İnönü'nün saldırdığı Said Nursi'yi Menderes savundu

İnönü'nün saldırdığı Said Nursi'yi Menderes savundu

Star gazetesinde Bediüzzaman yazı dizisi

Risale Haber-Haber Merkezi

Star Gazetesinde dün başlayan "Çile dolu bir hayat: Said Nursi" başlıklı yazı dizisinde bugün İsmet İnönü ile Adanan Menderes arasında yaşanan Said Nursi tartışmalarına yer verildi. İnönü'nün ısrarlı tahrikleriyle Meclis gündemine de gelen Said Nursi hakkında Menderes savunma yaparken İnönü tehditlerini sıralıyor.

Yazıda, Said Nursi'nin kendisine yapılan zulümlerin sebebinin M.Kemal’i sevmemesinden kaynaklandığını ve  âhir zamanda gelecek dehşetli şahsın olduğunu açık açık yazdığı hatırlatıldı.

Muharrem Coşkun'un yazısı:

Bediüzzaman Van’daki uzletgâhından alınarak önce Burdur’a, sonra Barla’ya sürülmesi; 1935’te talebeleriyle beraber Eskişehir hapishanesine konulup yargılanması ve tahliyenin ardından Kastamonu’ya gönderilmesi hep M. Kemal döneminde, yani o icranın başındayken oluyor. Mustafa Kemal döneminde başlayan hapis, tecrit, sürgünler, İsmet İnönü zamanında da hız kesmeden devam ediyor. Hatta tutuklama ve yargılamalar destek verdiği DP döneminde dahi sürüyordu. Buna rağmen Menderes, İnönü’nün sert muhalefetine maruz kalıyordu. CHP lideri (Milli Şef) İsmet İnönü, Bediüzzaman’ın bilhassa hayatının son aylarında çıktığı yurt gezilerini diline dolayarak Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri haline getirmişti. Said-i Nursi gerginliği, Nursi’nin vefatından yaklaşık 2,5 ay önce Meclis’e de yansımıştı.

Meclis’te sıcak tartışma

CHP lideri İsmet İnönü 8 Ocak 1960’ta Meclis’te de diline Said Nursi’yi dolamış, Menderes hükümetini O’nunla vurmaya kalkışmıştı: “Sizler Said-i Kürdi’yi neden Türkiye’de şehir şehir dolaştırıyorsunuz? İrticayı seçim kazanmak için mi hortlatıyorsunuz? Atatürkçüleri bilerek mi hiddete getiriyorsunuz? Amacınız nedir?”  İnönü daha da ileri giderek, “Dinin siyasete en yaldızlı şekilde alet edilmesi yüzünden memleketin iki defa battığını görmüş benim gibi bir adamın, din istismarcılarının zararı karşısında duyduğu heyecanlı hassasiyeti paylaşmanızı istiyorum.” İnönü’nün sözlerine yanıt vermek Meclis kürsüsüne gelen Başbakan Adnan Menderes Nursi adını telaffuz etti ve şunları söyledi: “Said-i Nursi gibi bir pir-i fani bütün hayatını iman ve Kuran davasına vakfetmiş; dünyayı bu derece bırakmış bir insandır. Bütün dünyasını ilme, Kuran’a ve ahirete feda etmiş bir zattır. Siz bundan ne istiyorsunuz?”  27 Mayıs 1960 ihtilâlinin ardından başbakan olan İnönü, Nursi hayatta olmadığı halde, MİT’e, “Bana Nurcuların dosyasını getirin” demişti.

Menderes: Halkı tehdit görüyor

Başbakan Adnan Menderes ise, CHP lideri İsmet İnönü’nün eleştirilerine şu karşılığı veriyordu:

“Vatandaşların bir kısmı medeni, terakkiperver velhasıl ne kadar makbul sıfatlar varsa hepsi onlarda mevcut, diğer kısım vatandaşlaşlar ise geri, zararlı ve her manası ile fena vatandaşlar. Hatta bu kısım vatandaşlar vaktiyle iki defa devleti batırmışlar ve bu defa yine batırabilirlermiş. Demek oluyor ki, Halk Partisi’ne rey verecek olanlar ileri, faydalı, iyi vatandaşlar, diğerleri, yani iktidarın lehine reyini kullanacaklar devleti batıran kişilerdir. Vatandaşların milyonlarcasını içine alan muazzam bir topluluğa hatta büyük ekseriyete bu kötü sıfatları takmak, vatandaşları böyle iki zıt karargaha bölmek kimin haddine? Bu cüret nereden geliyor?”

Laiklik yanlış uygulandı

“Laikliğin manası maalesef bu memlekette yanlış anlaşılmış, yanlış anlatılmış, tatbik ve tezahüratı da bir din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiştir.” “Tek parti tahakkümü daima “irtica vardır” bahanesiyle lüzumundan çok fazla devam ettirilmiş ve laiklik öyle bir tahakküm ve teaddinin aleti haline getirilmiştir. Vatandaşlar irtica töhmeti altında bulundurularak korkutulmak sitenmiştir. İsmet İnönü’nün iftira ve isnatları ve bunun arkasında gizlenen tehditleri hak ve hakikat üzerinde en ufak bir tesir icra etmez. Yapılacak şey, bu muhterem milleti dininde, vicdanında, ibadetinde, tahtında rahat bırakmaktır.  İkide bir bu uydurma ve düzmece irtica teraneleri ile mazinin hadiselerini hatırlatarak dehşet salmaya kalkışmak, bunda muvaffak oluncağını zannetmek hüsran olur.  Laiklik ve irtica.. Anlaşılıyor ki bunlar son kozlarıdır. 10 senedir kullana kullana eskitip tüketemedikleri mevzuu hemen hemen kalmamış gibidir.

İnönü: Acayip kıyafetli bir zat

“Seçim mücadelesini açtık. Daha ilk anda dini politikaya alet ederek, propaganda başladı... Artık din adamı olduğu iddiasında bulunan acayip kıyfetli bir zat (Said Nursi), eski politikacı da siyasi partiler hakkında giriştiği propagandada iktidar başkanını (Menderes) ve en yakın iki ideal arkadaşını desteklemekte, CHP’nin serbestce aleyhinde bulunmaktadır.(...) “... Dini siyasete alet etmek hareketinin her türlü zararlarını görerek, cemiyeti buna karşı savunmak, milli mücadelenin ve Cumhuriyetin temeli olmuştur... DP’yi destekleyen ve mürid gösterişiyle dolaşan garip nur dağıtıcıları bizden esirgenen seyahat hürriyeti etiketiyle  teşvik görüyorlar. Bütün bu haller seçim bütçesinin propaganda karakteri ile beraber, 1960 kampanyasının dinin geniş mikyasta CHP aleyhinde istismarı esasına dayanacağı endişesini veriyor.”

“Laiklik mevzuunda mutabakat istediği şeyler herkes tarafından bilinen mütearifelerdir. İktidarı işgal eden zat, her türlü haksızlıkların, israfın, vatandaşı ezen seçim derdinin din ve vicdan istismarcılığı ile örtüleceğini sanıyorsa çok aldanıyor. ”

Kurtulamayacak...

“İktidardan düşme korkusu ile başvuracağı hiçbir tertip kendisini mukadder akıbetinden kurtaramayacaktır. Bu seçim kampanyasının esas hatları ortaya konmuştur: İrtica bahanesiyle tek parti devri kurulmuş ve uzatılmış, söylenmemiş olsa da bu tahakküm idaresi bu mucip sebebe dayanıyormuş. Laiklik işin başından beri yanlış anlatılmış, tezahürtı da din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiş!.. Said Nursi de telkinlerinde aynı tezleri savunmaktadır. İnkılaplar bir bütündür. Laiklik bu memlekette ne yanlış anlatılmıştır, ne de tatbikat ve tezahüratı din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiştir.” (Sebilürreşad, XIII/301, Ocak 1960)

GAREZLERİ M. KEMAL’İ SEVMEDİĞİM İÇİN..

Bediüzzaman, yaşadığı baskı ve işkencelerin sebebinin ise Mustafa Kemal’i sevmemesinden kaynaklandığını açık açık yazıyordu. Said Nursi, şüpheye yer bırakmayacak tarzda M. Kemal’in âhir zamanda gelecek dehşetli eşhastan olduğunu ve ona dost olmayışının sebeblerini 1947’de Reis-i Cumhura gönderdiği istidanın zeylinde bütün netliğiyle izah eder:

“Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi; Mustafa Kemal’in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkârlara derim ki:

Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, Kur’ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi. Evet çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahanedir.(...) Emirdağı’nda Said Nursî”

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.