Hz. Muhammed’in (asm) muazzam mucizesi elimizde değil mi?

Hz. Muhammed’in (asm) muazzam mucizesi elimizde değil mi?

Öyle ya, aziz Üstad, Asr-ı Saâdette değilsek, müştakıyız. Bu bize kâfi

Risale Haber-Haber Merkezi

(Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Barla Lâhikası adlı eserinden bölümler.)

Sözler, yani Risale-i Ahmediye berâhinini yazarken, çok defalar kalemimi elimden bırakıp, o Asr-ı Saâdetin anlarının tahassürüyle, hicranıyla yandım. Bu hicrandan kalbim ağlamış, gönlüm coşmuş, ruhum vücudumdan ayrılarak uzaklara gitmiş. Bana tesellî tuhfeleri getirmiş.

Öyle ya, aziz Üstad, Asr-ı Saâdette değilsek, müştakıyız. Bu bize kâfi. Hazreti Muhammed’in (a.s.m.) bize bıraktığı muazzam bir mu’cizesi bugün elimizde değil mi? O kitap, bize, muhtaç ve müştak bulunduğumuz saadeti vaad etmiyor mu? Ona hâlisane sarıldığımız zaman muhtaç bulunduğumuz zevk-i mânevîyi bize vermiyor mu?

Evet, aziz Üstadım, bugün elimizde tuttuğumuz, gözümüzle gördüğümüz hakikî insanlara rehber olan o muazzam kitap, o büyük mu’cize ki, ben maddiyat içinde, dünya cereyanında boğulmak üzere iken, beni onun ulvî sesleri ne güzel tesellî etmiş ve bana sarsılmaz bir istinadgâh olmuştur. Hakka nâmütenâhi şükürler olsun.

Muhterem Üstad, bana öyle geliyor ki, manevî saâdete küşâde bulunan ruhum, kıymettar risaleleri okudukça, yazdıkça git gide bir zevk-i manevî, bir saâdet-i ebedî hazırlıklarıyla coşacak. Coşkunluklarımın hayli devam ettiği oluyor.

Üstadım, işte o zaman dünya, nazarımda bir hiçten ibaret kalıyor, ebediyete, sonsuza, saâdet âlemlerine atılmak istiyorum. İşte o dakikalar bu dünyayı bana verseler, bu tatlı hülyalarımın bir nebzesini bile vermek istemem. Def olsun gençlik rüyâlarının kâbuslu fırtınaları!
Üstadım, duanıza muhtacım.

Zekâi

***

Fazilet-meâb Üstadım; Nur sabahı olan Risale-i Nur’dan Birinci, İkinci, Üçüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Sözleri istinsah ederek berâ-yı tashih, taraf-ı âlîlerine takdim ediyorum. Mezkûr Sözler ki, kısa oldukları halde mefhumları büyük; büyük hisler ve ulvî fikir bahşediyor. O Sözler ki, herbiri ayrı ayrı mecralardan cereyan ederek büyük bir deryaya dökülen berrak ve saf ırmaklar gibi çağlıyorlar. İşte bendeniz, bu çağlayan ırmakların lâtif ve ulvî seslerinden hayli derece istifade ediyor ve sonlarında, beşeriyetin başta âcizlerinin iptilâ olduğu emrâza şifa verici eczalar istihsal ediyorum. Kendisini acı, yoksulluk içerisinde bunalıyor zanneden ve muhayyilesi inkişaf edememiş kimseleri ikaz etmek emelini taşıdığıma emin olunuz.

Aziz Üstadım, anlıyorum ki, kaybolmuş ümitlerimin, hayatımın semâsında sönen yıldızlarımın ufûlüne teessüf edip, bir fecr-i sabah ararken, bir nur sîma, bir nur sabah karşımda parladılar. Allah sizden razı olsun ki, kıymetli eserleriniz sayesinde hayatın kıymet ve ehemmiyetini anladım. Bu suretle kalbime bir istinadgâh-ı manevî buldum diye müstağrak-ı sürur oluyorum. Hemen, Rabbim, Üstadımızı iki cihanda aziz ve gayelerine vâsıl eylesin. Âmin.

Zekâi

Devam edecek

ÖNCEKİ BÖLÜMLER

Lâhika mektupları hizmet-i Kur’âniyenin esaslarını ders veriyor

Hulûsi Bey ve Sabri Efendinin mektuplarının Risale-i Nur'a dahil edilmesinin beş sebebi var

Üstadın vazifesinin bitmediğine dair burhanlar

Risale-i Nur mektuplarının bendeki tesirleri

Size bu eseri yaptırtan o Nurları ayak altında bıraktırmaz

Ömrümde ilk defa olarak Üstad dedim

İhtiyaca ve hâl-i âleme göre yazdırıldığına asla şüphe kalmamıştır

Doğrudan doğruya nur-u Kur’ân olan mübarek Sözler

On Dokuzuncu Mektup ile yeniden hayata dönmüş gibi oldum

Eserleriniz güzel bir Üstad, ulvî bir mürşid olacak

Bu hakaikle Avrupa ehl-i dalâletine de meydan okunur

Allah bu Nurları âciz insanlarla bile neşir ve muhafaza ettirir

Risaletü’n-Nur’un dinleyicileri arasında 88 yaşında bir hoca vardı

Bu eserler bütün cemaatlere daima mazhar-ı takdir oluyor

Yeğeni Abdurrahman'dan Said Nursi'ye: Aziz Mamo

On Dokuzuncu Mektup, ruh ve kalb-i âcizîyi gül ve gülistanlığa çevirdi

Müşrik ve münkirleri mağlûp ve ilzam eden son sistem malzeme-i cihadiye

Beşerin ayağını kaydıran şu asırda Nur fabrikasından her nevi teçhizat alınmalı

Avrupa meftunlarına atılan topun elmas güllelerini gördüm

Cenâb-ı Hak sancak-ı Muhammedî (asm) tahtında cümlemizi haşreylesin

O söz felsefenin çıkmazına sapan gafil ve âsilere müthiş bir darbe gibi çarpıyor

Otuz Üçüncü Sözünüzle kalbimi tedavi buyurmanızı istirham eylerim

Zaman olur ki herşey, herkes, her muamele, kalbi incitiyor, işte ilacı

Nur deryasından içmek isteyen bunları alsa dahi kalp ve ruha kâfi

Sözlerinizi insafla okursa tevbeye mecbur olacağına kat’iyen ümitvârım

Güzellik yazılarımızda değil, i’câz-ı Kur’ân’dan olan nurlu Sözler’e aittir

Isparta’nın intibahına sebep olan Âdilcevazlı Bekir Ağanın duyguları

Onuncu Söz'ü aldığım dakikada bir ağacın altına gittim

Benim için buna ruhsat veren Cenâb-ı Hakka milyarlarca hamd ediyor ve şükrediyorum

Mirac gibi bir şâheser karşısında apoletleri sökülmüş bir kral vaziyetine düşer

Bendeniz, doktorların düşündüğü gibi düşünmüyorum

Bu kardeşinizde, Üstadının bazı hasletlerinden vardır

Risale-i Nur, Avrupa’ya karşı Kur’ân’ın parlak bir güneş olduğunu gösterecek

25. Söz 'Yaş ve kuru ne varsa Kur'an'da yazılmıştır' ayetini ispat ediyor

Envâr-ı Kur’âniye burhanlarından Sözler kalbimi nurlandırıyor

Bahtiyar kardeşim Hüsrev, o menzili çok güzel süslendirmişsin

Herkesten ziyade hasta olan, maddî ve gâfil doktorlardır

Şu tevafukat-ı acibe başka kitaplarda bulunur mu?

Cumartesi günü, saat on bir buçukta müjdeli ve mübeşşir eseri aldım

Bir zerrede kâinatın saltanatının küçük nümunesi mevcuttur