Hayvanların mahşerde hesabı nasıl olacak?

Hayvanların mahşerde hesabı nasıl olacak?

Vahşi hayvanlar bazen haddini ve vazifesini aşarak sağlam hayvanlara ve şefkate muhtaç yavrularına saldırıp onları parçalıyorlar

Risale Haber
Soru: Vahşi hayvanların rızıkları ölmüş hayvanlardır ve hayvanlara mahsus, mahşerde bir mükafat ve mücazat vardır demiş Üstad. Evvelen vahşi hayvanandan maksut; aslan, kaplan mıdır (bize belgesellerde gösteriliyor ki aslanlar daha çok canlılara saldırıyor ve kaplanlarda leş yemez, hep canlıya saldırırmış), Saniyen, hayvanların mahşerdeki mücazatı nasıl olur? Onlara münasip tarz nasıl olabilir? Onlar teklifle mükellef mi ki, ceza olsun?

Cevap: Öncelik olarak Allah hiçbir mahlukuna kaldıramayacağı teklifi ve sorumluluğu yüklemez. Bu mana  ayet ve hadislerle sabit bir hakikattir. Bunun böyle olduğuna ayrıca kainatta cari olan ölçü, adalet ile muamele, intizam ve ahenk gibi fiiller şahittir. Yani Allah’ın adaletle iş gördüğüne bütün kainat şahittir.

Allah mahlukatı sınıf sınıf  yaratmıştır ve hepsini ayrı vazifeler ile donatmıştır.Vazifesinin ağırlığına göre de güç ve kuvvet vermiştir. Mesela inek, deve, koyun gibi mahlukların vazifesi et ve süt vermektir. Cüssesi de bu vazifeye orantılı olarak yaratılmıştır. At, eşek, deve, katır gibi hayvanların vazifesi ise yük taşımaktır. Bu yüzden vücutları buna göre tanzim edilmiştir. Her mahlukun vazifesi ile bedeni arasındaki mütenasiblik Allah’ın ne denli hikmet, adalet ve rahmet ile iş gördüğünün ispatıdır.

Aynı şekilde, yırtıcı ve vahşi hayvanların da bir vazifesi ve buna uygun vücutları vardır. Allah onlara da ayrı bir misyon, ayrı bir vazife takmıştır. Bunların vazifeleri ise ekolojik dengeyi muhafaza için zayıf ve hastalıklı hayvanları yemektir. Ot obur olan hayvanların içindeki zayıf ve hastalıklı hayvanlar türlerini tehdit eden birer unsurlardır. O türlerin hem ekolojik dengesini muhafaza,  hem de sağlıklı olabilmeleri için, Allah vahşi hayvanları onlara musallat etmiştir. Bu kural, bütün türler için geçerlidir. İşte vahşi ve yırtıcı hayvanlar, bu zayıf ve hastalıklı hayvanları yemekle, o türlerin zinde ve sağlıklı kalmalarını temin ediyorlar.

Bu yırtıcı ve vahşi hayvanlar bazen haddini ve vazifesini aşarak sağlam hayvanlara ve onların  şefkate muhtaç yavrularına  saldırıp onları parçalıyorlar. Yani bir çeşit yaradılış maksatlarını aşıp zulüm ve gaddarlık yapıyorlar. Allah da bu zulüm ve gaddarlığa mukabil onları genelde fıtri kanunlar dahilinde cezalandırıyor. Şimdi akla doğal olarak şu soru geliyor; bunlarda cezayı gerektirecek sorumluluk ve irade var mıdır ?.

Evet. Allah her mahlukluna münasip bir irade ve teklif yüklemiştir. Ve yüklediği teklif ve iradeye göre de onlara öyle muamele ediyor. Yani bu yırtıcı ve vahşi hayvanların da mübtedi ve ilkel bir iradeleri vardır. İradesinin derecesine göre de sorumludurlar. Bu yüzden, bu ilkel ve basit iradesi nispetinde cezaya müstahak oluyorlar. İnsanın iradesi geniş ve kamil olmasından, ceza ve mükafatı da ona göre oluyor. Yani Allah, iradenin oranına göre ceza ve mükafata tabi tutuyor. Bu da onun adalet ve rahmetine yakışan bir haldir.

Üstat bu manaya şu şekil işaret ediyor; Evet, âkilüllâhm hayvanların helâl rızıkları, vefat etmiş hayvanların etleridir. Hayatta olan hayvanların etleri onlara haramdır. Eğer yeseler, cezâ görürler."Boynuzsuz olan hayvanın kısâsı kıyâmette boynuzludan alınır" (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2: 235.) diye ifade-i hadîsiye gösteriyor ki: Gerçi cesetleri fenâ bulur; fakat ervahları bâkî kalan hayvânât mâbeyninde dahi, onlara münâsip bir tarzda, dâr-ı bekàda mücâzat ve mükâfatları vardır. Ona binâen, canavarlara sağ hayvanların etleri haramdır, denilebilir.

Yine üstadın hayvanlarda da basit ve ilkel bir iradenin olduğuna dair şu cümleleri vardır; Ve bu saray-ı kâinatta ikinci kısım amele, hayvânattır. Hayvânat dahi, iştiha sahibi bir nefis ve bir cüz-ü ihtiyarîleri olduğundan, amelleri hâlisen livechillâh olmuyor. Bir derece nefislerine de bir hisse çıkarıyorlar. Onun için, Mâlikü'l-Mülki Zü'l-Celâli ve'l-İkram, kerîm olduğundan, onların nefislerine bir hisse vermek için, amellerinin zımnında onlara bir maaş ihsan ediyor.

Üstadın bu ibarelerinden, hayvanların da bir nefis ve irade sahibi olmasından dolayı ceza ve mükafata orantılı olarak tabi olacakları anlaşılıyor. Aynı zamanda bu manayı hadis ile de teyit ediyor. Tabi bu hayvanların ceza ve mükafatlarının  mahiyeti ve keyfiyeti hakkında geniş bir bilgi mevcut değil, ama iradenin basitliğinden ceza ve mükafatın da basit olduğu anlaşılıyor.

Allah’ın  iradesiz ve hiç sorumluluğu olmayan bir hayvana ceza vermesi rahmet ve adaletine uygun düşmeyeceği için, buradan hayvanların da basit ve ilkel bir iradeye sahip oldukları anlaşılıyor. Bu iradelerini bazen onlara fıtri olarak yasaklanmış şeylerde kullanabiliyorlar. Bu da bir haksızlığı ve zulmü netice verdiği için, adalet-i İlahi bu zulüm ve haksızlığı cezalandırıyor. Aslan ve kaplanlar, vahşi hayvanlar sınıfındandır  ama vahşi hayvanlar bunlardan ibaret değildir. Deniz, hava ve kara hayvanları  içinde de vahşi hayvanlar vardır. Kartal ve köpek balığı gibi. (Sorularlarisaleinur)