Nur talebesi siyasete nasıl yön verebiliri konuşmalı

Nur talebesi siyasete nasıl yön verebiliri konuşmalı

“Risale-i Nur ve siyaset” ilişkisini uzmanlara sorduk. Dördüncü konuğumuz Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal…

Röportaj: Nurettin Huyut-Risale Haber

 

“Risale-i Nur ve siyaset” ilişkisini uzmanlara sorduk. Dördüncü konuğumuz Turgut Özal Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal…

 

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ BU BAĞI ÖZELLİKLE KURUYOR

 

Risale-i Nur’a göre demokratlık nedir?

 

Risale-i Nur’a göre demokratlık, bir siyasi akımın adıdır. Bu siyasi akım Cumhuriyet öncesinde, 2. Meşrutiyet döneminde Ahrar Fırkası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası olarak kendisini göstermiş. Sonra Cumhuriyetle batılı hayata geçildiğinde de yine kendisini Demokrat Parti anlamında ortaya çıkarmış bir siyasi akımın adıdır.

 

Risale-i Nur’a göre Ahrarlık nedir?

 

1950-60 arasındaki Demokrat Partililerin ancak yaşlı olanlarının bildiği bir ilişki bağıdır bu. Bugünkü insanlar zaten bu bağı bilmezler. Bediüzzaman Hazretleri bu bağı özellikle kuruyor ve “Eski Ahrarlarla bugünkü Demokratlar aynı manadadır ve aynı manada kalmaya da devam etmelidirler. O günkü Ahrara destek olan ben ve benim gibiler de bugünkü demokratlara da o sebeple destek oluyoruz ve olmaya da devam etmeliyiz” diyor.

 

BEDİÜZZAMAN GİBİ İNSANLAR SİYASETTEN UZAK DURMUŞLAR

 

Risale-i Nur’a göre siyaset nedir ve nerede durulmalıdır?

 

Siyaset, hayatın bir gereğidir, gerçeğidir, devlet yönetme sanatıdır. Her ülkede bir yönetim vardır ama siyasetin olduğu yerde çok farklı bir siyasi hayat yok. Yani en azından partiler demokrasisi biçiminde olmasa da bir hürriyet zeminine dayalı, muhalefetin de meşru olduğu bir siyasi hayat vardır. Böyle bir siyasi hayatın yaşandığı yerde devletin yönetme sanatına verilen bir isimdir. Ve fıtri bir sürecin, bir durumun adıdır.

 

İnsanlar sosyal hayatın bir sonucu olarak mecburen bir araya gelirler ve bir araya geldikleri her durumda mecburen içlerinden bazılarını yönetici olarak seçerler. O yöneticiyi denetlerler veya denetleyemezler, değiştirirler veya değiştiremezler vs. veya içlerinden bazıları çeşitli sebeplerle, seçim olmaksızın öne geçer. Diğerleri ona tabii olurlar. Tabi olanların bir kısmı razı olur, bir kısmı itiraz ederler. Siyaset bunun adıdır. Kötü bir şey değil siyaset. Yani kendi başına kötü değildir siyaset.

 

Siyasetin politik manası biraz olumsuz bir anlam çağrıştırıyor. Politika, ikiyüzlülüğü de çağrıştıran bir kelimedir. O yüzden politika kelimesini çok fazla siyasetin yerine kullanmamayı tercih ediyor bazı insanlar. Ben de aynı kanaatteyim. Politika kelimesi bizim literatürümüzde, Türkçede olumsuz bir anlamı da içerebilir. Siyaset kelimesi böyle bir olumsuz anlam içermiyor. Yani siyasetin yapılış biçimi itibariyle olumsuz anlamı da elbette var. Bediüzzaman’ın “Şeytandan da siyasetten de Allah’a sığınırım” dediği siyaset, belli bir bakış açısı ve menfaat üzerine kurulu bir siyasettir. Bunun için ondan uzak durmak aslında herkes için gereklidir. Bediüzzaman gibi insanlar da uzak durmuşlar. Yani “siyaset, yalana revaç vermiştir” ifadesi de genel geçer bir cümle değildir. Belli bir dönemde belli şartların içerisinde ortaya çıkan olumsuzluğu ifade etmek için kullanılmıştır.

 

RİSALE-İ NUR’U OKUYANLARIN GÜNDEMİ SİYASETE NASIL YÖN VEREBİLİRİZ OLMALIDIR

 

Risale-i Nur’a göre cemaat siyaset mesafesi nasıl olmalıdır?

 

Risale-i Nur’a göre diğer cemaatlerle siyaset arasındaki ilişki nasıl olmalıdır ile ilgili olarak doğrudan bir şey yok ama Risale-i Nur cemaati ile siyasetin ilişkisi nasıl olmalıdır konusu ayrıntılı olarak incelenmiş. Cemaat-siyaset ilişkisi benim yaklaşımıma göre şu anlama geliyor.

 

Günümüzde dini cemaatlerin siyaset içinde partileşmesi, parti olarak ortaya çıkması tehlikeli bir gidiş olabilir. Onun için de bundan uzak durmak gerekir. Bunun dışında cemaatlerin siyasetle ilişkisi elbette her kişinin siyasetle ilişkisi neyse kişi grubu olan cemaatlerin de siyasetle ilişkisi odur. Bazen bazı cemaatler çok ilkeli davranırlar, bazıları çok ilkeli değildirler. Daha çok günlük olaylara göre, günlük yorumlara göre tavır değiştirirler. Hatta bazı cemaatlerin de hiçbir siyasi yörüngesi yoktur. Mensuplarını herhangi bir siyasi yöne iletmez, yönlendirmez ya da gerek duymaz ya da böyle bir başarısı yoktur.

 

Ama Bediüzzaman Hazretleri sağlığında bütün talebelerini siyasi yönden belli bir yöne kanalize etmiş. Kendisinden sonrası için de siyasi tercihlerinin nasıl olması gerektiği konusunda yazılı metin olması ve yayınlanması suretiyle bir yön vermiş.

 

Ben Köprü dergisinde bu konu ile ilgili bir yazı yazdım. Yaklaşık 50 sayfalık bir incelemem var orada. Bediüzzaman ve Devlet Yönetme Sanatı başlıklı yazımda, kendimce bunu ortaya koydum. Ve ana konum şuydu. Bediüzzaman Hazretleri, vefatından sonra yerine bir halife bırakan bir tarikat şeyhi değil. Dolayısıyla Bediüzzaman’ın yokluğunda hangi bir partiye oy verilmesi konusunda kararı meşveret verecektir.

 

Burada “Meşveret nedir? Meşveret hangisidir?” sorusu akla gelebilir. Herkesin meşvereti kendinedir. Herkes kendi çapında gruplar halinde meşveret ediyor. Kendince bir doğruyu bulmaya çalışırsa hepsi kendi doğrusunu bulmuş olur. Ama hiçbir meşverete tabi olmayıp da “ben Risale-i Nur’a ve aklıma göre karar veririm” diyene de doğrusu hürmet ederim ama bana çok mantıklı gelmiyor. Çünkü sadece akılla insanın kendisi kendi doğrusunu buluyorsa bu, cemaatin bulacağı ortak doğrudan çoğu zaman daha sağlıksız bir doğru kararı olacaktır.

 

Bunlar üzerinde çok durulacak meseleler değil. Çünkü ana mesele hangi partiye oy verildiği değil, siyasete nasıl yön verildiğidir. Bana kalırsa Risale-i Nur’u okuyanların asıl gündem konusu, yapması gereken şey siyasete nasıl yön verebiliriz olmalıdır. Bir partiye oy verebilirsiniz bu “a” ya da “b” partisi olur ama siyasete yön verme farklıdır. Herhangi bir partiye de yön verebilirsiniz. Sol partilere de yön verebilirsiniz, sağ partilere de bunu böyle yapın diyerek yön verebilirsiniz. Nitekim 3. Said döneminde de Bediüzzaman, böyle yapmıştır.

 

DİNDAR İNSANLAR BİRBİRLERİNİ HİÇBİR SURETLE KIRMAMALILAR

 

Risale-i Nur'da, Hac bahsinde geçen "Siyaset-i Aliye-i İslamiye" ışığında, Nur talebelerinin siyasete bakışları hangi çerçevede olmalıdır?

 

İttihad-ı İslam meselesi önemli bir mesele. Ve eğer erken kıyamet kopmazsa İslam dünyası bir ittihada ulaşacak. Bu ittihat nasıl bir ittihat olacak? Devlet toprakları çok mu genişleyecek? Bir bayrak çok sancak mı olacak? Eyalet sistemlerine mi dönüşecek? Bunlar işin sonraki sonuçları.

 

İlk basamak önce kalplerin birbirleri ile ittihadıdır. Önce önemli olan kardeşlerin kardeşlik duyguları ile samimi bir şekilde bir arada bulunabilmeleridir. Toplumsal barışı sağlamalıdır. İslam dünyası toplumsal barışı kendi içinde sağladıktan sonra tüm dünyaya bunu çok rahatlıkla yayacaktır. Çünkü bunu temin ettikten sonra bazı birlikler de arkasından edeple siyasi birleşmeler gelecektir. Yüksek İslam Siyaseti, İttihad-ı İslam’ın siyasal boyutudur. Barış içerisinde, kardeşliği ve İslam’ı bir arada tutan siyasetin adı Yüksek İslam Siyasetidir. Bu biraz uzak gibi görünüyor ama Bediüzzaman bunun alıştırmalarını, tevillerini yapmış. Özellikle Mehdi’nin hadisesi meselesinde iman, hayat, şeriat basamaklarını anlatırken o şeriat ve İttihad-ı İslam basamağı içerisinde bu konuyu da dile getiriyor.

 

Son söz olarak şunu söyleyeyim dindar insanlar birbirlerini hiçbir suretle kırmamalılar. Böyle siyasi sebeplerle birbirlerini hiç kırmamalılar. Hele Risale-i Nur’daki uhuvvet prensiplerini benimsemiş insanlar bu siyasi meselelerde birbirlerine hırçınca bir yaklaşım içerisine girmemeliler.

 

Bu, siyasetin fena neticelerinden birisidir. Herkes kendi kafasına göre bir siyasi parti tercihi yapar. Siyasi tercihini yaparken de isterse başkalarının ne dediğine bakar, istemezse bakmaz. Bununla insanları zorlamak ve dışlamak çok doğru bir yaklaşım değil.

 

Zaten Bediüzzaman Hazretlerinin kaçtığı siyaset de budur. Bediüzzaman nur-topuz meselesini anlatırken şunu söylüyor; “Risale-i Nur ya da diğer nasihat malzemesini kullanarak dine hizmet etmeye çalışan insanlar, devlet iktidarından uzak durmalı. Devlet iktidarından uzak durmanın bir biçimi aynı zamanda topluma ilişkin devlet iktidarını elde etmeye ilişkin tavırdan da uzak durmalıdır.” Yani devletle ilgili topluma nasihatte bulunacaksak, devlet iktidarına tek katkımız siyasetine yön vermek olmalı. Madem kavgadan uzak durmak için siyasetten uzak duruyoruz, birbirimizle de kavga etmekten elbette uzak durmalıyız. A partisine oy verenin görüşleri kendince ne kadar doğru ise, B partisine oy verenin de görüşleri kendince o kadar doğrudur.

 

www.RisaleHaber.com