Kullarımın üzerinde senin için bir hâkimiyet yoktur, onlara vekîl olarak ise Rabbin yeter

Kullarımın üzerinde senin için bir hâkimiyet yoktur, onlara vekîl olarak ise Rabbin yeter

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), İsrâ Sûresi 60-65. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

60 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Hani sana da: “Şübhesiz ki Rabbin, insanları (ilim ve kudretiyle) kuşatmıştır (kimseden korkmadan teblîğe devâm et)!” demiştik. Sana (Mi‘râc Gecesi) gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur’ân’da lâ‘netlenen (Cehennemdeki Zakkūm) ağacı(nı) da ancak insanlar için bir imtihan yaptık.(*) Çünki (biz) onları korkutuyoruz, fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey artırmıyor.

61 . Bir zaman da meleklere: “Âdem’e secde edin!” buyurmuştuk; (cinlerden olan) İblis hâriç, hemen secde ettiler. (İblis:) “Bir çamur olarak yarattığın kimseye secde mi edeceğim?” dedi.

62 . “Şu bana üstün kıldığını gördün mü? Yemîn olsun ki, eğer beni kıyâmet gününe kadar geciktirir (ve bana mühlet verir)sen, onun zürriyetini, pek azı müstesnâ, mutlakā hâkimiyetim altına alacağım” dedi.

63 . (Allah) buyurdu ki: “(Çık) git! Artık onlardan kim sana uyarsa, hiç şübhesiz ki tam bir karşılık olarak cezânız, Cehennemdir!”

64 . “Hem onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle (vesvesenle) yerinden oynat; süvârilerin ve yayalarınla üzerlerine yaygarayı bas; mallarda ve evlâdlarda kendilerine ortak ol ve onlara (yalan) va‘dlerde bulun!” Zâten şeytan, onlara aldatmadan başka ne va‘d eder?

65 . “Şübhesiz ki kullarımın üzerinde senin için bir hâkimiyet yoktur. (Onlara) Vekîl olarak ise Rabbin yeter!”

(*) Âyet-i kerîmede geçen ve “temâşâ” diye ma‘nâ verilen “rüyâ” kelimesi, Arabca’da rü’yet (görüş) anlamında olup, Mi‘râc Gecesinde Resûlullah (ASM)’a gösterilen ve baş gözüyle gördüğü bir müşâhede olduğu, İbn-i Abbâs (ra)’dan rivâyet edilmiştir. Lâ‘netlenen ağaç ise, Cehennemde alevlerin içinde biteceği bildirilen ve oraya has olan Zakkūm ağacıdır. Gerek Mi‘râc mu‘cizesi, gerekse Zakkūm ağacı onları yalanlayan müşriklerle, onlar hakkında şübheye düşen bazı Müslümanlar için imtihan vesîlesi olmuştur. (İbn-i Kesîr, c.2, 386)