Hz. Muhammed'in 3 müthiş soruya cevabı

Hz. Muhammed'in 3 müthiş soruya cevabı

Gel Asr-ı Saadete hayalen olsun O'nu (asm) vazife başında görüp ziyâret ederiz

Risale Haber-Haber Merkezi

Risale-i Nur Külliyatı'ndan On Dokuzuncu Söz Risâlet-i Ahmediyeye dâirdir...

ÜÇÜNCÜ REŞHA:

Eğer istersen gel, Asr-ı Saadete, Cezîretü'l-Araba gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyâret ederiz.

İşte bak:

Hüsn-ü sîret ve cemâl-i sûret ile mümtaz bir zâtı görüyoruz ki,

elinde mu'ciznümâ bir kitap,

lisânında hakâikâşinâ bir hitâb,

bütün benîâdem'e, belki cin ve inse ve meleğe, belki bütün mevcudâta karşı bir hutbe-i ezeliyeyi tebliğ ediyor.

Sırr-ı hilkat-i âlem olan muammâ-i acîbânesini hall ve şerh edip ve sırr-ı kâinat olan tılsım-ı muğlâkını feth ve keşfederek, bütün mevcudâttan sorulan, bütün ukûlü hayret içinde meşgul eden üç müşkül ve müthiş suâl-i azîm olan

Necisin?
Nereden geliyorsun?
Nereye gidiyorsun?
suâllerine muknî, makbul cevap verir.

SÖZLÜK:
CEZÎRETÜ'L-ARAP : Arap Yarımadası.
HÜSN-Ü SÎRET : Hâl, gidiş, hareket ve ahlâk güzelliği, iç güzellik.
CEMÂL-İ SÛRET : Görünüş güzelliği, şekil güzelliği.
MU'CİZNÜMÂ : Mu'cizeli, mu'cize gösteren.
HAKAİK-ÂŞİNA : Gerçekleri bilen.
BENÎÂDEM : İnsanoğlu, âdemoğlu; insanlık âlemi.
HUTBE-İ EZELÎ : Ezelî hutbe. Kur'ân- ı Kerim.
SIRR-I HİLKAT-İ ÂLEM : Alemin yaratılış sırrı.
MUAMMÂ-İ ACÎBÂNE : Hayret verici, anlaşılmaz ve bilinmeyen iş.
HALL : Çözme, hâlini arz etme, çözülme, karışık bir meselenin içinden çıkma.
ŞERH : Açıklama, izah etme.
TILSIM-I MUĞLAK : Anlaşılması zor, kapalı gizli şey.
MEVCUDÂT : Yaratılmış olan, mevcut olan şeyler; varlıklar.
UKÛL : Akıllar.
MÜŞKÜL : Zor, güç.
SUAL-İ AZÎM : Büyük soru.
MUKNÎ : İknâ eden, inandıran, kâfi derecede izah ve ispat eden.