Mehmet Kırkıncı: Akşam da imamları toplayalım da onlara Risale-i Nur okuyalım

Mehmet Kırkıncı: Akşam da imamları toplayalım da onlara Risale-i Nur okuyalım

Mehmet Kırkıncı röportajının üçüncü bölümü

Röportaj: Abdurrahman Iraz-İhsan Atasoy-Mehmet Ali Bulut-Abdülkadir Özsoy/Risale Haber

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

 

İlk ziyaretine gittiğinizde Üstad Hazretleri sizin hoca olduğunuzu biliyor muydu?

 

Biliyordu.

 

Zaten geçmişte Onunla mektuplaşmıştınız.

 

Tabi tabii.

 

AKŞAM İMAMLARI TOPLAYALIM DA ONLARA RİSALE-İ NUR OKUYALIM

 

Bir mektubunuz var. İlk mektubunuz. Yalnız onun içeriğini de kimse bilmiyor. Hatırlıyor musunuz?

 

Yok, hatırlamıyorum. Neyse. Biz Erzurum’a geldik. Muhammed Şevki Polat, Zeki Çiğdem bir de ben, üç kişiydik. Bizim medresenin yanında bir yer vardı. Orayı kiraladık, on beş kişiyle tedrisat yapıyorduk. Sabah ifade… 4 ay bir kere yattım. 6 ay da bir. Yılmadık, Elhamdülillah arkadaşlar da yılmadı. Bundan sonra o medresede ne yapalım dedik? Sabahtan bir çay yapalım, yarın akşam da imamları toplayalım da onlara Risale-i Nur okuyalım. Pekâlâ, imamları davet ettik medreseye. Geldiler. Çay yaptık, çaydan sonra bir ders okuyalım dedik. Osmanlıca bir ders okudum heyecanlı heyecanlı. Çay da bitti. Olmadı ha olmadı yahu. Allah Allah.

 

Bir türlü olmadı.

 

Bir türlü olmadı. 

Osman Bektaş isminde bir hoca vardı, büyük bir âlim.mehmet_kirkinci_r1.jpg

 

EVİNİN BİR ODASINI MEDRESE YAPMIŞTI

 

Hangi yılda oldu bu?

 

1952-54 yıllarında. Osman Bektaş isminde büyük bir hoca. Bir gün bana dedi ki; ‘Mehmet Efendi, ben İzmir’e gideceğim. Orada biraz kalacağım. Sabahları gel, benim talebelerimin dersini okut.’ Evinin bir odasını medrese yapmıştı. Sabah 8’de gittim. Baktım ki gelenlerden biri Fethullah Hoca. Onların derslerini okuttum. Ondan sonra Üstattan öğrenip ezberlediğim bazı cümleler vardı. Belli etmeden o sohbeti okudum. Sohbet yapıyoruz. Bu, artık öyle bir hale geldi ki, “dersimiz bitse de hoca sohbete başlasa” haline getirdi. Üstadı da söylemiyordum. Çünkü o zaman bizim talebelerimiz korkarlardı. F.Gülen de derslerden sonra benimle gelmeye başladı. O zaman 13 yaşındaydı.

 

Siz, kaç yaşınızdaydınız?

 

Ben 1928 doğumluyum o 1938. Her gün benimle beraber gelir, yolda konuşur, öğrenirdi. Bir gün medresenin kapısına geldik, ‘Hocam, insanın aklına öyle şeyler geliyor ki, konuşmaya korkuyor’ dedi. ‘Fethullah efendi, hayırdır’ dedim. ‘Her şeyi görüyoruz da Allah’ı neden göremiyoruz?’ diye sordu. ‘Şiddet-i zuhurundan’ cevabını verince, ‘Bu söz sizin mi?’ diye devam etti. ‘Mütehir olma, bu söz benim olur mu? Bediüzzaman’ı duydun mu?’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Kitaplarını okuyor musun?’ dedim. ‘Hayır’ dedi. ‘Bizim derslerimiz var. Her gün akşam okuyoruz. İstersen bir gün gel’ dedim. ‘Bu Çarşamba beni götürün’ dedi. Çarşamba oldu. Aldım, götürdüm. Muzaffer Aslan vardı. Orada misafirimizdi Muzaffer Aslan. Orada Ona 11. Lem’a dersi okuduk. Dinledi Fethullah hoca. Kalktık, geldik. ‘Hocam, ben size bir ferdim bundan sonra’ dedi. ‘Neden?’ dedim. ‘Akşam geldim. Yatmadan önce Allah’a çok yalvardım. Bir rüya gördüm’ dedi. Enteresan bir rüya. Rüyayı unuttum ondan sonra.

 

Gülen, “Bediüzzaman zamanında yaşadım ve adını da duydum, Risale-i Nurları da duydum. Ancak her Erzurumlu gibi bizde biraz Turancılık vardı. Onun için ziyaret etmedim Bediüzzaman’ı” dedi.

 

Evet, ziyaret etmedi.

 

Yani sizin tanıdığınız Fethullah Gülen 13 yaşındaydı. İyi bir Turancı olabilmek için 18-20’li yaşlarda olmak gerekir.

 

O Turancılığı ben de senden duydum.

 

Ben bunu televizyonda duydum.

 

Olabilir. Ondan sonra medreseye geldi. Onunla beraber 1962’ye kadar kaldık. Beraber yedik, beraber içtik, beraber okuduk.

1954’te geldi medreseye 1962’ye kadar beraber kaldık. Namazımızı kıldırırdı. Uzun yaz günleri oruç tutuyorduk. Teravihte öyle uzun sureler okurdu ki. Bekle ha bekle. Ders yapardı.

mehmet_kirkinci_r2.jpg

 

Risale mi?

 

Evet. Bir de bakardım arada gözlerinden yaşlar akardı, sel gibi. Geceleri de teheccüdü vardı. Hiçbir zaman reddettiği yoktur.

 

En son görüşmeniz ne zamandı?

 

İki ay oldu.

 

O mu aradı, siz mi aradınız?

 

Bazen O arıyor. Bu sefer biz aradık. Mustafa Beyin evinde aradık.

 

Gülen'in konumu neydi cemaat içerisinde?

 

Cemaate başladı, yürüdü. Namazları cemaatle tatlı tatlı kıldırıyordu. Risale-i Nur’u okuyordu. 

mehmet_kirkinci_r3.jpg

 

Zübeyir ağabey ile Gülen'in bir sohbetini hatırlıyor musunuz?

 

Yok. Ben ikisinin beraber olduğu bir yerde bulunmadım. 

 

İzmir’de yaşıyordu, değil mi?

 

1962’ye kadar beraber kaldık. Ondan sonra yanıma geldi ‘Hocam, Edirne’de Hüseyin isminde bizim bir akrabamız var. Bir mektup yazmış, Erzurum’da hoca çok, burada ihtiyaç var. Gidebilir miyim?’ dedi. ‘Neden gitmiyorsun? Yanına bir arkadaş al, o arkadaşınla beraber git’ dedim. Onun da sevdiği bir arkadaşı vardı, hafız. Onları beraber 1962’de Edirne’ye gönderdim. Edirne’ye gittiler. Epey bir süre sonra o arkadaşı geldi. ‘Hani Fethullah Hoca?’ dedim. ‘Orada bir müftü vardı, bırakmadı. Buranın da ihtiyacı var dedi bırakmadı. Hoca da, hocama selam söyle müftüyü kıramadım biraz kalıp geleceğim, dedi’ diye cevap verdi. Çok rahatsız oldum. Ramazan’dan sonra Kurban Bayramı’na beş gün kala geldi. ‘Ne yaptın?’ diye tekrar sordum. ‘Müftü vardı Suat Bey isminde. Suat Yıldırım. O, bana çok yalvardı’ dedi. Oradan asker oldu, Bornova’ya gitti. Bir yüzbaşı dedi ki ‘Sen vaazlarına devam et, ben seni idare ederim.’ Neyse. Ondan sonra Erzurum’a geldi. Üç defa O geldi, üç defa ben gittim.

(Devam edecek)

ÖNCEKİ BÖLÜMLER:

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.