Resul-u Ekremin (asm) Peygamberlerden bahsetmesi nübüvvetini intaç eder

Resul-u Ekremin (asm) Peygamberlerden bahsetmesi nübüvvetini intaç eder

Evet, onun nur-u nazarına hayâl kendini hakikat gösteremez! Ve hak olan mesleği telebbüsden müstağnîdir.

Risale Haber-Haber Merkezi

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Şuâât adlı eserinden bölümler.)

Üçüncü Şuâ
Zaman-ı Mâziye Müracaat

Yani, sahife-i ûlâ zaman-ı mâzidir. İşte şu sahifede dört nükteyi nazar-ı dikkate almak lâzımdır.

Birincisi: Bir fende veyahut kasasda, bir adam esaslarını ve ruh ve ukdelerini ahzederek müddeasını ona bina ederse, o fende hazakat ve maharetini gösterir.

İkincisi: Ey birader! Eğer tabiat-ı beşere arif isen bak; küçük bir haysiyetle, küçük bir dâvâda, küçük bir kavimde, küçük bir hilâfın suhulet ve serbestiyetle irtikab olunmadığına nazar edersen; gayet büyük bir haysiyetle, nihayet cesim bir dâvâda, hasra gelmeyen bir kavimde, hadsiz bir inada karşı, her cihetten ümmîliğiyle beraber, hiçbir cihetiyle akıl müstakil olmayan meselelerde; tam serbestiyetle, bilâperva ve kemâl-i vüsûk ile alâ ruûsi’l-eşhad zikr ve naklinden güneş gibi sıdk tulû edeceğini göreceksin.

Üçüncüsü: Bedevilere nisbeten çok ulûm-u nazariye vardır; medenilere nisbeten lisân-ı âdât ve ef’âlin telkinâtıyla ulûm-u mütearife hükmüne geçmişlerdir.

Bu nükteye binaen; bedevilerin hâllerini muhakeme için kendini o bâdiyede farzetmen gerektir.

Dördüncüsü: Bir ümmî, ulema meyanında mütedavil bir fende beyan-ı fikir ederse, ittifak noktalarda muvafık olarak ve muhtelefun fîhâ olan noktalarda muhalefet edip musahhihane olan sözü, onun tefevvuku kesbî olmadığını ispat eder.

Şu nüktelere binaen deriz ki: Resul-u Ekremin (a.s.m.) malûm olan ümmiyetiyle beraber, güya gayr-ı mukayyed olan ruh-u cevvâle ile tayy-ı zaman ederek, mâzinin a’mâk-ı hafâsına girerek hazır ve bizzat görmüş ve görüyor gibi Enbiya-yı Sâlifenin ahvallerini ve esrarlarını teşrih etmesiyle; bütün enzâr-ı âleme karşı öyle bir dâvâ-yı azîmede—ki bütün ezkiya-yı âlemin nazarlarını dikkate celbeder—bilâperva ve nihayet vüsûk ile müddeasına mukaddeme olarak o esrar ve ahvâlin ukad-i hayatiyeleri hükmünde olan esaslarını zikretmek ile beraber, Kütüb-ü Sâlifenin ittifak noktalarında musaddık ve ihtilâf noktalarında musahhih olarak, kasas ve ahvâl-i enbiyayı ve ümemi bize hikâyet etmesi, sıdk ve nübüvvetini intaç eder.

وَالَّذِى قَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ لِلْحِصَصِ وَسَيَّرَ رُوحَهُ فِى اَعْمَاقِ الْمَاضِى وَفِى شَوَاهِقِ الْمُسْتَقْبَلِ فَكَشَفَ لَهُ اْلاَسْرَارَ مِنْ زَوَايَا الْوَاقِعَاتِ اِنَّ نَظَرَهُ النَّقَّادَ اَدَقُّ مِنْ اَنْ يُدَلَّسَ عَلَيْهِ وَمَسْلَكَهُ الْحَقَّ اَغْنٰى مِنْ اَنْ يُدَلِّسَ عَلَى النَّاسِ 1 

Evet, onun nur-u nazarına hayâl kendini hakikat gösteremez! Ve hak olan mesleği telebbüsden müstağnîdir.

1 : Ona bu kıssaları hikâye ederek ruhunu mâzinin derinliklerinde ve geleceğin şahikalarında gezdiren ve olayların karanlık köşelerindeki esrar perdesini onun için kaldırana yemin olsun ki, onun keskin gözü kendisini şaşırtmayacak kadar dikkatlidir. Ve onun hak olan mesleği ise insanları aldatmaktan uzaktır.

Devam edecek

ÖNCEKİ BÖLÜMLER

Bu kelime İslâmiyetin en nurânî ve en ulvî bayrağıdır

Allah'ın varlık ve birliğine en açık delil Hz. Muhammeddir (asm)

Allah’ım! Senin Vücub-u Vücuduna delâlet eden Muhammed’e (a.s.m.) salât ve selâm et

Enbiyanın lisân-ı hâlleri şehâdet, lisân-ı kalleri beşaret veriyor

Resul-ü Ekremin (asm) her bir fiilinde, hâlinde, kâlinde sıdk lemeân eder

Bu hareket, hâl ve tavrı, Hz. Muhammed'in (asm) nübüvvetine şâhid-i kâfidir

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.