Said Nursi: Bu bîçare kardeşinizde üç şahsiyet var

Said Nursi: Bu bîçare kardeşinizde üç şahsiyet var

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Mahkemenin—hayretle—aleyhlerinde iken, aleyhimizde yazdığı bir fıkradır.

Ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon Müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde en kudsî ve hakikatli bir düstur-u İlâhîyi üç yüz elli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve bin üç yüz elli senede geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette rû-yi zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakz edecektir.

***

Mahkemenin taaccüp ve takdirle kararnamede yazdığı bir fıkra olup, güya aleyhimizdedir! Halbuki, onları mahkûm eder.

Yirmi Altıncı Mektupta Said Nursî kendisinden bahisle:

Bu bîçare kardeşinizde üç şahsiyet var ki, birbirinden çok uzaktırlar.

Birincisi: Kur'ân-ı Hakîmin hazine-i âliyesinin dellâllığı cihetindeki muvakkat ve sırf Kur'ân'a ait bir şahsiyetim var. Onda dellâllığın iktiza ettiği pek yüksek ahlâk var ki, o benim değil; ben sahibi değilim. O makamın ve vazifenin iktiza ettiği bir seciyedir. Bende bu neviden ne görseniz, benim değil; onunla bana bakmayınız, o makamındır.

İkincisi: Ubûdiyet vaktinde, dergâh-ı İlâhîye müteveccih olduğum vakit, Cenâb-ı Hakkın ihsanıyla muvakkat bir şahsiyet görünüyor ki, o şahsiyetin bazı âsârı var. O âsâr, mânâ-yı ubûdiyetin esası olan kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile dergâh-ı İlâhîye iltica etmek noktalarından ileri geliyor ki, o şahsiyetle kendimi herkesten ziyade bedbaht, bîçare, âciz, fakir ve kusurlu görüyorum. O vakit bütün dünya beni medh ü senâ etse, beni inandıramaz ki ben iyiyim ve sahib-i kemâlim.

Üçüncüsü: Hakiki şahsiyetim, yani, Eski Said'in bozması bir şahsiyetim var.

Onda Eski Said'den irsiyet kalma bazı damarlar var ki, bazen riya ve hubb-u câha bir arzu bulunuyor. Hem asîl bir hanedandan olmadığımdan, hısset derecesinde iktisada düşkün ve pest ahlâklar görünüyor. Sizi bütün bütün kaçırmamak için bu şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve su-i hallerini söylemeyeceğim.

Cenâb-ı Hak merhametkârane inayetini benim hakkımda böyle göstermiş ki, en ednâ bir nefer gibi bu şahsımı en âlî ve has bir mürşid hükmünde olan esrar-ı Kur'âniyede istihdam ediyor. Yüz bin şükür olsun. Nefis cümleden ednâ, vazife cümleden âlâ!

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبىِ1

1) "Allah'a hamd olsun ki, bu Rabbimin bir ihsânıdır."

Bediüzzaman Said Nursi
Şualar