Korkudan emîn olduğunuz zaman, artık namazı hakkıyla edâ edin!

Korkudan emîn olduğunuz zaman, artık namazı hakkıyla edâ edin!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 100-103. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

100-Artık kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok yer ve (maddî ma‘nevî) bir genişlik bulur. Kim de Allah’a ve Resûlüne hicret edici olarak evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun mükâfâtı şübhesiz Allah’a âid olur. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret edici)dir, Rahîm (çok merhamet edici)dir.

101-Ve yeryüzünde yolculuğa çıktığınız zaman, eğer inkâr edenlerin size bir kötülük yapmasından korkarsanız, o takdirde namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şübhesiz ki kâfirler, size apaçık bir düşmandırlar.

102-Hem (sen) içlerinde bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, artık onlardan bir tâife seninle berâber (namaza) dursun; silâhlarını da (yanlarına) alsınlar! Secdeye vardıkları zaman ise hemen (diğer tâife) arkanızda bulunsunlar! Sonra namaz kılmamış olan diğer tâife gelip seninle berâber namaz kılsınlar, hem tedbirlerini hem silâhlarını alsınlar! İnkâr edenler arzu ederler ki silâhlarınızdan ve eşyâlarınızdan gafil olsanız da üzerinize birdenbire baskın yapsalar. Bununla berâber size yağmurdan bir eziyet olur veya hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Fakat tedbîrinizi alın! Şübhesiz ki Allah, kâfirler için (pek) aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır. (*)

103-(O korku anında) namazı bitirince de, artık ayakta iken, otururken ve yanlarınız üzerine (yatar) iken Allah’ı zikredin! Fakat (korkudan) emîn olduğunuz zaman, artık namazı (bildiğiniz şekilde) hakkıyla edâ edin! Muhakkak ki namaz, mü’minler üzerine vakitleri belirli (bir farz) olarak yazılıdır.(**)

(*)Ashâb-ı Kirâm (radıyallâhü anhüm ecmaîn) bir sefer esnâsında öğle namazını cemâatle kıldıklarında, üzerlerine hücûm edemeyen müşrikler buna çok pişmân olarak: “Eğer ikindi namazını da cemâatle kılarlarsa âniden hücûm eder ve onları toptan imhâ ederiz” diye karar aldıklarında, öğle ile ikindi namazları arasında bu âyet nâzil oldu. (İbn-i Kesîr, c. 1, 431)

(**)“Ey birâder! Benden, namazın şu muayyen beş vakte hikmet-i tahsîsini (bilinen beş vakte ayrılmasının hikmetini) soruyorsun. Pek çok hikmetlerinden yalnız birisine işâret ederiz. Evet, her bir namazın vakti, mühim bir inkılâb başı olduğu gibi, azîm (büyük) bir tasarruf-ı İlâhînin âyinesi ve o tasarruf içinde ihsânât-ı külliye-i İlâhiyenin (büyük İlâhî lütufların) birer ma‘kesi (aynası) olduğundan, Kadîr-i zü’l-Celâl’e (celâl ve kudret sâhibi olan Allah’a) o vakitlerde daha ziyâde tesbih ve ta‘zim ve hadsiz ni‘metlerinin iki vakit ortasında toplanmış yekûnuna karşı şükür ve hamd demek olan namaza emredilmiştir.” (Sözler, 9. Söz, 26)