Risale-i Nur Pakistan’a barış getirdi

Risale-i Nur Pakistan’a barış getirdi

Risale-i Nur hizmetlerine hayatını vakfeden Abdurrahman Aras ile hizmetleri konuştuk

Röportaj:Nurettin Huyut-Risale Haber

 

Abdurrahman Aras

Manisa Akhisar’da yapılan Hafızlık Mezuniyet Merasimi münasebetiyle Kayseri’den gelerek törene katılan Abdurrahman Aras (Hoca) ile tören hakkında görüş ve düşüncelerini aldık.

Ayrıca Pakistan’dan yeni gelmiş olması nedeniyle Pakistan’da yapılan İslami faailiyetlerin yapısı ve bunun içinde Risale-i Nur Talebelerinin özel yeri ve Nur hizmetlerinin geldiği seviyeyi konuştuk.

Abdurrahman Aras, çevresinde Abdurrahman Hoca olarak tanınmaktadır. Kayseri’de oturuyor. Risale-i Nur hizmetlerine hayatını vakfetmiş ve başarılı hizmetler ifa etmiş bir Nur Talebesi.

 

KUR’AN’A OLAN İLGİ ARTIYOR

 

Hocam Kayseri’den buraya Hafızlık Mezuniyet Merasimini izlemeye geldiniz. Yapılan merasimle ve hafızlıkla ilgili duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?

 

Günün önem ve ehemmiyeti ile ilgili olarak konuşmacılar gerekli bilgileri veriyorlar. Benim onların söylediklerine ilave edecek pek fazla bir diyeceğim olamaz. Ancak duygularımı şöyle ifade edebilirim.

Hilaliye hafızlık kursu uzun senlerdir devam ede geliyor. Her türlü sadmelere ve saldırılara rağmen hiçbir şekilde ara vermeyerek ayakta durması Şahin hocanın ihlası duası ve gayreti sayesindedir. Bu hizmetin cemaatimize, Müslümanlara ve İslamiyete büyük yararı var. O nedenle her türlü tebrike takdire ve tahsine layıktır. Rabbimizden duamız bu hizmetin artarak devam etmesidir. İnşallah daha güzel ve daha verimli bir şekilde artarak devam eder.

 

Hafız olmak veya hafız yetiştirmek hayli inkitaa uğramıştı. Oysa bu günlerde yeniden yeniye canlandığını görüyoruz. Bu konuda neler söylersiniz?

 

Evet, hayli canlandı ve inkişaf etti diyebiliriz. Mesela İzmir Kemeraltı Kestane pazarında bir kursta 200 civarında öğrencinin yatılı olarak hafızlık kursuna katıldığını ve Kur’an’ı hıfza çalıştıklarını öğrendik. Bu manada çok sevindik. Yetkililerin ifadesine göre hafız olma isteği gittikçe artıyor ve talebin yine eski seviyelerine ulaştığını öğrendik.

 

Kayseri’de bu tür kurslar var mı?

 

Kayseri’de çok önceleri çok sayıda Kur’an Kursu vardı. Özellikle hafız yetiştiren yerler hayli fazla idi. On yıl önce malum nedenlerle tamamen bitmiş bir vaziyete gelmişti.

Şahin Hocamızın tarzı çok güzel, kursa devam eden öğrenciler eğitimlerinden geri kalmıyorlar. Eş zamanlı olarak eğitimlerine de devam ediyorlar. Buraya kaydolan öğrenci her türlü menfi şartlardan uzak kaldığı için derslerinde ve eğitiminde başarılı oluyor. Bu durum ailelerin hoşuna gidiyor. Çocuklarının hem Kur’an’ı ezberlemesi hem dini bilgileri alması hem de normal eğitimini başarı ile tamamlaması çok önemli bir durum.

Bu sistemi Kayseri’ye de taşımak istedik ama tabi Şahin Hoca gibi başarılı olunmasa da ona benzer bir tarzda yeniden canlandı. Özellikle eğitimlerini aksatmayacakları hususunda ailelerine teminat vermeleri ilgiyi arttırdı. Aldığım bilgiye göre Kayseri’de de artarak devam ediyor.

 

PAKİSTAN’A GELİNCE KENDİMİ UMRE’YE GİTMİŞ GİBİ HİSSETTİM

 

Siz Kayseri’de Risale-i Nur hizmetleri ile iştigal ediyorsunuz. Zaman zaman yurt dışına da hizmet nedeniyle gittiğinizi öğrendik. En son Pakistan’a gitmişsiniz biraz da oradaki hizmetlerden ve İslami cemaatlerden bahseder misiniz?

 

Pakistan’daki hizmetlerle birebir Diyarbakır cemaati ilgileniyor. Benim oraya gitmem onların talebi üzerine oldu. Daha önce Pakistan’dan bir kısım ilim adamları, üniversitelerin öğretim üyelerinden bir gurup gelmişti. Arapça üzerine ortak çalışmalar yapmak istedik. O nedenle hem iadei ziyaret için hem de birlikte çalışmak üzere, bir de oradaki kardeşlerimizi ziyaret etmek niyeti ile gitmiştik.

 

Oraya gittiniz onlarla buluştunuz. Orada nelerle karşılaştınız. Farklı neler gördünüz?

 

Orada şunu gördük: Pakistan bereketli bir İslam ülkesi, nüfusu da bereketli, toprağı da bereketli ve İslami yaşantısı da görebildiğim kadarıyla kendini muhafaza eden bir ülke konumunda. Yani, İslami ananelerini ve geleneklerini muhafaza eden bir ülke.

 

160 miyon nüfuslu bir ülkenin bu şekilde camisiyle, cemaatiyle, medrese ve talebeleri ile üniversitedeki hal ve gayretleri ile halkı ile ve milletiyle İslamiyet’i aşk ve şevkle yaşamaları her türlü takdirin fevkindedir. Hatta bizimle beraber oraya gelen bir arkadaş duygularını şöyle ifade etmişti. “Ben buraya gelince kendimi Umre’ye gitmiş gibi hissettim” dedi. Biz de o hali bizatihi gördük ve yaşadık.

Mesela Faysal Camiinde 20 bine yakın insan vardı. Kendinizi Mescit-i Nebevide gibi hissediyorsunuz. Fevkalade güzel bir hal var orada.

 

Yani, eskidenberi gelen, 1400 sene önce başlayan ve devam eden İslami yaşantı kesintisiz orada aynen devam ediyor?

 

Evet aynen öyle.

 

 

RİSALE-İ NUR SÜRATLE URDUCA’YA TERCÜME EDİLMELİ

 

Peki Risale-i Nur’un hizmet tarzında bu süregelen faaliyetlerden biraz farklı bir durum var. Orada bu tarz bir hizmet kabul görüyor mu? Veya nasıl karşılanıyor?

 

Onların islamiyeti kesintisiz, aşkla şevkle yaşıyor olmalarına rağmen Risale-i Nurlara ve Nur Talebelerine fazlasıyla ihtiyaçları var. O da şudur:

Malum internet sayesinde artık her türlü iletişim engelsiz bir şekilde her tarafa yayılmış bulunuyor. Devletler ne kadar önlem de alsa buna engel olamıyor. Eşit bir şekilde herkes her bilgiye ulaşabiliyor. Bu halin getirdiği çok olumlu şeyler olduğu gibi birçok sıkıntı da var ve o sıkıntılara karşı bazı tedbirlerin hızla alınması gerekiyor. Bunun için Risale-i Nurun etkili iman derslerine ihtiyaç var.

İkincisi, orada asırların birikimi olarak, tarihten gelen her türlü tarikat ve cemaatler hayli aktif bir şekilde günümüzde de devam ediyor. Bunların hepsi müstakil çalışıyor. Birbirleri ile ciddi mücadele içindeler. İşte bunların birlik ve beraberliğinin sağlanması ve aralarındaki muhabbetin arttırılması önem arz ediyor.

 

Bunu sağlamak ancak, Risale-i Nur’un İhlas ve Uhuvvet Risalelerindeki ölçülerle mümkündür.

 

Onların aralarındaki ihtilaftan maalesef bazı menfi çevreler istifade ediyor. Özellikle dış güçler fazlası ile istifade ediyor. Zaten şu anda dışa vuran sıkıntıların da asıl kaynağı bu guruplar arasındaki ihtilaflardır. Risale-i Nur’u gören ve bilen oradaki alimler, bilim adamları, maneviyat önderleri de bunu dile getiriyor.

O nedenle Risale-i Nur’un süratle hem de Külliyat şeklinde Urduca’ya tercüme edilerek orada neşredilmesi gerekir. Oradaki medreselerde, kütüphanelerde ve ilim yuvalarında bu eserlerin okutulması lazımdır.

 

Şu anda Urduca’ya çevrilmiş Risale-i Nur yok mu?

 

Var. Küçük çaplı kitapların bir kısmı Urducaya çevrilmiş. Hutbe-i Şamiye, Haşir Risalesi, Gençlik Rehberi, Uhuvvet Risalesi, İhlâs vs. tercüme edilmiş orada var. Fakat nazar-ı dikkati çekecek seviyede ve adeta sarsacak bir şekilde değil.

Hem külliyatın oraya girmesi hem de bu külliyatı hayata geçirenlerin oluşturdukları medreselerin oraya taşınması ve onlara gösterilmesi Risale-i Nuru fark etmeleri açısından çok önemlidir. Bunun yapılması lazım.

 

MEDRESET-Ü-Z ZEHRASININ BİR ÖRNEĞİ

 

Orada Risale-i Nur hizmeti ve Nur medreseleri var mı?

 

Orada Nur medreseleri var ve hizmetler de iyi bir seviyede başlamış bulunuyor. O nedenle orada fiili örnek mevcut ve oradaki İslami guruplar bu tarz bir hizmeti ve Risale-i Nurdan nasıl istifade edildiğini fiilen görmüş oluyorlar.

Benim müşahedeme göre orada bu hizmetler süratle yayılacaktır. Öyle bir kabiliyet var. Çok çok hızlı yayılacağı anlaşılıyor. İşin bir de şöyle bir boyutu var. Pakistan’a bir ülke nazarı ile bakmamak gerekiyor. Orası bir kıta gibi. Hint Kıtası diye bakmak gerekiyor. Yani Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Nepal, Tacikistan, Afganistan hatta Özbekistan ve Kırgızistan oraya bizden daha yakın bu ülkelerin talebeleri bizden fazla oraya gidiyorlar. Bunların tümüne bir bütün olarak bakmak lazım.

 

Mesela oradaki İslam Üniversitesinde otuz ülkeden talebe var. Üstadın Medreset-ü-z Zehrasının bir örneğini orada görmek mümkündür. O nedenle çok büyük bir topluluk Urduca dilini konuşuyor. Bu saydığım ülkelerin neredeyse ortak dili Urduca.

Üstadımız Risale-i Nurlarda özellikle iki dilden bahsediyor. Biri Arapça, diğeri Urduca. Arapça Külliyat basılıyor artık. İngilizce de basılıyor. Ama henüz Urduca Külliyat basılmış değil. En kısa zamanda Urduca’ya çevrilerek basılması gerekir.

 

 

TÜRKİYEDEKİ NUR TALEBELERİ ALEMİ İSLAMA ÖRNEK TEŞKİL EDEBİLİR

 

Orada bir çok yerde birlik ve beraberlik hususunda Risale-i Nur talebelerinin vaziyetini örnek olarak göstermeye çalıştık. Gerçekten bu hususta Nur Talebeleri fiili örnek  gösterilebilir. Mesela 40-50 sene öncesine gittiğimizde gördüğümüz manzara ile şimdiki manzara arasında çok büyük fark var. O dönemdeki Tarikat ehli ve cemaatlerin birbirlerine olan yakınlığı ile şimdiki yakınlık arasında çok fark var. Hayli mesafe alınmıştır. O dönemlerde cemaatler arasındaki ihtilaflar çok açık ve çok derin idi. Ama Risale-i Nurun yaygınlaşması, okunması ve ondaki düsturların anlaşılması ve uygulamaya konması ile cemaatlerin birbirine bakışları artık muhabbete döndü, kabullenme hali çoğaldı, birbirlerine dua ediyorlar, hizmeti kendilerine has görmüyorlar, başkalarının yaptığı hizmetleri de artık kabul ediyorlar, yapılan hizmetlere herkes dua ediyor. Bu şu anda öyle bir noktaya gelmiş ki, artık içtimai hayatta da tesirini gösteriyor. Eskiden meydana gelen terör olayları ve iç çalkantılar bugün görülmüyorsa bunda Risale-i Nurların payı büyüktür.

 

Onlar bu durumu az da olsa görebiliyor. Türkiye’nin batılılaşma yönündeki çabaları ve dine karşı tavrı ve laik çevrelerin baskısı bütün bunlara rağmen İslami kimliğini koruması ve hizmetlerin bu denli artması, hoşgörü ortamının fevkalade güzel bir seviyeye gelmiş olması onların da dikkatini çekiyor.

 

Türkiye’nin bu duruma gelmesinde Bediüzzaman Hazretlerinin rolü olduğunu kabul ediyorlar. “Bizim Muhammed İkbal’imiz var, Muahmmed Abduh’umuz var ama bizim Bediüzzaman Said Nursi gibi bir rehbere ihtiyacımız var. Bu önderlerimiz onun yerini tutamıyor.” diyorlar. “Hem ilim, hem hikmet, hem cesaret”, “bu asra uygunluk açısından bu hususiyetlerin olması çok önemlidir.” diyorlar.

 

Bediüzzaman Hazretlerinin Celal Bayar’a ve Başvekile gönderdiği mektupta da dediği gibi:

“İslam aleminin helâketinden kurtarmaya ve akvam-ı İslâmiyenin mâbeynindeki uhuvvetini inkişaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.
Birinci vesilesi: Risale-i Nur'dur…

İkincisi: Câmiü'l-Ezher Afrika'da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika'dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya'da lâzımdır. Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan'daki milletleri, menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile "Mü'minler kardeştirler." (Hucurât Sûresi: 49:10.) Kur'ân'ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun.” diyor.

 

Bunları oradaki ilim adamları ile paylaştık, onlara ifade etmeye çalıştık.

 

Yine Mısır’da üç ay önce yapılan sempozyuma Türkiye’den yüzün üzerinde katılımcı vardı. Orada Abdülhalim Üveys isminde bir ilim adamı konuşma yapmıştı. Konuşmasında şunları ifade etmişti. “biz şu anda en çok neye muhtacız? diye bir sual edilirse şöyle cevap verebiliriz. Biz yaptığımız çalışmalarda birbirimize takılıyoruz. Birbirimize isimler takmışız. Şu selefidir, şu daavidir (dava cemaatindendir), şu tebliğidir (tebliğ cemaatinden), şu ise sufidir (tarikat ehlidir) diyerek illa bir de kusur bularak takılıyoruz. Yani özetle birbirimizle mücadele halindeyiz. Oysa Bediüzzaman Hazretlerinin dünyasında bir tek gurup var, bu kişi Müslüman mıdır? Öyleyse mesele yok, tamamdır, o bizim kardeşimizdir” diyor. İşte biz İslam dünyası olarak bu anlayışa muhtacız.” demişti.

 

CENAB-I ALLAH GÜZEL HİZMETLERE VESİLE KILSIN İNŞALLAH

 

İşte Risale-i Nur eserleri içinde bu meseleye ışık tutacak Uhuvvet ve İhlas Risaleleri var. Ama bunun uygulanması ve yaşanmasını bütün Külliyat temin ediyor. Sadece bu iki kitabı oralarda yayarak bunu temin edemezsiniz. Külliyatın tümünü oralara götürmek ve fiilen onu okuyup yaşamak ve örnek göstermek durumundasınız.

 

Oradaki kütüphanelerinde hayli sayıda Urduca yayınlanmış zengin bir kültür var. Bizde bir söz var derler ki, “Kur’an Arabistan’da nazil oldu, Türkiye’de yazıldı, Mısır’da da okundu” diye. Orada bunu ifade ettiğimizde biri şunu ekledi. “Mağripte ezberlendi, Hint’de de şerh edildi” diye ilave etti. Hakikaten oradaki medreseleri gezdiğinizde bunu bariz bir şekilde görüyorsunuz. Kütüphaneleri yüzbinlerce tefsir kitapları ile dolu. O nedenle Kur’an’ı en iyi şekilde tefsir ettiklerinin kanaatindeler. O nedenle Risale-i Nur oraya girecekse bir bütün olarak girecektir. Ve bütün o tefsirler arasında Risale-i Nurun parlayarak ortaya çıkması gerekir.

Son olarak şunu da belirteyim. Risale Haberi duymuştuk. Cenab-ı Allah güzel hizmetlere vesile kılsın İnşallah.