İki namaz arasında bir ziyaret-2 (Şanlıurfa-5)

Abdülkadir Badıllı merhumun evini, medresesini, çalışma ofisini ziyarete gidişimi hikaye ediyor idim. 

Farklı birkaç sebeble beraber yazıyı bir çırpıda yazmamamın asıl nedeni yoğun duygularım idi. Aynen birine küstüğümüzde görüşmemek için bize üç günlük bir müddet verilmesi gibi ben de biraz kendime müddet tanıdım ki hislerim yatışsın. 

Abdülkadir Badıllı Ağabey vefat edeli dört sene olmasına rağmen henüz kıymetli metrukâtının istifadeye açılmaması ve çalışmalarının ve kitaplarının ilmî bir hassasiyet ile sahiplenilmeyişi beni ziyadesiyle üzdü. 

Abdülkadir Ağabey’in çalışma odasında bulunan eserlerin hangileri olduğuna dair bir liste bile yoktur. Bu durum hakikaten bütün ümmetin hak ve hukukuna taalluk etmektedir. Abdülkadir Ağabey’in ilmî çalışmalarından istifade edilmesi kendisinin ilminden istifade edilen bir âlim olarak şu an bulunduğu berzah âleminde iken eserlerinin daim okunarak kendisine hayır dualar gitmesi açısından mühim hem çok mühim bir meseledir. 

İnşallah bu konuda bir an evvel girişimler olur yoksa büyük bir mesuliyettir. 

Şimdi bu bence en mühim ve beni yoran, üzen meseleyi burada bu kadarla bırakayım. Eğer dün sıcağı sıcağına yazsa idim çok daha şiddetli yazacak idim o nedenle bu güne tehir ettim. 

Çalışma yapılmaması bir yana gönüllü olarak talip olup bu işi yapmak isteyenlere bir açık kapı bile bırakılmaması düşündürücü. Rabbim ilminden istifade edilen bir âlim vasfı ile Abdülkadir Ağabeyimin ilmî mirasına hizmetkâr olacakları gönderir ve manilerini de def eder inşallah. Rahmetinden umuyoruz. 

Rahmetinden umuyoruz dedim çünkü görüyorum ki bu iman ve Kur’an hizmetinin önünde bilerek veya bilmeyerek sed olan, mâni olan her kim ve kimler var ise Rabbim evvela ufak ufak uyarıyor eğer onlar uyanır geri dönerlerse sorun yok. Yok eğer anlamazdan gelirlerse Rabbim bir şeyi vesile kılarak onları geri çekiyor. Hanım hizmetlerinde buna çok farklı şehirlerde defaatle şahit olmuşum. Hizmeti sahiplenmek ayrıdır haddini aşmak ayrı. 

Camilere girdiğimde cami görevlileri, Abdullah Yeğin ağabeyi ziyaretimde güya onun hizmetinde bulunanlar ve bunun gibi vazifesi hizmetkârlık iken kendilerini bir müstakil ağa olarak konumlandıran üsluba çok defa şahit olmuşumdur. 
Kraldan çok kralcı olarak bu gibi adamlar kendilerine değişik ve işleri zorlaştırıcı bir makam tayin ediyorlar. Nefsim bu kusurdan katiyyen hâli değildir ben de alâsını işlemiş ve pişman da olmuşum. 

Mesela caminin hizmetini görüp onlara hizmet etmek makamındaki adam "caminin burasına girme, şurasına dokunma" gibi Allah’ın evinde kendini mutasarrıf zannediyor. Her ne ise…

Abdülkadir Ağabey’in cami ve medrese ile aynı avluda olan evi ve çalışma ofisini görenler, bilenler vardır. Ben ilk defa ziyaret etmek şerefine nail oldum.

SübhanAllah balkonumda hiç bu kadar kuş görmemiştim, müjdeci kuşlar mıdır? Doldurmuşlar her tarafı maşallah barekallah. Hem yorgunluk, hem uykusuzluk hem de konunun ağırlığı göz kapaklarımı aşağı doğru çekerken balkon kapısını açıp biraz soğuk havaya kendimi maruz bırakmak istedim ve bir de ne göreyim kocaman kocaman kuşlar her tarafı sarmışlar. Şimdi uzaklaştılar hepsi. 

Abdülkadir Ağabey’e yakın bir mekanda bulunmak ve onun hakkında yazmak bir ciddiyet getiriyor hayatıma hamd olsun. Vakar ve izzetinden ve taviz vermez hâlinden istifade ediyorum.

Şu an yaşadığım bir sıkışık ve sıkıntılı hâl sebebi ile düşündüm ki; cennetin o lezâizini tezyid için midir acaba sekarat titremeleri ve mevtin bazı zorlukları? İnşallah bu sıkıntılı berzahı aşayım öyle devam edeyim. Esasen yazar büyüğüm bana bir yazının en azından yarısını tamam etmeden yazıyı bırakmamamı tavsiye etmiştir. Dört yüz yetmiş dört kelime olmuş bu âna dek. Aman takip ediyim dokuz yüz kırk sekiz kelimeyi geçmesin inşallah yazım. Size de bu vesile ile tavsiye ederim ki bu kadar detaya ehemmiyet verip dikkatli olmayın e mi? Yorulursunuz. Vurdum duymaz ve gamsız da olmayınız yorarsınız ve pek çok kul hakkına girersiniz. Her işimizi vasata dengelemeyi tavsiye ediyor Efendimiz Aleyhissalatü vesselam. Bunları evvela bir taraftan sıkışınca diğer taraftan patlak veren nefsime diyorum elbette. 
Evet hamd olsun uzun süreli bir çaysızlık dönemi daha geride kaldı. Artık devam edebilirim. Gerçi insan nefis ve beden ciheti ile bir sıkıntı yaşarken çok daha ihlaslı ve hayvaniyetten uzak oluyor. Önce yazımı buraya kadar bir okuyum inşallah da ciddi bir kopukluk yaşamayalım. Okuyup tashihini de az çok yaptım bir çay daha alıyım da geliyorum hemen.

Er-ruha’nın insanının sıcaklığı ruhum gibi yazılarıma da sirayet etmiş olmalı ki sizinle de daha samimi olduk. Sanki sizinle konuşur gibi yazmaya başladım. Bunun bir sebebi de… her ne ise kalsın şimdi. 

Abdülkadir Ağabeyin ofisine giderken aynı kabrine giderken yaşadığım hisler gibi hislendim. Sanki orayı görür görmez hüngür hüngür ağlamaya başlayacağım gibi geldi. Yalnız olsam muhtemelen de öyle olurdu ama yalnız değildim. 

Bu arada bugün de sağnak yağışlıdır ve er-ruha’da sema ne vakit ağlasa ben de hemen eşlik etmek istiyorum. Ve ben ağlamaya başlayınca da sema beni yalnız bırakmıyor. Yalnız bir fark vardır ki sema emre mutidir. "Dur ve suyunu tut" emrini Rabbisinden alır almaz durur da bana Allah hidayet eyleye… 

Abdülkadir Ağabey’in ofisine dönelim. Allah razı olsun Cüneyd Hocam Abdülkadir Ağabey’in icazetnamelerini gösterip bunların alınması için senelerce tahsil yapılması gerektiğini halbuki Abdülkadir Ağabey’in Risale-i Nurları okumaktan başka ne Türk dilinde ne de Arap dilinde her hangi bir eğitim almadığını izah etti. İnşallah onun izahlarından aldığım notları düzenleyip paylaşırım nasibse. Tane tane konuştuğu için hemen her kelimesini yazmışım. 

Abdülkadir Ağabeyin ofisindeki kitaplara baktım ve fotoğraflarını çektim. Hususi eşyalarına baktım. Sanki eşyaların abdesti bozulacak korkusu ile çekinerek dokundum. Hatta ofise girer girmez elimdeki atkıyı bırakacağım vakit endişe ettim. Burada halkın çoğunluğu şafidir ve Üstadım da eğer çamaşırlarını yıkayan bir hanım ise yeniden onları sudan geçirip öyle giyermiş. Ben de sanki atkımı bırakınca koltuğun abdesti bozulur mu gibi bir endişeye kapıldım. Yahu ben bunları böyle serbestçe yazıyorum ama adım deliye çıkmasın. Veyahut çıksın veyahut bazı yerlerde çoktan çıkmıştır bile. Ne yapayım. Durum bu işte. 

Evet bu yazı da, Abdülkadir Ağabeyin kabrine ilk gidişimde dolana dolana gittiğim gibi dolana dolana gidiyor nedense. Halbuki insan net bir hedef belirleyip kesin bir çerçeve ortaya koysa öyle sağa sola savrulmaz değil mi?

Bu yazının başlığında iki namaz ortası dememin sebebi ziyaretimizi tamamlayıp Cüneyd Hocamla ayrıldıktan hemen sonra ikindi ezanı okunmasıdır. Arada mesafe olmasına rağmen er-ruha’daki ruh hızı suhuleti ile Ulu Camiye cemaate yetiştirdi Rabbim hamd olsun. Bahsetmiştim ya bundan evvelki yazımda burada zaman genişlendi ve zorluklar, kolaylıklara sıkışıklıklar, ferahlara erdi hamd olsun. İnsanlığın tarihinin yeniden yazıldığı bu mübarek yerde benim de kaderimin yeniden yazıldığı hissine sık sık uğruyor kalbim. Rahmetli anneciğimin memleketinde gözleri görmeyip kalb ve ruhu fevkalade gören bir yaşlı çilekeş hanımın “Allah sana tertemiz bir sayfa açsın” duası ruhumda yer etmiş. Bu mübarek topraklarda tahattur ediyorum. 

Elbette bizler bir sıkıntı anında “bu da geçer ya Hû” diyerek teselli bulduğumuz gibi her saadet de geçer zira dünyadır. Üç günlük dünya diyoruz ama 2.9’unu tamamen dünyaya ayırınca kalan 0.1’i ahirete ayıracak mecal mi kalır insanda? Ne kadar da çoktur kendine harika evler inşa edip de oturamadan gidenler değil mi? 

Ev deyince gözüm dergahın karşısındaki tepedeki mağaralara takıldı çok kez. İnsan şurada da yaşar ne olacak ki dedim ama yazın tabii. Ve bu düşünce dünyaya dair “şöyle olsa, böyle olsa” hayallerime bir tepki olarak geldi. Her ne ise…

Kelime sayımızı geçmişiz ve konuya biraz temas edip sonra güya havayı yumuşatmak için espriler yapmak misillü öyle gezindik gibi oldu. Nasib…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum