Muhasebe

Sebeple müsebbeb arasındaki hadsiz mesafe ile aramız nasıl?

Müsebbib’ül Esbab’dan istenecek olanı daha ne zamana kadar sebeplerden umacağız?

Sebeplerin ekşi suratından ve umarsızca hallerinden daha ne kadar incinmemiz gerekiyor hakiki melce ve menceimizi bulabilmek için?

Rabbimize dönmek, iltica etmek, sığınmak, hikmeti ile kapımızı çalan her musibete ve derde şikayet ile mukabele edersek daha ne zamana dek bu acınası ve hatta merhameti hak edemeyen halde kalacağız?

Mesajı doğru alamazsak harekatımız istikametli olabilir mi?

Elem, şekva ve evham bizi sarmış ise kendimizi bu cümlenin mihengine bir kez daha mı vursak : “Onu hakikî tanımayan, sevmeyen; nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten mübtela olur.” (20. Mektub mukaddeme)

Tanımıyor ve sevmiyoruz demiyorum da hakiki tanımak ve hakiki sevmek noktasında daha ziyade gayret etmemiz gerekebilir.

Tahkiki iman derslerine hava gibi, ekmek gibi, su gibi muhtaç olduğumuzun şuuru ile sebatla derslerimize çalışmak duası ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum