Kur'an'daki bu cümle mü'minleri medheder, evvelki cümle de Kur'ân'ı medheder

Kur'an'daki bu cümle mü'minleri medheder, evvelki cümle de Kur'ân'ı medheder

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

اَلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ 1 Bu cümlenin evvelki cümle ile nazmını icap ettiren münasebet vecihleri ise:

Bu cümle mü'minleri medheder, evvelki cümle de Kur'ân'ı medheder. Şu her iki medih arasında bir insibab (dökülmek) vardır ki, o onu ister, o onu ister. Çünkü ikinci medih, birinci medhin neticesidir ve birinci medhe bir bürhan-ı innîdir ve hidayetin semeresi ve şahididir. Ve aynı zamanda hidayete bir yardımcı vazifesi görüyor. Çünkü mü'minleri medhetmekte imana gelmek için bir teşvik vardır. Teşvik ise bir nevi hidayettir. اَلَّذِينَ 2 ile مُتَّقِينَ 3 arasındaki münasebete gelince:

Bunların biri tahliye تَخْلِيَه diğeri tahliye تَحْلِيَه 'dir.

Tahliye, تَخْلِيَه tathir etmek ve temizlemektir.

Tahliye تَحْلِيَه ise, tezyin etmek ve süslendirmek mânâsınadır. Bunlar birbiriyle arkadaş olup, burada olduğu gibi, daima birbirini takip ediyorlar. Onun için kalb, takvâ ile seyyiattan temizlenir temizlenmez, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir.

Kur'ân-ı Kerim, takvâyı üç mertebesiyle zikretmiştir:

Birincisi, şirki terk,

İkincisi, maâsiyi terk,

Üçüncüsü, mâsivâullahı terk etmektir.

Tahliye تَحْلِيَه ise, hasenat ile olur. Hasenat da, ya kalble olur veya kalıp ve bedenle olur veyahut mal ile olur.

A'mâl-i kalbînin şemsi, imandır.

A'mâl-i bedeniyenin fihristesi, namazdır.

A'mâl-i mâliyenin kutbu, zekâttır.

Dipnot-1: "Onlar ki gayba inanırlar." Bakara Sûresi, 2:3.
Dipnot-2: Onlar ki.
Dipnot-3: "Takvâ sahipleri" Bakara Sûresi, 2:2.

Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz