İki Süleymaniye Camii, iki şair Akif, Yahya Kemal

Edebiyatımızda Süleymaniye Camii’nden hayata ve topluma seslenen iki şair vardır. Biri Akif, diğeri ise Yahya Kemal Beyatlı’dır. 

Yahya Kemal, imparatorluğun Avrupa ortalarından Asya ve Afrika’ya kadar uzandığı dönemlerin ihtişamlı dönemlerini harika bir muhayyile, tasarım, yerli yerindelik, çoklukta birlik ilkeleriyle, sanat ve fikir dengesine riayet ederek kaleme aldığı edebiyatımızın şöhretli bir şiiridir. 

Şair ve fikir adamlarımız, romancılar umumiyetle hayatlarında hayat anlayışlarına göre ilgilendikleri ve vakit geçirdikleri mekanlardan topluma açılır, fikirlerini ifade ederler. Akif ve Yahya Kemal ise bu Muhammedi ümmetin en büyük mekanı olan camilerden topluma hitab ederler. Süleymaniye'de Bayram Sabahı şiirinde ünlü şair, bir bayram sabahı namazın kılındığı yere gider, ilk mısraları şöyledir:

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniyede.

Şair harika bir apokaliptik imajla, yürüdükçe ruhundaki manevi heyecanın arttığını anlatır. Birinci mısra estetik anı harika bir tesbitle ifade etmiştir. Camiiye yaklaştıkça gönlündeki aydınlık artar. Heybet ve korku ile sevginin karıştığı bir sabahı ifade eder. Hayal etmek zordur, hayal edilmesi gerekeni ifade etmek de zordur. Estetik eleştirinin önemli unsuru yerindelik ve kemal yani yetkinliktir. İfade edilen yerinde ve olgun bir ifadedir. Güzellerimizin neden güzel olduğunu estetik ilkelere göre ifade edemiyoruz, güzel deyip geçiyoruz. Çirkini aşağılamak kolay ama gerekçesi yok, güzeli yüceltmek zordur.

Şair camiye gider, tozlu zaman perdesi aradan kalkar, gökyüzünden melekler kanat sesleriyle, yeryüzünden insanlar ayak sesleri ile mübarek mekanı doldururlar. Sanatçılar hayalleri kadar büyüktürler, devlet adamları padişahlar da. Dünya haritasını karşısına alıp “Bir adama çok iki adama az diyen” Yavuz Sultan Selim Han Hazretleridir (ra), eğer sekiz yıl değil yirmi yıl hükümdar olsaydı, o at sırtında geçen ömrü yatakta geçenden daha fazla olan muhteşem adam bütün dünyayı Osmanlı’nın terkisine alıp getirir, Topkapı’nın önüne koyardı.

Yahya Kemal‘den yine büyük şair Atif’e geçtik bir trans kiritik yaptık. İki büyük şair de büyük camiden hareket eder, biri eskiye döner, ruhunu günün alamından kurtarmak için diğeri ise milletin haline ağlar, şimdi ile çok farkı yok.

Mehmet Akif Ersoy da Süleymaniye Kürsüsünde diye bir şiir yazmış, bir manzum hikaye, bir roman. Yahya Kemal ünlü camiiden hareketle şehametli günlerimizi anar onun kubbe-i alisi altında günün alamını teskin eder, teşeffi eder. Ama Akif önce köprüden geçer etrafı ve halkı anlatır, sonra Caminin önüne gelir onu tasvir eder. Bir mimari eğitim almış kalem edasıyla, apokaliptir büyük tasarımlar anlatır. Sonra içeri girer yine aynı sanatkar mimari üslubuyla büyük mabedi anlatır, sonra cemaate veya okuyucuya seslenir, vazedecek olmadığını onu zaten ülemanın yaptığını anlatır. Sonra dini, siyasi, ilmi bir ülke manzarası çizer. İlim kurumlarını, askeriyeyi, devlet yöneticilerini çok realist ve gerçekçi tesbitlerle anlatır. Sonra halkın içler acısı durumunu hikaye eder. Akif’in gözlemleri ve olumsuzlukları görsel tesbiti imparatorluğun can çekiştiğinin resmidir, günümüzle bir mukayese yapılsa çok da ilerde değiliz.

Namık Kemal şöyle der:

Ölmeden görürsem millette ümid ettiğim feyzi
Yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun ben mahzun.

Akif ise şunları yazar:

Bir zamanlar yine İstanbul’a gelmiştim ben.
Hâle baktıkça fakat, ümmetin âtîsinden,
Pek derin ye’se düşüp Rusya’ya geçtim tekrar.
Geçmeseydim edeceklerdi ya zâten icbar!
Sığmıyor en büyük endâzeye işler artık;
Saltanat nâmına, din nâmına bin maskaralık...

Ne felâket, ne rezâletti o devrin hâli!
Başta bir kukla, bütün milletin istikbâli,
İki üç kuklacının keyfine mahkûm olmuş:
Bir siyâset ki didiklerdi, emînim, Karakuş!
Nerde bir maskara sivrilse, hayâsızlara pîr,
Haydi Mâbeyn-i Hümâyûn’a! ... Ya bâlâ, ya vezîr!
Ümmetin hâline baktım ki: Yürekler yarası!
Ne bir ekmek yedirir iş; ne de ekmek parası.
Kışla yok, dâire yok, medrese yok, mektep yok;
Ne kılıç var, ne kalem... Her ne sorarsan, hep yok!
Kalmamış terbiye askerde. Nasıl kalsın ki?
Birinin ömrü mülâzımlıkta geçerken öteki,
Daha mektepte iken tayy-ı merâtible ferîk!
Bir müşirlik mi var? Allâhu veliyyü’t-tevfîk!
Hele ilmiyye bayâğdan da aşağ bir turşu!
Bâb-ı Fetvâ denilen dâire ümmî koğuşu.
Anne karnından icâzetlidir, ecdâda çeker;
Yürüsün, bir de sarık, al sana kàdîasker!
Vükelâ neydi ya? Curnalcı, müzevvir, âdî;
Ne Hudâ korkusu bilmiş, ne utanmış ebedî,

Güç okur, hiç yazamaz bir sürü hırsız çetesi...
Hani, can sağlığıdır doğrusu bundan ötesi!
Belki üç beş kişi olsun bulur irşâd ederim,
Diye etrâfa bakındımsa da, endîşelerim
İnkılâb eyledi bir nâmütenâhî ye’se,
Görünüp sûret-i haktan kimi söylettimse.
Ekseriyyet kafasız; varsa biraz beyni olan:
«Bu hükûmet şu ahâlîye biçilmiş kaftan!
Kime dert anlatacaksın? Hadi anlat şimdi...
Ben mi kaldım, neme lâzım! » diyerek yan çizdi.
Hüsn-i zanneylediğim bir iki fâzıl hocanın,
İstedim fikrini açmak; dedim: «Artık uyanın!
Memleket mahvoluyor, din de berâber gidiyor;
Size Kur’an, bakınız sâde uzaktan mı diyor? »
— Memleket mahvolacak, olmayacak... Baştakiler,
Düşünürler ona mevcûd ise bir çâre eğer.
Gelelim dîne: Ne mümkün çalışıp kurtarmak?
Bede’e’d-dînu garîben... sözü elbet çıkacak.
Dediler. Yoklayayım şimdi avâmın da biraz,
Nedir efkârı, dedim. Hey gidi vurdum duymaz!
Öyle dalgın ki, meğer Sûr’unu İsrâfîl’in,
İşitip, yattığı yerden azıcık silkinsin!
Yürüyor, altı çürük toprağa gelmiş, seyyar
Bir mezarlık gibi: Her nâsiye bir seng-i mezar!

Duymamış kaygı denen duyguyu vicdânında.
Okunur her birinin cebhe-i hüsrânında,
«Ne gelenden haberim var, ne gidenden haberim;
Serserî kevne gelelden beri sersem gezerim! »
Eskiden kalma bu söz, sanki o cansız beyinin,
Doğmadan rahmet-i Mevlâ’ya göçüp gittiğinin,
Dest-i kudretle yazılmış ezelî hâtırası!
«Geliyor rûhun için Fâtiha çekmek sırası;
Yazık ey millet-i merhûme!»

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum