içinde insanlığa sunduğumuz çok önemli bir değer kişiliktir. Said Nursi, yaşadığı coğrafyanın  ötesinde global düzeyde insanlık düşünürü olmayı hak eden bir kişilik olarak  karşımıza çıkmaktadır. Said Nursi, insanlığın varoluşsal ve moral düzeyde bir kriz içinde olduğunu  keşfetmiş, insanlığın ruhen kendisini yenilemesi ve tazelemesi gerektiğini bütün insanlığa anlatmak için çabalamıştır. Risale-i Nur, insanlığın fıtratına uygun olarak kendisini yenilemesinin yolunu gösteren bir kaynaktır.

Nursi’ye göre insanlık, kendisini modern cehaletin pençelerinden ancak doğru bir eğitimle kurtarabilirdi. İnsanlığın cehaletten kendisini kurtarması mücadelesini Nursi, ilk olarak Medreset’uz-Zehra projesiyle Mezopotamya coğrafyasında başlatmak istiyordu. İnsanlığı eğitimle  yenileme projesi olarak adlandırabileceğimiz Medreset’üz Zehra projesini dönemin ulu padişahına ve yöneticilerine götürdüğünde aldığı karşılık tımarhaneye tıkılmak olmuştur. Bir alimin  geliştirdiği bir eğitim projesi yüzünden deli diye tımarhaneye tıkılması, bu coğrafyada insanı çürüten bir anlayış olduğunun ibretlik bir örneğidir.

Said Nursi için asıl dava, insan ve insanlıktır. İnsanlığın sadece Allah’a kul olacak şekilde varoluş amacına uygun bir hayat sürmesini sağlayacak bir irşat ve eğitim faaliyetini, her türlü çıkar, makam, şöhret ve maddi zenginliğin üstünde tutmuştur. Nursi, insan ve insanlıkla dolu bir hayat sürmüştür. Nursi’nin hayatında devlet, siyaset, küçük hesaplar, nüfuz sahibi olma gibi şeylere yer yoktur. Nursi, insanla iç içe olmuş, ama otoriteden ve devletten hep uzak olmuştur. Devlete hizmetkar olmadığı gibi, devleti kendisine hizmetkar olarak da görmemiştir. Devlet iktidarından pay kapma, devletin içine girerek devletin gücünü kendisi için kullanma şeklindeki patolojik  düşünce ve eylemlerden hep uzak olmuştur. Nursi, iktidara değil, itikada odaklanan bir ihlas insanıdır.

Said Nursi’ye göre, insan, insanın düşmanı olamaz. İnsan, insanın sadece dostudur. Ancak insanı insana düşman eden  düşmanlar vardır. Nursi’nin düşünce sisteminde insanı insana düşman eden üçlü kötülük ihtilaf, cehalet ve zarurettir (fakirlik). İnsanın ihtilaf düşmanına ittifak, cehalet düşmanına marifet ve zaruret düşmanına sanatla yani çalışma ile karşılık verilmesi gerektiğini söylemektedir. İnsan, diğer insana kolaylıkla düşman olmayı başarırken, asli düşmanları olan cehalet, zaruret ve ihtilafa sürekli olarak yenik düşmektedir. Nursi modeli,  insanın insan için yapacaklarını ve yapamayacaklarının net bir  formülünü ortaya koymaktadır.

Nursi, bugüne geçmişin penceresinden bakan birisi değildir. Said Nursi için asıl olan şimdidir. İnsanın insanlığı ve imanı, şu an için tehlikededir. İmanın  kurtarılması, şu anın en acil problemidir. Yüzlerce yıldır çözülemeyen, geçmişin problemlerinin bugün için bir kin ve intikam davası olarak bugüne taşınmasına yaramaktan başka bir işlevi olmayan etnik, mezhepsel, bölgesel, teolojik ve siyasi kavgalara Nursi, takılmamıştır. Ona göre insanlığın ebedi ve dünyevi selameti, imanın selametine bağlıdır. İmanın selameti söz konusuysa, geride kalan her şeyi teferruat olarak değerlendirmiştir. Nursi, asıl ve acil olanı, önemli ve öncelikli olanın iman ve insanlık olduğu konusunda hiçbir şekilde sapma göstermeyen bir yaşam pratiği ortaya koymuştur. Nursi’nin, iman ve insanlığın selametinin önünde  engel olan, geçmişten günümüze var olan bütün putların kırılması gerektiği konusunda hep kararlı bir tutum sergilediğini görüyoruz. Büyük bir put kırıcı olarak Said Nursi, zamanımızda İbrahimi geleneğin hanif bir takipçisidir.

Aydınlanma, akıl, ilerleme adına pozitivizm ve materyalizm, Allah ve insana savaş açmıştır. Said Nursi, insanın bilim ve materyalizm adına Allah’a ve kendisine savaş açmasının insanlığı ve dünyayı helake götüreceğinin çok iyi farkındaydı. Said Nursi, insanın akıl ve bilim adına içinde debelendiği modern cehalet ve paganizme karşı insanın Allah’la, kendisiyle ve dünyayla  barışmasının ancak imanla ve ubudiyetle mümkün olduğunu derinlikli ve sahih bir şekilde anlatmaya çalışıyordu.

Said Nursi, gerçek bir muvahhit mümindir. Modern dönemin en büyük felaketi, insanın Allah’tan,  bilimin dinden, ahlakın felsefeden alemin maneviyattan kopmasıdır. Modern paganizm, insan başta olmak üzere Allah, alem, bilim ve dini birbirinden ayırmanın ve sonra hepsinin içini boşaltmanın en büyük ilerleme olduğu yanılgısı içindedir. Said Nursi, insanlığa Tevhit prensibini hatırlatıyor, insanın Allah’ın kulu olduğunu, kainat kitabının tefekkür ve maneviyat içinde okunması ve anlaşılması gerektiğini, hakikatin ancak din ve bilimin bütünlüğüyle anlaşılacağını ifade ediyordu. İmanın, insanın kendisini sahih anlamda inşa etmek olduğunu ortaya koyan Said Nursi’yi, vefatının 55. Yıl dönümünde  Allah’tan rahmet dileyerek anıyoruz.

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum