O temsilâtı nûr-u iman ile tefekkür edenin nûr-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur

O temsilâtı nûr-u iman ile tefekkür edenin nûr-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

﴾ وَاَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا 1 ﴿ ilâ âhir.

Bu cümlenin evvelki cümle ile cihet-i irtibatı:

Evet, temsilât-ı Kur'ân'iyedeki hikmeti fehmetmek için Allah cânibinden nûr-u imanla bakmak lâzım olduğuna evvelki cümle ile işaret edilmiştir. Bu cümlede ise, mezkûr temsilâttaki hikmetin adem-i fehmini intac eden ve aynı zamanda evham ve bahaneler yuvasına giden yol gösterilmiştir. Şöyle ki:

Alçak nefis tarafından herşeyi karanlıklı gösteren küfür zulmetiyle temsilât-ı Kur'âniyeye bakan olursa, tabiî o temsilâtın hikmetini anlayamaz, evhama kapılır. Kalbindeki marazın yardımıyla, her vehim onun nazarında bir dev kesilir; tarik-i hakkı kaybeder, tereddütlere maruz kalır. Sonra istifhama, yani sorup sual etmeye başlar, içinden çıkamaz; en nihayet iş inkâra dayanır, inkârın içinde kalır. Kur'ân-ı Kerim, ihtisar ve kinaye tarikiyle onların inkârı tazammun eden istifhamlarına, مَاذَۤا اَرَادَ اللهُ بِهٰذَا مَثَلاً 2 cümlesiyle işaret etmiştir. Ve bu işaret içindir ki, evvelki cümlede mezkûr olan يَعْلَمُونَ 3 ye mutabakat için, burada لاَ يَعْلَمُونَ 4 'nin zikri lâzım iken مَاذَۤا اَرَادَ اللهُ بِهٰذَا مَثَلاً ilâ âhir, denilmiştir.

يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِ كَثِيرًا 5 Bu cümle, onların temsilâtının sebebini, ille-i gaiyesini anlamak üzere مَاذَا 6 ile yaptıkları istifhama cevaptır. Fakat Kur'ân-ı Kerim, usul ittihaz ettiği îcaz ve ihtisara binaen, temsilâtın âkıbetini, yani temsilâta terettüp eden dalâlet ve hidayeti, ille-i gaiye menzilesinde göstermiştir. Evet dalâlet ve hidayet, temsilata illet olamaz. Eğer illet olsa, cebir olur. Ancak, temsilâtın sebep ve ille-i gaiyesi, cumhur-u avamı ikâz ve irşaddır. Sanki onlar, "Ne için böyle oldu? Ne için i'caz bedîhi olmadı? Ne için Allah'ın kelâmı olduğu zaruri olmadı? Ne için bu temsilât yüzünden vehimlere meydan verildi?" diye bir çok sualleri ortaya çıkardılar. Kur'ân'ı Kerim

يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِ كَثِيرًا 6 cümlesiyle, o sual kümesini dağıttı. Şöyle ki:

O temsilâtı nûr-u iman ile tefekkür edenin nûr-u imanı inkişaf eder, kuvvet bulur. Küfür zulmetiyle ve tenkit hırsıyla bakanın da, zulmeti ziyadeleşir ve gözü kör olur. Çünkü nazarîdir, bedîhi değildir.

Evet, bu temsilât, temiz ve yüksek ruhları, mülevves ve alçak ruhlardan tefrik içindir. Bu da, yüksek istidatları neşvünemalandırmakla pis istidatlardan temyiz içindir. Bu dahi, sağlam fıtratları, mücahede ile, bozuk ve hasta fıtratlardan ayırmak içindir. Bunu da, imtihan-ı beşer istilzam ediyor. Bunu dahi, sırr-ı teklif iktiza etmiştir. Teklif ise saadet-i beşer içindir. Saadet ise tekemmülden sonradır.

Dipnot-1: İnkâr edenler ise.
Dipnot-2: "Allah bu gibi hakîr misallerden neyi irade etmiştir?" Bakara Sûresi, 2:26.
Dipnot-3: Onlar bilirler.
Dipnot-4: Onlar bilmezler.
Dipnot-5: "Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür." Bakara Sûresi, 2:26.
Dipnot-6: Ne?
Dipnot-7: "Allah, onunla çoklarını dalâlete atar ve çoklarını da hidayete götürür." Bakara Sûresi, 2:26.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz