Ne mutlu o Ashâb-ı Meymeneye, ne bedbaht insanlardır Ashâb-ı Meş’eme!

Ne mutlu o Ashâb-ı Meymeneye, ne bedbaht insanlardır Ashâb-ı Meş’eme!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Vakıa Suresi 4-16. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

4,5,6 . (Ey insanlar!) Yer (şiddetli) bir sarsılışla sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp yayılmış toz toprak hâline geldiği zaman!

7 . Ve (siz) üç sınıf olduğunuz (zaman)!

8 . Artık (bir kısmınız) Ashâb-ı Meymene (kurtulduğuna bir alâmet olarak amel defterleri sağ eline verilenler) ki, ne (mutlu o) Ashâb-ı Meymene(ye)!

9 . Ve (bir kısmınız) Ashâb-ı Meş’eme (amel defterleri sol eline verilenler) ki, ne(bedbaht insanlardır) Ashâb-ı Meş’eme!

10 . Ve (üçüncü kısmınız da) sâbikūn (olup hayırda öne geçenlerinizdir) ki, (onlar mükâfâtta da) öne geçenlerdir!

11,12 . İşte onlar (o öne geçenler), mukarrabîn (Allah’a yakın kılınan kimseler)dir. Naîm Cennetlerindedirler!

13,14 . (Sâbikūndan olanlar) önceki (ümmet)lerden birçok, sonrakilerden ise azdır.

15,16 . (Mücevherlerle) işlenmiş tahtlar üzerinde karşı karşıya (kurulup) yaslanmış kimselerdir. (*)

(*) “Ehl-i Cennet, elbette arzu ederler ki, dünya mâcerâlarını tahattur etsinler (hatırlasınlar) ve birbirine nakletsinler; belki o mâcerâların levhalarını ve misâllerini (manzaralarını) görmeyi çok merâk ederler. Elbette sinema perdelerinde görmek gibi, o levhaları ve o vâkıaları müşâhede etseler (seyretseler) çok mütelezziz olurlar (lezzet alırlar). Mâdem öyledir, herhâlde dâr-ı lezzet ve menzil-i saâdet (lezzet ve saâdet yeri) olan dâr-ı Cennette, عَلٰي سُرُرٍ مُتَقاَبِل۪ينَ [Karşılıklı tahtlar üzerindedirler] âyetinin işâretiyle; sermedî (sonsuz) manzaralarda, dünyevî mâcerâların muhâveresi (sohbeti) ve dünyevî hâdisâtın (hâdiselerin) manzaraları Cennette bulunacaktır.” (Tılsımlar,24. Mektûb, 74)