Mehmet Akif’in ‘yakın’ dediği Kur’an mealinin bir bölümü gün yüzüne çıktı
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Mehmet Akif Ersoy'un babası İhsan Efendi'ye "Mısır'a dönmezsem yakın" diyerek bıraktığı Kuran Meali'nin bazı kısımlarını 64 yıl sonra evindeki dosyaların arasında tesadüfen bulduğunda büyük heyecan duyduğunu belirtti
Mehmet Akif Ersoy'un 1961'de yakılan Kuran Meali'nin varlığının ilk sorulduğu isimlerden biri Ekmeleddin İhsanoğlu oldu.
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif Ersoy, 1925'te TBMM, Diyanet İşleri Başkanlığı ve yakınlarının ısrarı üzerine Kuran Meali çalışmasına başladı ve resmi olarak 1929'a kadar çalışmasını sürdürdü.
Ersoy, hastalığı sebebiyle 1936'da Türkiye'ye dönerken, Mısır'daki en yakın arkadaşlarından Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası Yozgatlı Müderris İhsan Efendi'ye, Kuran Mealini emanet etti. Ancak Ersoy, İhsan Efendi'den bir daha dönmezse bunları "yakmasını" istedi.
İhsan Efendi meali kendisi yakmadı ancak hasta yatağında bulunduğu sırada Ersoy'un isteğini 17 yaşındaki oğluna vasiyet etti. İhsanoğlu da bazı aile dostlarıyla birlikte mealin bulunduğu kısımlarını yaktı.
DEFTERİN SURETİNDEN BİR BÖLÜM 63 YIL SONRA ORTAYA ÇIKTI
Ekmeleddin İhsanoğlu, bir süre önce evinde dosyalarının arasında bulduğu eflatun defteri incelediğinde Mehmet Akif Ersoy'un Kuran Meali'nin bir bölümü, Ersoy'a dostlarından gelen 28 mektup, İstiklal Marşı'nın el yazısıyla orijinali ve Safahat'ın 7. cildi Gölgeler'in müsveddeleri ile karşılaştı.
İhsanoğlu'nun, bulduğu bu belgelere dayanarak Fatma Şen ile kaleme aldığı "Akif'ten Emanetler" kitabı, Yapı Kredi Yayınlarından çıktı.
Prof. Dr. İhsanoğlu, Mehmet Akif'in zorluklarla geçen hayatını roman dilinde, geniş literatür çalışması ve yeni belgelerle okuyucuya sunan kitaba ve Kuran Meali'ne ilişkin AA'nın sorularını yanıtladı.
'DÖNEMEZSEM KUR'AN MEALİNİ YAK'
Mehmet Akif Ersoy, sizin hayatınızda önemli rol oynuyor. Çünkü Mısır'daki en yakın arkadaşlarından biri babanız İhsan Efendi. Okuyucular kitapta merak edilen Kuran Mealini bulacaklar mı?
Rahmetli Akif Bey, yazılarında, makalelerinde dini sorulara girdikçe Kur'an'dan alıntılar yapıyordu, Türkçe tercümeleri ifade ediyordu. Bunları herkes takdirle karşılıyordu. Cumhuriyet döneminde Türkçenin dini eserlerde kullanılması, Kur'an'ın Türkçe tercümesi umumi bir arzu oluşmuştu. Akif Bey, 'Bu iş beni aşar' diyordu. Resmi makamlardan, sevenlerinden ısrar gelince 'Peki' dedi. Birebir tercüme değil, cümleleri nasıl anladığına göre mealini yaptı. Devrin büyük alimi Elmalılı Hamdi Efendi tefsir yapacak, Akif Bey de meali yazacak. Böylece anlaşıyorlar. Akif Bey Mısır'da meal yaparken, eksiğini hissediyor. Çünkü Kur'an'ın mucizevi yapısını aksettiremediği yönünde endişe ediyor ve iki kez meal yapıyor. Akif Bey 1936'da dönüyor Türkiye'ye. Dönerken de babama Kahire garında, yanlarında İsmail Ezherli Bey var, 'Dönemezsem Kur'an mealini yak' diyor. Kur'an mealinin yakılması hadisesi ise 1961'de babamın vefat ettiği yıl oldu.
"BUGÜN BU AKLIMLA OLSAYDIM, AYNI ŞEYİ YAPMAZDIM'
Akif'in Kuran Mealini aile dostlarınızla yaktığınız zaman 17 yaşındasınız. O günü hatırlıyor musunuz?
Çok net hatırlıyorum. Babam, vefatından birkaç gün önce 5 gözlü çalışma masasının gözlerini işaret ederek, 'Şu gözde şunlar var' dedi. 'Bana emrihak vaki olursa, bunları yakacaksınız' dedi. 1961 senesinin yaz aylarıydı babamın vefatı. Açtım çekmeceleri ve Kur'an tercümesini gördüm. 17 yaşındayım. Akif Bey'in mealin yakılmasını istediğinden haberdar değilim. Babamın neden 1936'dan 1961'e kadar sakladığını bilmiyorum. Hatta babam temiz bir nüshasını çekmiş. Maalesef hepsi gitti. Bugünkü bu aklımla olsaydım, aynı şeyi yapar mıydın diye sorarsanız, hayır yapmazdım. Tarih maalesef öyle akmıyor. O bakımdan o günü çok iyi hatırlıyorum.
"KEŞKE BAŞKA DEFTERLER DE KURTULSAYDI"
"Yakılmadan önce nüshaları alındı mı? Başkalarının eline geçti mi?" gibi rivayetler dolaşıyor. Bir gün siz babanız ve kendi kitaplarınızın bir kısmını Yozgat Bozok Üniversitesine göndermeden önce bir evrak bulmuşsunuz. Bize bulduğunuz belge ve sonrasından bahseder misiniz?
Kahire, İskenderiye, İstanbul, İngiltere, Ankara, Almanya derken tekrar Türkiye'ye yerleştik ve 15 bin ciltlik kütüphanem var, şimdi daha da arttı. Onları tasnif ederken, hangi kitap Yozgat'a gidecek, hangisi başka kütüphanelere gidecek derken, bir gün bir dosya içerisinde eflatun renkli karton kapaklı bir defterde, Mehmet Akif Ersoy'un yazısı, tashihleri, Fatiha, Bakara, Al-i İmran suresinin başı... Hadise bu.
"AKİF BEY'İN İSTİKLAL MARŞI ŞİİRİNİ KENDİ EL YAZISIYLA BULDUM"
Bulunca ne hissettiniz? Bu defter o evrakların arasında nasıl yer almış olabilir?
Mehmet Akif'e ait defteri bulduğumda büyük heyecan duydum. Çok sevindirici bir şeydi. Keşke başka defterler de kurtulsaydı. Oradan oraya evrakların arasına karışmış. Tasnif edince evrakları, 'Bunların yayımlanması lazım' dedim. Şahsa mal olan şeyler değildi. Bunlar arasında Kuran Meali var. İkincisi Gölgeler şiir kitabının müsveddeleri ve orada hiç başka bir yerde görülmeyen Akif Bey'in İstiklal Marşı şiirini kendi el yazısıyla buldum. Kitap kapağında yer aldı ve de ilk defa bu kitapta yer aldı. Akif'e yazılmış 30'a yakın mektup var. Abbas Halim Paşa'dan, kızı Prenses Emine Hanım'dan, bestekarlardan, şairlerden, Şerif Muhittin'den, Teşkilatı Mahsusa'nın Başkanı Eşref Kuşçubaşı ve aile fertlerinden gelen mektuplar. Bunlar doğrusu büyük sürprizdi. Akif Bey'in bilinen hayat tarzından farklı bir hayat yaşadığı, zorluklar içerisinde... Bir arkadaşından borç istiyor. Diyor ki, 'Üniversiteye gideceğim, tramvay metro parası, bileti bulamıyorum, ödeyemiyorum' diyor. Bunu Akif yazıyor, İstiklal Marşı şairi, milli şair. Bu mektuplar ilk kez yayınlanacak.
ÜÇ NÜSHA TEK METİN
Türk din adamı Mustafa Runyun'dan oğluna kalan ve 2012'de basılan Mehmet Akif Ersoy'un Kuran Meali'nin kısa bir bölümü yayınlandı. Bu kitap düşünüldüğünde sizin kitabınızdaki mealle aynı mı, paralellik gösteriyor mu?
Biz bu konuyu ilmi bir şekilde inceledik ve şu neticeye vardık, üç nüsha tek metin. Akif'in yaptığı tercümeler, Fatiha, Bakara ve Al-i İmran suresinin başı. Benim bulduğum meal ile diğer metinleri karşı karşıya koyduğumuz zaman cümle yapıları hemen hemen aynı. Bir kelimenin yerine başka bir kelime kullanıyor. Bazı ifadelerde değişiklik yapıyor, çizmiş üstüne yazmış. Bu mühim, Akif'in Kur'an-ı Kerim'i nasıl anladığını göstermesi bakımından zengin bir malzeme. Yani üç nüsha var. Biri Akif Bey'in babama verdiği meal, ikincisi Elmalılı Hamdi Efendi'nin tefsiri ve Mustafa Runyun'un Akif Meali'ni inceledik. Zaten Elmalılı Hamdi Efendi ile Mehmet Akif arasında bir anlaşma var. Birbirlerine gönderiyorlar ve bir nüsha da Diyanete gönderiyorlar. Bu anlaşma da kitapta yer alıyor. Biz üçünü bir araya getirdik. Aralarındaki farklılıkları tespit ettik, üslup, kelime bakımından inceledik. Nüshalar arasında çok az farklılık var.
Mehmet Akif'in Elmalılı Hamdi'ye gönderdiği, Kur'an'ın ilk 40 sayfasına ilişkin çalışmayı anlattığı mektup da mı bu evraklar arasındaydı? Bunu kitapta okuyucuya sunacak mısınız? Bu evrakın içeriği nasıl?
Mektup 1926 tarihli. Çalışma yeni başladığında fotoğrafik kopyasını alıyor ve babama veriyor. Bu düşündürücü bir şey. İyi ki yapmış bunu. Bu işin şartlarını aydınlatıyor.
Mehmet Akif'in "Gölgeler" kitabı ilk kez Kahire'de yayınlanıyor. Babanız İhsan Efendi'ye Mısır'dan ayrılırken üç adet defter vermiş, bu defterlerin içeriğinde ne var?
İhsanoğlu: Bu defterlerde çok önemli şeyler var. Birincisi Gölgeler kitabının maketi, İstiklal Marşı metni var ve her bir şiir üzerinde tashihler var. Akif Bey'in ne kadar hassas olduğunu, kelimelerle nasıl oynadığını göstermesi bakımından önemli.
"MEHMET AKİF'İN MISIR'DA ZORLUKLARLA YAŞADIĞI YENİ ORTAYA ÇIKIYOR"
Mehmet Akif gurbette, Mısır'da zorunlu mu yaşadı sizce?
Gurbette ve uzlette. Orada Akif'in konuştuğu Abbas Halim Paşa. Sonra o da vefat ediyor. En çok babama gidiyor. Onun gibi mücadeleler içerisinde, savaşlar, isyanlar içerisinde bulunup, ülkenin menfaatine, devletin payidar olmasına çalışan kaç kişi var o kuşakta? Mehmet Akif'in Mısır'da zorluklarla yaşadığı yeni ortaya çıkıyor. Bizim bildiğimiz Prens Abbas'ın himayesinde yaşıyor. Müreffeh bir hayat. Fakat anlaşılır ki mektuplarda, çok sıkıntılarda. Üniversitede ders veriyor. Haftada 4 gün gidiyor. Her gidişinde 1 saat Türkçe ders veriyor. Ders başı para alıyor. 120 dakika kadar yol gidiyor ve de eve gidişi de var. Çok yorucu bir yol.
Siz Kur'an bilgisi iyi bir ilim insanısınız. Sizin kitabınızda da geçtiği gibi Elmalılı Hamdi Yazır'ın mektuplarında Mehmet Akif'in mealini "sade ve dili çok yalın" dediği belirtiliyor. İlahiyatçı değilsiniz ama Akif mealinde sizce de sade bir dil mi kullanmış?
Elmalılı gibi bir alim, Akif gibi edip bir şairin üzerine bir şey söylemek haddime düşmez. Arapça, bilhassa Kur'an dili çok geniş kapsamlı, çok zengin kelime hazinesi olan bir lisan. Daha az kelime sayısı olan Türkçe'yle ifade etmek zor. Arada pek çok nüans kayboluyor. 5 bin kelimeyle ifade etmek başka, 1000 kelimeyle başka türlü. Orada sıkıntı olabilir. Bunu sarraflar anlar, herkes anlamaz. Bu bakımdan Akif Bey, bu istediği nüansları veremediği için sıkıntıda. "Bana bu güven verildi, ben güzel yapamazsam nasıl Allah'a hesap veririm" korkusu içinde. Siyasi bir korkusu daha vardı.
"AMACIMIZ MEHMET AKİF'İN İÇ HAYATINI DAHA DA AYDINLATMAKTI"
Mehmet Akif'in kronolojik hayat hikayesini ve daha önce çalışılan eserleri de kitapta kullanıyorsunuz. Mehmet Akif'in diğer yazılan eserlerde eksik anlatıldığını düşünüyor musunuz?
Var tabii, çok var. Bu kitabın çıkması bize şunu anlatıyor. Bu işleri baştan almak lazım. Mektuplar kapalı dünyanın penceresini açıyor. Siz oradan içeri giriyorsunuz. O mektuplar olmasa siz Akif'in evinin içinde, gönlünde olan ızdırabı, sevinçleri göremezsiniz. Akif Bey'in hayatını çok yakın dostları yazmış. Bunların başında Eşref Edip Bey geliyor. Bir nevi vakanüvisi. Pek çok eserden istifade ettik. Amacımız Mehmet Akif'in iç hayatını daha da aydınlatmaktı.
DİYANETTEN MEALİN ARAŞTIRILMASINI İSTEDİ
Mehmet Akif'in Kuran Meali'nin bulunabileceği beklentisi yazılıyordu ve bu daha çok sizden bekleniyordu. Okuyucu bu kitapla aradığını bulabilecek mi?
Akif Bey'in yazdığı mealin kime gittiği açık. Öyle ezbere bir yere gitmez. Eksik kalan bir şey var. Benim pederime intikal eden metin, rahmetli Mustafa Runyun'un eski yazıdan yeni yazıya çektikleri metin ve Elmalılı Hamdi'nin metni. Burada eksik olan Diyanetteki metin. Mustafa Runyun'un aldığı metin benim kanaatime göre, Akif Bey'in Diyanet İşleri Başkanlığına gönderdiği metindir, o metnin ortaya çıkması lazımdır?
Mehmet Akif Ersoy'un Kuran Meali'ne çalışırken alim Elmalılı Hamdi Yazır ve Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki'ye birer nüsha gönderdiği kitabınızda yer alıyor. Bu zamana kadar neden Diyanetten nüshalar çıkmadı?
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olduğum dönemde eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in makamında 'Reis Bey, bunu araştırınız, muhakkak bir takım şeyler çıkacaktır.' dedim. Bilmiyorum araştırdılar mı? Diyanet İşlerinden Mehmet Akif'in Kuran Meali'ni araştırmadılarsa rica ediyoruz, yapın diyoruz ve bu hikaye tamamlansın.
"ELMALILI HAMDİ YAZIR'IN MEHMET AKİF'E GÖNDERDİĞİ TEFSİRİ DE VERECEĞİM"
Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinden bazı kısımların elinizde olduğu kitapta zikrediliyor. Bu cüzleri, Yozgat Bozok Üniversitesine Ekmeleddin İhsanoğlu Tarih ve Kültür Uygulama ve Araştırma Merkezine emanet etmeyi düşünüyor musunuz?
Akif ile ilgili takım halinde ciltli Sebilürreşad, Darülfünun'da verdiği derslerin külliyat içerisinde basılmış eserini merkeze vereceğim. Elmalılı Hamdi Yazır'ın Mehmet Akif'e gönderdiği tefsiri de vereceğim.
Bir gün belki bir yerden Mehmet Akif'in Kuran Meali'ne ulaşmak mümkün mü? Siz böyle bir olasılık görüyor musunuz?
Mehmet Akif'in Kuran Meali'nin temenni ediyorum tamamı ortaya çıksın. Birisinin elinde olması sevindirir ve o manevi yükten bizi kurtarır. Ama zannedersem bildiğimin ölçüsünde 30 cüz bir daha gelmeyecektir.
aa
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.