O'nu (asm) evimize misafir edelim

O'nu (asm) evimize misafir edelim

Toplumun tüm kesimlerinin Peygamber Efendimiz'in sevgisi etrafında kucaklaştığını belirten Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Kutlu Doğum etkinlikleriyle Efendimiz'i gönül evimize misafir etmek istiyoruz. O'nu anlamak ise Kur'an-ı Kerim'i a

İlhan Toprak'ın haberi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Biz Kutlu Doğum Haftası etkinliklerini, Kur'an-ı Kerim Yılı faaliyetlerini milletçe birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek için, sevgi ve saygımızı geliştirmek için önemli bir zemin olarak görüyoruz" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerini anlattı.

Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin amacı nedir?

Diyanet İşleri Başkanlığı, 22 yıldır Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte 14-20 Nisan tarihleri arasında Kutlu Doğum programları yapıyor, Peygamber Efendimiz'i anlamaya, anlatmaya, O'nu kendi gönül dünyamıza, evimize misafir etmeye çalışıyoruz. Peygamber sevgisi, 14 asırdır yaşattığımız; sanatımızın, dindarlık anlayışımızın, insani ilişkilerimizin adeta kaynağında yer alan bir bağlılıktır. Bizim bütün sanatımızdan edebiyatımızdan, musikimizden, şiirimizden Hz. Peygamber sevgisini çıkarırsanız geriye bir şey kalmaz. Bu yıl Kur'an-ı Kerim'in nüzulünün 1400. yılı. Kur'an-ı Kerim bundan tam 1400 yıl önce 610 yılında nazil olmaya başladı. Biz de Diyanet olarak hem 2010 yılını Kur'an Yılı olarak idrak edelim hem de 14-20 Nisan Haftası'nı Kutlu Doğum olarak idrak edelim istedik.

BU, BİR FARKINDALIK OLUŞTURMAKTIR

Hedeflerinize 1 yıl içinde ulaşmanız mümkün olacak mı?

Ne Kur'an'a bağlılık 1 yıla sığar ne de ne Peygamber Efendimiz'i anlama ve anlatma çabası bir haftaya. Bu, bir farkındalık oluşturma çabasıdır. Yoksa bu hafta Peygamber Efendimiz'i anlayacağız da ondan sonra artık gündelik hayata döneceğiz değil. Peygamber Efendimiz'i anlama, getirdiği evrensel çağırıyı fark etme, sevgimizi tazeleme, gönül dünyamızı, davranışlarımıza onun getirdiklerini yansıtma konusunda bir farkındalık meydana getirmeliydik. Bir test yapmamız gerekiyordu.

Çok geniş bir davetli grubuyla bu etkinlikleri başlattınız.

Madem ki Kur'an'a bağlılık ve Peygamber Efendimiz'in sevgisi bütün milletimizin ortak bağıdır, öyleyse herkes buna iştirak etsin dedik. Tüm siyasi partilerimizi, sendika temsilcilerini, sivil toplum ve kamu kuruluşları başkanlarını, sanatçıları bu Kutlu Doğum açılış programına çağırdık, büyük bir kısmı da iştirak etti.

KUR'AN İLE SÜNNET, ET İLE KEMİK GİBİDİR

Nasıl bir tepki aldınız ?

Şimdiye kadar 'bu sevgi etrafında buluşalım' çağrısı hep olumlu tepki almıştır. Toplumun her kesiminden takdir ve tebrikle karşılanmıştır. Sadece sevgimizi ifade etmemiz yetmez. O'nu anlamamız da şart. Peygamber Efendimiz'in aramızda yaşadığını fark etmemiz gerekir. Peygamber Efendimiz 'Size iki şey bırakıyorum, bunlara sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Biri Kur'an-ı Kerim, diğeri de benim sünnetim' buyuruyor. Bunları birbirinden ayırmamalıyız. Ayıramayız da. Onun sünneti olmadan, O'na güvenmeden Kur'an'a inanmak mümkün olmaz. Bu itibarla Kur'an ile sünnet, adeta et ile kemik gibidir. Dini anlamada birini diğerine feda edemeyiz. İkisini de birden kavramalı ve Müslümanlığın 14 asırlık tarihini çok iyi fark etmeliyiz.

YURTDIŞINDA BİZİ REHBER GÖRÜYORLAR

Kutlu Doğum Haftası organizasyonlarınızdan bahseder misiniz?

İlmi toplantılarla geniş buluşmalar oldu. 30'dan fazla ülkede müşavirlik, ataşelik ve dini hizmet temsilciliğimiz var. 80'den fazla İslam ülkesi ve Türk akraba topluluklarıyla belli işbirliği ve iletişim içindeyiz. Bunların herbirinde koordinatörlerimiz, binden fazla din görevlimiz var. Yurtdışında, Balkanlar'da, Kafkasya'da, Türk dünyasında, Avrupa'da dini bakımdan rehber olarak bizi gören pek çok akraba topluluk var. Bizden çok şey bekliyorlar. Batı'da belli çevrelerin ısrarla yürüttüğü İslam karşıtlığı (İslamifobiya), Efendimiz'i hedef alan incitici tavırlar hepimizi üzdü. Hatta bu durum Batı'da sağduyu sahiplerince eleştiriliyor. Ancak Müslümanlar, Efendimiz'i ne kadar çok sevdiklerini bir kez daha fark ettiler.

Hayat tarzınızı dayatamazsınız

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Hiç kimse kimseyi zorlamadan, kimse kimseye kendi hayat tarzını ve inancını dikte ettirmeden, kimse kimsenin kılığına, kıyafetine, inancına, dindarlık tercihine karışmadan, herkesin özgürce yaşadığı bir Türkiye hayal ediyoruz" dedi. Bardakoğlu, önceki gün geldiği Eskişehir'de, Osmangazi Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada, 14 asırdır İslam dininin birlik ve beraberliğe çağrı yaptığını söyledi. "Hem ötekinin dinine, dindarlığına ve hayat tarzına saygılı olmayı bize öğretti, hem de kendi dinimizi en iyi şekilde öğrenmeyi tavsiye etti" diyerek şöyle konuştu:

DİNİMİZİ ÖĞRENMELİYİZ

"Bir ötekinin ne kadar hak sahibi olacağına karar vermekten ziyade kendi özgüvenimizi, kendi dinimizi en iyi şekilde öğrenmek önemlidir. Kendi değerlerine sahip çıkan insan, başkasının özgürlüğüne de imkan tanır. Asırlardır biz farklı dinleri barış içinde birarada yaşadık. Anadolu bugün birçok kilisenin ve havranın varlığını sürdürdüğü adeta bir müze konumunda. Gönül isterdi ki, Müslümanların camileri, mabetleri de İspanya'da, Balkanlar'da Hristiyanların yaşadığı diğer yerlerde de bugüne kadar korunsun. Biz buna rağmen, onlar nasıl yanlış yaparsa yapsın tüm farklı dinleri ve mezhepleri kendi coğrafyamızda korumayı, onların hatıralarını korumayı önemli bir dini ve insani ödev sayıyoruz."

ÖZGÜR BİR TÜRKİYE

Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak herkesin dinine saygılı olduklarını; hatta inanmayanın da kendi tercihine karşı anlayış içinde bulunduklarını belirterek, şöyle devam etti: "Hiç kimse kimseyi zorlamadan, kimse kimseye kendi hayat tarzını, kendi inancını dikte ettirmeden, kimse kimsenin kılığına, kıyafetine, inancına, dindarlık tercihine karışmadan herkesin özgürce yaşadığı bir Türkiye hayal ediyoruz. Ancak, bu hayal içinde kendi özgürlüklerimizi, geleneklerimizi, milli ve manevi değerlerimizi sonuna kadar koruma talebimiz de var." Kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk'e yumruklu saldırıda bulunulmasını da değerlendiren Bardakoğlu, "Bizim geleneğimizde etnik kökenimiz, inanç tarzımız ne olursa olsun, birbirimize saygılı olmak vardır. Fikir hürriyetine saygı göstermeliyiz. Bu yanlış davranışların her biri sağ duyulu bütün vatandaşlarımızca kınanmaktadır" şeklinde konuştu.

Kur'an'ı değil, kişi dindarlığını test etmeli

Kur'an ayetlerini ve Peygamber Efendimiz'in sünnetini test edemeyiz. Biz kendi dindarlığımızı, kendi anlayışımızı test edeceğiz. Sorgulamamız gereken dinimizin ana kaynakları değil, kendi dindarlık çizgimiz, kendi duruşumuz. Kur'an'a dikkatlice bakarsak, Efendimiz'in sünnetini anlarsak, Müslümanlığımız'ın nerede zayıfladığını, nerelerde gevşediğini far- kederiz. Günümüz insanı günlük meşgale içinde kaybolup gidiyor. Şeytan insana sürekli yaptığı şeyin çok önemli olduğunu telkin ediyor. Halbuki en önemli şey, kendi iç dünyamıza dönmek, kendi dindarlığımızı Kur'an ve sünnet çizgisinde yaşayabilmektir. Kutlu Doğum haftalarının böyle bir faydası var: Kur'an ve Peygamber Efendimiz'i evimize misafir etmek.

Çağrı güzel bir film; ama hep savaş sahneli

Batı'ya İslamiyet'i tam anlatamadık. Bugün İslam'ı ve Hz. Peygamber'i anlatan filmlere ihtiyaç var. Şimdiye kadar Peygamber Efendimizi tanıtan yayınlar olması gerekiyordu. 'Çağrı' aslında güzel bir yapım; ama hep savaşları öne çıkarıyor ve batılıların katkısıyla yapıldı. Halbuki dinin rahmetini, sevgisini, müsamahasını, o tasavvufi derinliğini, ideolojisini, insan ve tabiat anlayışını açıkça ortaya koyan filmlere, romanlara, hikayelere ihtiyaç var. Yaklaşık 15-16 dil ve lehçede yayınlarımız tercüme edildi. Rusya'da 20 milyon Müslüman var ve İslamiyeti öğrenmek için bizden yardım istiyorlar. İslam ansiklopedisinin Rusça tercümesine çalışıyoruz.

GÜVENLİK GÖZÜYLE BAKIYORLAR

2 hafta önce Amsterdam Ajax Arena Stadı'nda 40 bin kişi, Hz. Peygamber sevgisi etrafında buluştu. Hollandalılar taşkınlıktan korktu. Batılılar hep dini konulara 'güvenlik' penceresinden bakmaya alışkınlar. Arkadaşlarımız 'Bu bir Peygamber sevgisi. Müslümanlarda hep sevgi, saygı, hoşgörü olur, taşkınlık olmaz' demişler. Gerçekten de 40 bin kişi büyük bir ağırbaşlılık, vakar ve sağduyuyla toplandı.

Yeni Şafak