Öldüğüm zaman, gerçekten hayat sâhibi olarak kabirden çıkarılacak mıyım?

Öldüğüm zaman, gerçekten hayat sâhibi olarak kabirden çıkarılacak mıyım?

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Meryem Sûresi 66-67. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

66 . Bir de insan: “(Ben) öldüğüm zaman, gerçekten ileride hayat sâhibi olarak (kabirden) çıkarılacak mıyım?” der.

67 . İnsan hiç ibret almaz mı ki, daha önce (kendisi henüz) hiçbir şey değilken, onu şübhesiz ki biz yaratmışız! (*)

(*) “Vücûd-ı insan, tavırdan tavıra geçtikçe acîb ve muntazam inkılâblar (değişiklikler) geçiriyor. Nutfeden (bir damla sudan) alakaya (ana rahmi duvarına tutunmuş, asılı bir hücre topluluğuna), alakadan mudğaya (dişle çiğnenmiş ete benzeyen bir cenîne), mudğadan azm ve lâhme (kemik ve ete), azm ve lâhmden halk-ı cedîde (yeni bir yaratılışa) yani insan sûretine inkılâbı, gāyet dakik (ince) düsturlara tâbi‘dir. O tavırların herbirisinin öyle kavânîn-i mahsûsa (husûsî kānûnları) ve öyle nizâmât-ı muayyene (belirli nizamları) ve öyle harekât-ı muttarideleri (düzgün hareketleri) vardır ki; cam gibi, altında bir kasıd, bir irâde, bir ihtiyâr, bir hikmetin cilvelerini gösterir. (...)

Acabâ mümkün müdür ki: Bu derece nihâyetsiz bir kudret ve muhît (kuşatıcı) bir hikmet ile rubûbiyet (terbiye ve idâre) eden ve zerrâttan (zerrelerden) tâ seyyârâta (gezegenlere) kadar bütün mevcûdâtı kabza-i tasarrufunda (hükmü altında) tutmuş ve intizam ve mîzan (ölçü) dâiresinde döndüren Sâni‘-i zü’l-Celâl (celâl sâhibi san‘atkâr olan Allah), neş’e-i uhrâyı (tekrar dirilmeyi) yapmasın veya yapamasın! İşte çok âyât-ı Kur’âniye (Kur’ân âyetleri), şu hikmetli neş’e-i ûlâyı (ilk dirilmeyi) nazar-ı beşere vaz‘ ediyor (insana gösteriyor). Haşir ve kıyâmetteki neş’e-i uhrâyı ona temsîl ederek, istib‘âdı (akıldan uzak görmeyi) izâle eder (giderir).” (Sözler, 29. Söz, 198-200)