Onlar mağaralarında üç yüz sene kaldılar, dokuz sene de ziyâde ettiler

Onlar mağaralarında üç yüz sene kaldılar, dokuz sene de ziyâde ettiler

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Kehf Sûresi 25-29. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

25 . Ve (onlar) mağaralarında üç yüz sene kaldılar, dokuz (sene) de ziyâde ettiler. (*)

26 . De ki: “Allah (onların) ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir! Göklerin ve yerin gaybı(nı, gizliliklerini bilmek) O’na âiddir. (O,) ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların (göklerde ve yerde olanların) O’ndan başka hiçbir dostu yoktur. Hem (O,) hükmünde hiçbir kimseyi ortak kılmaz.”

27 . Rabbinin Kitâbı’ndan sana vahyedileni oku! O’nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur; O’ndan başka aslâ sığınılacak bir kimse de bulamazsın!

28 . Sabah-akşam O’nun rızâsını (ve cemâlini müşâhede etmeyi) dileyerek, Rablerine yalvaranlarla berâber nefsini sabırlı tut; dünya hayâtının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan)ayırma; ve (isyanları sebebiyle) kalbini bizi anmaktan gāfil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itâat etme!

29 . Ve (onlara bir tehdîd olarak) de ki: “Hak Rabbinizdendir; artık dileyen böylece îmân etsin, dileyen de inkâr etsin!” Çünki biz, zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, (çadırın etrâfındaki) duvarı (gibi alevden perdeler) onları çepeçevre kuşatmıştır. Ve (onlar) yardım isterlerse, erimiş ma‘den gibi yüzleri haşlayan bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü içecektir! Ve (o Cehennem) ne kötü bir kalma yeridir!

(*) Ziyâde edilen dokuz sene şöyle de îzah edilmiştir: Güneş takvîmine göre üç yüzsene, ay takvîmine göre üç yüz dokuz yıl eder. Zîrâ, bu iki takvim yılı arasındaki on günlük fark, her yüz senede ay yılıyla üç yıl etmekle, üç yüz senede bu fark dokuz yıl olur. (İbn-i Kesîr, c. 2, 415)