Okuma yazma bilmeyen Kürt Bekir Ağanın Risale-i Nur okutma taktiği

Okuma yazma bilmeyen Kürt Bekir Ağanın Risale-i Nur okutma taktiği

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin merhum talebelerinden Adilcevazlı Kürt Bekir (Çelik) Ağa'yı rahmetle anıyoruz.

RİSALEHABER

1869 yılında Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde doğan Bekir ağa 24 Nisan 1961’de vefat etti.

Barla lahikasında yer alan iki mektup Adilcevazlı Bekir (Çelik) Ağa’nın Bediüzzaman’a gönderdiği mektuplarıdır.

Avukat Ahmet Özkılınç, Bekir Ağa ile ilgili şunları yazmıştı:

Bekir Ağa Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde dünyaya gelmiş. 1925 Şeyh Said hadisesinden sonra Isparta’ya sürgün edilenler arasında yer almış. ‘Ümmi’ bir zat olan Bekir Ağabey okuryazar değil. Bekir ağabey’in hanımı Türkçe bilmediğinden midir yoksa gerçekten konuşma özürlü müdür bilemiyoruz ama Bediüzzaman’ın Eskişehir Mahkemesi safahatında kendisinden bahsederken ifade ettiği gibi  ‘ihtiyare bir ailesi ve dilsiz hastalıklı bir kerimesi’ yanında. Isparta’da zorunlu ikamete tabi tutulduğu bu yıllarda ailesinin geçimini çerçilik ile karşılıyor. Kısacası kıt kanaat geçinen, bereketli bir ömrün sahibi.

Çerçilik yaparak Isparta'ya iman hakikatlerini ulaştırdı

Bediüzzaman’ın telif ettiği Risale-i Nur nüshalarından birisi de Bekir Ağabey’in elinde ve yanında bulunuyor. Çerçilik yaparak gezdiği Isparta köylerinde bu nüshalar hep yanında. Hangi köye gitse o köyde okuma yazma bilen birsini arıyor Bekir Ağa. Nüshayı verdiği şahsa, kendisinin okuma yazma bilmediğini ama bu nüshada neler yazılmış olduğunu merak ettiğini, onları dinlemekten çok büyük bir feyiz aldığını, bu sebeple bu nüshayı okuması ricasında bulunuyor.

Muhatap bu nüshayı okumakla kalmıyor, okurken kendisi de bizzat Bediüzzaman’ın Risale-i Nurlardaki ders halkasına dâhil oluyor. Böylece Risale-i Nur’un Kur’an'dan süzülmüş, Peygamberimizin (asm) sünneti ve hadisleri ile yoğrulmuş hakikatlerine doğrudan perdesiz ve vasıtasız muhatap olma imkanı buluyor. Muhatapların, ‘kalp ve ruhları hakikate açık olanları’ bu nüshaya derhal sahip çıkıp bir nüshada kendisine çoğaltıyor. Sonrasında yazmış olduğu bu nüshanın tashihi için ya Barla’ya giderek Bediüzzaman’ı ziyaret ediyor. Ya da ‘Nur Postacıları’ marifetiyle bu nüshayı Bediüzzaman Said Nursi’nin tashihinden geçiriyor. Hele kendi kalemiyle büyük güçlüklerle yazılan o nüshaların, bizzat müellifin tashihinden geçmesinin, kalp ve gönüllerdeki coşkusunu ve heyecanını anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalıyor. Böylece nurun hizmet halkasına oda dâhil oluyor.

İşte böyle mütevazı bir metod ile ihlâs sadakat ve samimiyetle Bediüzzaman’ın tabiri ile bütün bir Isparta’nın intibahına uyanmasına sebep oluyor Bekir Çelik. Kendisi okuryazar olmadığı için Risale-i Nur’lara ve dolayısıyla Kur’an hakikatlerine parlak bir ayna görevini tam manasıyla yerine getiriyor. Muhataplar bu hakikatlerin kendisinden değil bizzat onun okunmasına vesile olduğu Risale-i Nur’lardan ve Kur’an'dan gelen hakikatler olduğunu tam bir itminan ile kabul ediyorlar. Böylece hakikatlere doğrudan talebe olabilme imkanını buluyorlar.

Bediüzzaman Said Nursi Barla Lahikasında Bekir Ağa’nın mektubunun başına şu manidar ve fevkalade kıymetli notu düşüyor;

“Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağanın Sözler hakkındaki ihtisâsâtıdır."

Barla Lahikasında Bekir Ağa’nın bir başka mektubunun başında ise şöyle diyor:

“Sözler’i müştakların ellerine yetiştiren kardeşim Bekir Ağa’nın fıkrasıdır.”

Said Nursi, mahkemede Bekir ağayı bizzat savundu

Bekir Ağabeyin hayatının 1935 senesinde Bediüzzaman Said Nursi ile birlikte Eskişehir hapishanesinde haksız ve tümüyle hukuk dışı yargılanmada hapis cezasıyla mahkûm olunanlar arasında yer aldığı da düşünüldüğünde onun bu hizmette ‘en ön safta’ olmaya ne kadar layık olduğunu görüyoruz.

Bediüzzaman Said Nursi, Eskişehir Ağır Ceza mahkemesinde yargılama sırasında Vefakar Bekir ağayı bizzat savunması ile tam bir ‘Vefa örneği’ sunuyor.

Hafız Ali ağabeyin El yazması 27. Lem’a’nın orijinalinde yer alan ve halen bu orijinal örneğin Rahmetli Sungur Ağabeyde bulunan nüshasında Bediüzzaman şöyle diyor:

“Hem ezcümle Isparta’da muhacir bulunan aslen Türk, vatanen Vanlı, Kürd Bekir namındaki şahsı ben Barla’da iken benim yazımla Isparta’dan hususi hacatımı görmek için ara sıra yanıma gelirdi. Okumak yazmak bilmiyor. Hem hemşehrim olmak münasebetiyle bazılar ona mektup göndermiş ve bazı dostlarımla sırf bir selam nevinden muhabere etmiş. Ben de bir iki hususi mektubumda onu taltif etmek için başka dostuma sena etmişim."

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
10 Yorum