Risale-i Nur zaten hayatın içindedir

Risale-i Nur zaten hayatın içindedir

Risale-i Nur ve Medya konulu 2. Arama Konferansı sorularına Kadir Aytar'ın verdiği cevaplar

Risale Haber-Haber Merkezi

 

Risale-i Nur ve Medya konulu 2. Arama Konferansı sorularına Kadir Aytar'ın verdiği cevaplar...

 

Risale-i Nur’un medya (televizyon, radyo, yazılı basın, internet) kanalları aracılığı ile duyurulması, anlatılması, konuşulması ve tartışılması için uygun kişi ve uygun dil, yakışır üslûb konusundaki düşünceleriniz…

 

Risale-i Nur, Kur’an’ın asrımıza bakan bir reçetesi ise, elbette meşru ve makul olan her türlü iletişim araçları ile muhtaç olanlara ulaştırılmalıdır. Genellikle Risale-i Nur’ların dilinin ağırlığından şikayet edilmektedir. Bu halkın suçu değil, dilde sadelik adına yapılan tahribatçıların suçudur. Laik aydın kesimin bile kullandığı kelimeler ve kavramların çoğu değişmiş. İslam kültürünü, ahlakını, şeairini ve terminolojisini temsil eden kelimeler kullanımdan kaldırılmakla toplumun geçmişle olan bağı koparılmaya çalışılmıştır. Bu gerçeğin ışığında Risale-i Nur’lar elbette halka ve aydın kesime anlatılacaktır. Bundan kaçınmak mümkün değildir.

 

Risale-i Nur’ları iyi kavramış ve hayata geçirmiş kimselerden kavl-i leyyin dediğimiz şefkatli bir üslup ve dil ile temsil beklenir. Bu bir beceri işidir. Kabiliyetli olan kişilerin denemeler yoluyla seçilerek mikrofonun ve ekranların karşısına çıkartılmaları gerekir. İnsanları suçlayıcı, küçük gören, sert mizaçlı kişilerin faydadan çok zarar verecekleri muhakkaktır.

 

TV, Radyo, gazete, kitap ve dergi yayıncılığı dışında alternatif yayın araçları konusunda neler söylenebilir?

 

İnternet yayıncılığı gitgide hayatın her alanına hakim olmaktadır. Birçok elektronik aletlerle bağlantılı çalışabilen internet yayıncılığı artık birçok kimsenin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Uydu aracılığı ile memleketin veya dünyanın neresinde olunursa olunsun bilgiye ulaşma imkanı sunan bir sistemin kolaylığı artık klasik yayın araçlarını gölgede bırakmaya başlamıştır.

 

Bugün bütün dünyanın kullandığı en etkili iletişim araçları ve aygıtları nelerdir? Biz bunları ne kadar kullanabiliyoruz?

 

Bugün bütün dünya en etkili ve sınır tanımaz sanal bir dünya kuran internet ağlarını kullanmaktadır. Televizyon, radyo ve görüntülü iletişim aracı olarak kullanıldığı gibi ticaret ve sair işlemler de yapılabilmektedir. Televizyon etkisini hala sürdürmektedir. İnternet imkanına sahip olmayan çoğunluğun haber alma ve aydınlanma işleminin yükünü televizyon çekmektedir.

 

Özellikle dindar kesimin film, tv programları ve internetteki zararlı unsurlardan ürkerek biraz temkinli davranması bu etkili iletişim araçlarının gereği gibi kullanılamaması sonucunu doğurmaktadır. İşin teknik aşamaları ve görevlerinin dışında bu programlara doğru dürüst konuşmacı bile çıkaramıyor olmamız hep bu geri duruşun olumsuz sonucudur. “Bir şerr-i cüz’î gelmemek için bin hayrı terk etmek, hikmet ve adalete münafidir.” (Lem’lar, 75) kaidesine göre birtakım riskleri de göze almak gerekiyor. Hz. Bediüzzaman nefsani olmayan eğlenceye yüzde beş pay veriyor. İyi insanların medyaya hakim kılınması bu az bir şerri de çok azlara indirecektir.

 

Risale-i Nurun iletişim dili konusundaki düşünceleriniz?

 

İletişim dilleri çoktur, belki de sayısızdır. Yani insan sayısınca olabilir. İletişimin fıtri olanı, yani belki de fıtratlara hitab edeni, fıtratların ihtiyaçlarını gidereni tercih edilmelidir. Hedef kitle belirlenmeli ve sadece o kitlenin anlayacağı bir biçim seçilmelidir. Okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine oyun ve resme dayalı hitap şekli olması gerekir. Görsel, işitsel ve duygusal insanların tarzlarına uygun dillerin kullanılması önem arz etmektedir.

 

Hakikatleri anlatmak isteyenlerin aceleci davranarak ilaç gibi bir anda anlatmanın ve empoze etmenin telaşına düşmesi dili de etkilemektedir. Düşünce ufkunu daraltmaktadır. Yoğunlaştırılmış bir hakikat, hayatın içinden sıkıcı olamayan bir çok unsurlarla süslenerek hikaye, kısa bir film veya video diliyle anlatmak pekala mümkündür.

 

Mevcut medya organları –özellikle televizyon kanalları- üzerinden Risale-i Nur’un tanıtımı nasıl yapılabilir?

 

Risale-i Nur’ları televizyon kanallarında ve sair medya organlarında hayata sonradan dahil olacak bir unsurmuş gibi tanıtmaya gerek olmasa gerektir. Risale-i Nur zaten hayatın içindedir. İlla da Risale-i Nur’da şöyle veya böyle deniyor demek yerine insanların durumlarına ve konumlarına göre ilgili konular anlatılabilir, bu konularda programlar yapılabilir. Televizyonlarda, hasta, yaşlı, aile, çocuk ve inanç gibi terapi saatleri konabilir ve uzmanlar tarafından yönetilmek suretiyle Risale-i Nur’lardan reçeteler sunulabilir. Sohbet programları, filmler, skeçler, tiyatro oyunları yapılabilir.

 

Televizyon programcılığında karizmatik ve medyatik isimlerin daha etkili olduğu göz önünde bulundurulursa mevcut potansiyelimiz ile tanıtım ne düzeyde yapılabilir?

 

Mevcut potansiyel elbette sınırlı ama bu eğitim yoluyla artırılabilir. Medyatik hizmet ehli uzmanlardan tecrübe ve eğitim desteği alınmalıdır. Zaten bu isimlerin var güçleri ile çalıştıklarına inanıyorum. Bu uzmanlar, gelecek vaad eden kişileri yanlarında yardımcı olarak çalıştırabilirler.

 

Bilim adamı, gazeteci, sanatçı, yazar gibi mesleklerinde tanınmış isimlerimiz ile televizyon yayımcılığı konusunda harekete geçmemizin zamanı gelmiş midir?

 

Geç bile kalındığına inanıyorum. En azından deneme çekimleri yapılabilir. İhtiyaca cevap verebilecek kabiliyette olan bilim adamı, gazeteci, sanatçı, yazar gibi mesleklerinde tanınmış isimlerimizin tv ve radyomuz yoksa bile diğer tv ve radyolar için paket programlar yapılabilir. Bir yerden başlamak gerekiyor.

 

Nur hareketinin kendi medyası olacaksa bunun alt yapısı nasıl oluşturulabilir? Cemaati kanallar mı olmalı, yoksa cemaatler üstü bir anlayışla yeni bir yapılanmaya doğru mu gidilmeli? Tamamen özel girişimciler eliyle yürütülecek işlere destek mi verilmeli?

 

Cemaat kanallarının da devlet kanalı gibi bürokratik çıkmazları var. Tamamen cemaat mensubu girişimcilerin yapacağı bir iş olmalı. Bu biraz da ticari bir iş. Ticaretçilere bırakılmalı. En azından kendi yağında kavrulan bir müessese olmalı. İki de bir cemaat rahatsız edilmemeli. Vazgeçilmez para kaynağı olarak görülmemeli.

 

Risale-i Nur’u ne tür programlar ve formatlar aracılığı ile ekrana taşımalıyız?

 

Burada sanatçılara çok iş düşüyor. Kim ne programı yaparsa yapsın bu işin erbabı olmak çok önemli. Çocuklara oyunlarla, fikir erbabına sohbet programları ile taşınabilir. Kısacası her alan açık gibi görünüyor. Müsbet film ve diziler hep hizmet zemini olarak düşünülmeli, dozuna göre bir cümle ile de olsa ekrana ya da izleyiciye taşınabilir.

 

Toplum neyi niçin seyrediyor? Bizi niçin ve nasıl seyretmeli?

 

Toplumun çoğu boşvermişçi. Çoğu programı, filmi ve diziyi avunmak için seyrediyor. Maç ile dünyanın bir köşesindeki felaketten daha çok ilgileniyor. Hassasiyetleri azalmış, bencilliği artmış, nemelazımcılığı almış yürümüş, bu nedenle kendine dokunmadıkça sesini çıkarmaz hale gelmiş bir toplum var karşımızda.

 

Toplum en çok ne seyrediyorsa o alanların müsbetleştirilmesi için formüller bulunması lazımdır. Müsbet maç sunan sunucu. Müsbet reklamlar, müsbet diziler. Kadınları ve yaşlıları cıvık evlilik ve sair programlardan koparacak aile programları yapılmalı. Bizi seyreden, “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır” kaidesini yaşayabilmeli ki seyre devam etsin.

 

Risale-i Nur camiasına yakın/uzak TV kanalları ile ilişki kurma ve irtibata geçme konusunda ne gibi çalışmalar yapılabilir?

 

Sosyal ilişkiler ve iş ilişkileri, birçok kapalı kapıyı açabilir. Dünyevi olanların dünya işlerini mükemmel yapanlara karşı kapılarının her zaman açık olduğunu bilmek gerekir. Bediüzzaman, yüz kapısı olan bir yerin bütün kapılarını açmak için teşebbüs etmek gerektiğini öğütler. Öyle yapılmalı. Yılmadan, Allah rızası için ve hizmet aşkıyla yapılmalı. O zaman Cenab-ı Hak da yardım edecektir.

 Diğer tv kanallarından teknik ya da eğitim desteği alınabilir. Ortak programlar yapılabilir. Program alışverişi yapılabilir. Bu aslında meşveretin de gereğidir.

 

Medyanın gündemine Risale-i Nur’u taşımak için yapılması gereken uygun sosyal ve kültürel faaliyetler nelerdir? Bu faaliyetler ile medyayı buluşturma konusunda neler yapılabilir?

 

Ödüllü bilgi, şiir, hikaye, roman yarışma programları ve törenler yapılabilir. Yılın yazarı ve sair ödüller verilebilir. Sivil toplum kuruluşları ile ortak etkinlikler yapılabilir. Örneğin TEMA vakfı ile Bediüzzaman Vakfı ortaklaşa fidan dikme faaliyeti yapabilir, bunu da medyaya haber olarak duyurabilir. Çevre olimpiyatları düzenlenebilir.

 

Risale-i Nur yayıncılığı yapanlar için yayın standartları ortaya koymak istense, önerileriniz ne olacaktır?

 

Bediüzzaman Hazretlerinin tashihinden geçmemiş nüshalar basılmamalı. Risale-i Nur’un muhtevasına zarar veren yayıncılığa izin verilmemeli, bunun dışındaki yayınlar serbest bırakılmalıdır. Okuyucu eğilimleri araştırmalarından da yararlanılarak, en çok okunan kağıt cinsi ve ebatı, yazı türü ve büyüklüğü gibi hususlara belki standart getirmek mümkündür. İleride eğilimler değiştikçe de standartlar da değişebilmelidir.

 

Sizce Risale-i Nurları tanıtmada en etkili araçlar nelerdir? İlk üç tanesini belirtir misiniz?

 

İnternet, tv ve radyo.

 

Yerel, bölgesel, ülke çapında ve uluslar arası platformlarda Risale-i Nur yayınlarına bakıldığında, cemaatlerin durumu nasıl gözükmektedir?

 

Vahim gözükmektedir. Cemaati temsil edenler, özellikle gençlere hitap edememekten ve sair sebeplerden dolayı giderek küçülmekte, açılmak ve geniş kitlelere hitap etmek isteyenler de dünyevileşmekte ve cemaati temsil etmekten uzaklaşmaktadırlar. Cemaat radyo ve tv’lerin izleyicileri çok az. Cemaatler şu anda gereği gibi kendilerini ifade edemiyorlar. Aslında cemaatlerin ön plana çıkması da doğru değil. Cemaatçilik şahsiyetçiliğin çoğuludur. Hizmetler ön planda olmalı. Cemaatin aynası işi olmalı, işi de en mükemmel şekilde olmalıdır. O zaman görüntü düzelecek ve itibar yükselecektir.