Ma bê din u iman meruv çawa kurd bibe kuro!

Ma bê din u iman meruv çawa kurd bibe kuro!

Din ve imansız nasıl Kürt olunur çocuk!

Risale Haber-Haber Merkezi

Yazar Mustafa Ekici, PKK etkisindeki gençlerin “İslam’ın Kürtleri geri bıraktırdığı ve uluslaşmalarının önündeki en büyük engelin İslam olduğu” tezini dillendirdiğini belirtt. Ekici, "Kürdün ontolojisine, adeta Kürdü var kılan ne varsa ona yönelen bir saldırı başlattı. Özyönetim kanlı tiyatroları ile Kürdün evine, mahallesine, sokağına akıl almaz taciz ve saldırılar başlattı, “ben senin için ölüyorum başlarım dinine namusuna” jargonu ile akıl almaz bir baskı uygulandığını" söyledi.

Star Açık Görüş'te 90 yaşındaki Haci Abdurrahman ile gençler arasındaki tartışmayı aktaran Ekici'nin yazısından bölümler şöyle:

"Haci Abdurrahman amca, 90’lara dayanan ömrü ile köyün en saygın kişiliklerinden biri idi. Uzun bacaklarını kırarak bağdaş kurdu sekinin kenarına, cebinden tabakasını çıkardı, özenle ve adeta kutsal bir seremoni biçiminde sigarasını sardı, dökülen tütünleri bir avuç hareketi ile toplayıp tabakasına döktü ve hestesini çıkararak cigarasını yaktı. Etrafındaki gençlerin yer yer saygısızlığa varan bir üslup ile yaptıkları tartışmayı dikkatle dinliyordu. Beyaz ve uzun sakallarını sıvazladı, uzun ömrü boyunca yaşadığı akıl almaz zulümleri, yoksulluğu, içinde derin ve acılı yaralar bırakan kayıpları ve hasretleri andı bir bir. Cigarasından derin bir nefes çekerek gençlere döndü. Hepside okuyamamış, işsiz/güçsüz çocuklardı. Ağızlarından çıkan cümlelerin hemen hepsi ezberlenmiş ve yavan cümlelerdi. Rıfat en hararetli konuşanlarıydı, biraz sonra Rıfat’ın ağzından şu cümleler döküldüğünde Haci Abdurrahman şaşkınlıktan küçük dilini yuttu adeta. “Arapların peygamberinden, Allah’ından ne hayır gördün bu güne değin!” Elini, arkasını kırarak giydiği parlak makosen cizlavitine attı ve çıkardığı gibi Rıfatın kafasına fırlattı. Herkes şok oldu, kimse böyle bir tepki beklemiyordu, sertçe kalktı ve büyük bir öfke ile ‘ma bê din u iman meruv çawa kurd bibe kuro!’ (Din ve imansız nasıl Kürt olunur çocuk!) sonra kendi kendine ‘kurmê darê ji dêre’ (Ağacın kurdu ağaçtan) diye söylenerek içeri gitti.

Son günlerde Kürt toplumunda PKK etkisindeki gençlerin hararetle gündeme getirdiği ve yer yer adap ve usule de mugayir bir üslup ile ifade ettikleri “İslam’ın Kürtleri geri bıraktırdığı ve uluslaşmalarının önündeki en büyük engelin İslam olduğu” tezi, neredeyse bütün nasyonal sosyalist hareketler tarihinin ve artık gündemden düşmüş olan 3. Dünya solculuğunun en ucuz propaganda argümanlarından biridir.

Türkiye’de Kemalizm, İslam dünyasında Tunus’ta Fransızlara vekalet eden Burgiba rejimi, Mısır, Cezayir ve daha bir çok ülkede bu ilkel nasyonal sosyalist jargon en kaba biçimde kullanıldı.

En kaba şekli ile bir itaat kültürü dayatan, Kültleştirilen liderlik etrafında efsunlu bir dünya yaratan Kürt nasyonal sosyalizmi (kendilerine ne ad takarlarsa taksınlar) bu gün Kürt halkı üzerinde, 17.ve 18. Yüzyılda batılı sömürgecilerin Afrika ve Asya’da yürüttüklerinden hiç de farklı olmayan bir asimilasyon, bir dejenerasyon, dilde, kültürde, yaşam biçiminde ve ailede Kemalizm’in bile başaramadığı bir köksüzleştirme hareketi yürütmektedir.

İslam peygamberinin getirdiği mesajın hemen ilk müntesiplerinden biri olarak Kürtlerin bugün de İslam dünyasının en samimi ve derinlikli dini hayata sahip halklarından biri olarak ortada oluşu, şüphesiz batılılaşma, emperyalizm ve Pers yayılmacılığının bölgede icra etmek istediği projelerin önünde ki en büyük engellerden biridir. İslam dünyasının doğusu ile batısı arasındaki sağlam bir set olarak ve içinde barındırdığı muazzam enerji ile Kürtler, Batılı emperyalizm ve Pers yayılmacı kolonyalizminin gözünde hem devasa bir fırsat, imkan ve güç, hem de aşılması zor bir engeldir.

80’lerden başlayarak, belki de en korunaklı halk tabanı olan Kürtler üzerinde, yine gladyonun yedeklediği devletin de zımni desteği ile PKK hareketi başlatıldı. Bir silindir gibi bölgeyi ezen, kendi dışındaki hiçbir politik kanala yaşam hakkı tanımayan örgüte, devletin uyguladığı akıl dışı zulümler ile ihtiyacı olan meşruiyet cömertçe sağlandı. 90’lı yıllar, bu kendi karşıtını yaratma ve Kürt toplumuna sekter bir nasyonal sosyalizm dayatma projesine uygun olarak bölgenin adeta kanla yıkandığı, halkın inim inim inletildiği bir zulüm dönemi oldu.

Kürtler adına ama en çok da Kürtlere kan kusturan örgüt, tıpkı onlarca benzeri gladyo örgütü gibi, sekter bir Marksist ideoloji üzerinden yükseldi. Milletin sahip olduğu, Kürdü Kürt yapan bütün milli, ahlaki, kültürel değerlere adeta savaş açarak işe başladı. Hemen bütün yönetici kadro ve akıl babalarının Kürt olmadığı, Kürtlerin dertlerini ve mazlumiyetini kullanmak dışında Kürtlerle hiçbir bağı bulunmayan örgütün bütün ‘şehid’leri Kürt, ancak bütün ideolojisi ve aklı Kürt karşıtı idi. Nitekim başta Kürt dili olmak üzere, kürdün tarih boyunca üzerinde geliştiği kültürel değerlerin tamamını, tıpkı batılılar gibi geri, ilkel ve engel olarak tanımlayıp yok etmeye girişti.

Bugün Hz. Peygambere hakaret eden Charlie Hebdo karikatürlerini bu kadar cesaretle, Diyarbakır’ın mübarek halkına hakaret ederek cadde ve sokaklara asabilmek sadece aymazlık değil, bu Kürde yabancı ve düşman yönetici aklın nobranlığından gelmektedir.

Örgüt yıllarca savaştı ancak Kürdün mahremine giremedi. Evine, ailenin içine giremedi. Zulmün verdiği meşruiyet ona köyün, kasabanın kırsalına kadar girme şansı tanıyor ama asla aileden saymıyordu, hala uzaktı, tehlikeli ve yabancı idi. Bunun temel nedenlerini Öcalan Suriye’deki son aylarında fark etmiş olmalı ki, halkın kitlesel ve adanmış desteğinin önündeki engeller olan din ve ahlak anlayışı ve aileye dönük bir tedbir olarak kendi din adamlarını eğitme talimatı verdi. Ancak halk bunu da, Kemalistlerin bir dönem yaptığı samimiyetsiz dini icraatlar olarak algıladı ve ciddiye almadı. İşte Kobani ile yaratılan yeni efsane ve emperyalizmin verdiği muazzam destek ile adeta başı dönen, halkın “barış gelecek, bu işleri artık mecliste konuşarak hal edin” diyerek verdiği oylarla 80 vekil çıkaran hareket bütün gücü ile Kürdün ontolojisine, adeta Kürdü var kılan ne varsa ona yönelen bir saldırı başlattı. Özyönetim kanlı tiyatroları ile Kürdün evine, mahallesine, sokağına akıl almaz taciz ve saldırılar başlattı, “ben senin için ölüyorum başlarım dinine namusuna” jargonu ile akıl almaz bir baskı uygulayarak, evlerin kapılarını gece boyunca açık bırakmaya, çocuklarını, kızlarını, hanımını sokağa çıkarmaya zorlayarak adeta Kürdün feleğini şaşırttı. Ancak Müslüman millet 100 yıldır batıcı Kemalist’e yaptığını Kürtçü Kemalist’e de yaparak, evine kapandı, işine gücüne baktı, bir hesap gününün elbet geleceğine inandı. Onca baskıya, tacize, zorlamaya rağmen millet Haci Abdurrahman amcanın tepkisini göstermekten çekinmedi, yine elini makosen cizlavitine atarak ‘ma bê din u iman meruv çawa kurd bibe kuro!’ diyor şimdi, La Havle çekiyor ve bir hesap gününü bekliyor yeniden, Allah kerim diyerek.

Yazının tamamı için tıklayınız

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum