Minare yasağına S.Nursi yaklaşımı
Zaman muhabiri Nuriye Akman'ın Şanlıurfa Harran Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Servet Armağan'la röportajı
RisaleHaber-Haber Merkezi
Zaman muhabiri Nuriye Akman'ın Şanlıurfa Harran Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Servet Armağan'la, İsviçre'deki minare yasağıyla ilgili yaptığı röportajdan ilgili bölümler...
İsviçre'de şimdi minare dikilemeyeceğine göre minarenin yerine ne yapabilirler?
Bence bir kubbe kafidir. Hatta betondan ya da ahşap bir direk gibi belirti olabilir, camidir diye üzerine yazarlar. Minare diye ısrar etmenin veya mutlaka ezan okunsun diye ısrar etmenin o kadar da büyük ehemmiyeti yok.
Belki de mesele insanın kendi duruşunu minare yaptığında çözülecektir.
İyi bir Müslüman olursak mesele kalmaz diyorsunuz, haklısınız. Bediüzzamanın şöyle bir cümlesi var, "biz eğer islamın hakikatini kendimizde yaşasak, diğer dinlerin mensupları dalga dalga islama dahil olacaklar." İsviçre'deki referandumda menfi oy çıkması müslümanların Avrupa'daki cami yapma faaliyetlerini durdurmaz. Cemaati olmayan kiliselerin satın alınıp camiye çevrilmesi, faaliyetleri devam eder. Fakat benim gördüğüm kadarıyla bizim camilerimiz yeteri kadar temiz değil. Bu durum Avrupa'daki halk nezdinde menfi imajlara yol açıyor. Avrupa'daki üniversite, hastane, alışveriş merkezleri çok çok temizdir. Bizim camilerin alt katlarına kasap, bakkal ve kahve yapıyorlar. Bu yerler yeteri kadar temiz değil ve sergilenen mallar dağınık vaziyette. Tabii koku yapıyor bu. İyi bir görüntü vermiyor. Ben oradaki Müslüman kardeşlerime düzeltmeleri temennisi ile bunu söylüyorum. Berlin'deki bir mescitin altında bir kahve var. Küçük bir oda kadar. Bir gün oraya gittim kahve içerim diye ama sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Halbuki kapalı yerde sigara içmek yasak. Böyle olumsuz bir örnek onların gözünden kaçmıyor. Polisi, sağlık müdürlüğü elemanları zaman zaman denetime geliyorlar. Buna azami dikkat ederlerse iyi olur. Frankfurt'ta Diyanet'in aldığı büyük bir fabrikayı camiye çevirmişler. Birkaç katlı, içine asansör koymuşlar. Alt kat yine öyle, berber, kahve, manav hepsi bir arada. İbadethanenin altında ticarethane olması batı toplumu bakımından yadırganan ve kötü imaja yol açan bir davranış.
Müslümanlar camilerini temiz tutsalardı, ve ondan daha önemlisi oranın yerli halkıyla dostluk geliştirebilmiş olsalardı, minareler bir korku etkisi yaratmayacaktı diyorsunuz.
Tabii, müslümanların vücut temizliğinden ibadet yerlerine kadar, alışveriş merkezlerine kadar temiz tertipli olmaları lazım. Dediğiniz gibi sadece temizlik mevzuu değil. Yeterince dostluk kurulamamış, tanışılamamış, görüşülememiş. Mesela birkaç defa ben oradayken de gördüm, televizyonda da gördüm, Alman üniversite ve lise öğrencileri öğretmenleri nezaretinde Frankfurt camiine geziler tertip ettiler. Oradaki Müslüman kardeşlerine dedim ki siz niye davet etmediniz onları, davet sizden gitseydi. Deyin ki gelin camimizi gezin, size bilgi verelim. Baktım gelen o Alman ziyaretçiler gördüklerinden memnunlar, kendi aralarında konuşuyorlar mesela ayakkabıların çıkarılması, içerisi de temizdi o gün.
Nedir bu İslam ki biz ona karşı çıktık?
İslam fobisine rağmen Batıda İslam araştırmaları çok yaygın değil mi?
Ben ilk gidişimde yedi sene kaldım Almanya'da. Şimdi de zaman zaman gidiyorum, Amerika, Belçika, Hollanda, İngiltere' de gittim... Benim müşahedem şu: bir defa hakikati araştıran bir mentalite sahibi insanlar. Dili güzel kullanan, iyi bir öğrenim görmüş, araştırma yöntemlerini iyi bilen, toleranslı insanlar. Başka düşüncede, başka giyimde, başka adetlerde olan insanlara engel olmak, onu tenzil etmek yerine, müsamaha gösteren insanlar. İlmin öncülüğüne inanmış bir dünyadır batı dünyası. Düşünün şimdi 1906 yılında İslam ansiklopedisi yapmak için bir dernek kuruluyor. Avrupa'da. Hollanda, Danimarka, İsveç, İngiltere, Almanya o zamanki hükümetleri büyük paralar vererek, bu konuda büyük yetişkin alimleri de bir araya getirerek seneler süren, en az otuz yıl süren bir İslam ansiklopedisi faaliyeti yapıyorlar. Otuz yıl devam eden bir faaliyet neticesinde Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak üç dilden bir İslam ansiklopedisi çıkardılar. Bu, dünyada Müslümanlardan evvel Avrupalıların yaptığı bir ansiklopedidir. Coğrafya, tarih ve etnoğrafya konularını içine alan, kısmen fıkıh maddeleri, hukuk maddeleri ihtiva eden bir ansiklopedidir. Dev bir eserdir. Türk hükümeti bunu Türkçeye çevirmek için çalıştı ve yayınladı.
Avrupa'nın kimlik krizini de ortaya çıkardı biraz da bu minareler. Biz ne olacağız, İslam ülkesi mi oluyoruz, git gide kuşatılmakta mıyız?
Evet, bunu söylüyorlar. Bu doğru bir tespittir. Çünkü Müslümanlar biraz dağınık, biraz şarkvari ilkel metotlarla da olsa yayılıyorlar orada. Almanya 90 milyon nüfuslu bir ülke. 4 milyon Müslüman var. Her sene 2 bin civarında Alman Müslüman oluyor. Gittikçe de yayılıyor. Ben bunu Alman hükümetinin bir kuruluşu olan akademik mübadele organizasyonun dergisinde(DAAD-Letter) okudum. Şu kadar kilise satın alındı, cami oldu diyor. Sayısını hatırlamıyorum şimdi. Bu veriler korku yaratıyor tabii. Kiliselere gidiyorsunuz boş. Noellerde biraz doluyor. Hollanda'da sinagog bile aldı Müslümanlar. Cami yaptılar. Papazlar diyor ki boş duruyor bu kiliseler, biz bunu paraya çevirelim. Müslümanlar ne yaparsa yapsın. Göreceksiniz bu hadise üzerine İsviçre'deki birçok hukuk fakültesinde İslam hukuku araştırmaları yoğunlaşacaktır. Merak edeceklerdir. Nedir bu İslam ki biz ona karşı çıktık. İslam hukuku ne diyor diyeceklerdir.
