Göklerdekiler, yerdekiler, arasındakiler ve toprağın altında olanlar O’nundur

Göklerdekiler, yerdekiler, arasındakiler ve toprağın altında olanlar O’nundur

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tâ-Hâ Sûresi 1-6. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
[Mekke devrinde nâzil olmuştur, 135 âyettir.]

1-Tâ, Hâ.

2-(Ey Resûlüm!) Sana Kur’ân’ı, sıkıntı çekesin diye indirmedik.

3-Ancak (Allah’dan) korkanlara bir nasîhat olarak (indirdik).

4-(O Kur’ân,) yeryüzünü ve pek yüksek gökleri yaratan (Allah) tarafından peyderpey indirilmedir.

5-O Rahmân (ki), arşa hükmetmiştir.(*)

6-Göklerde bulunanlar, yerde olanlar ve ikisi arasındakiler ve toprağın altında olanlar O’nundur.

(*) “Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, çok hakāik-ı gamîzayı (derin hakīkatleri) nazar-ı umûmîyi okşayacak, hiss-i âmmeyi (umûmun bakış açısını ve hissini) rencîde (rahatsız) etmeyecek, fikr-i avâmı (umûm halkın fikrini) ta‘cîz edip yormayacak bir sûrette basîtâne ve zâhirâne söylüyor, ders veriyor. Nasıl bir çocukla konuşulsa, çocukça ta‘bîrat isti‘mâl edilir (kullanılır). Öyle de: تَنَزُّلاَتٌ اِلٰهِيَّةٌ اِلٰي عُقُولُ الْبَشَرِ [İnsanların akıllarına olan İlâhî tenezzüller] denilen mütekellim (konuşan) üslûbunda muhâtabın derecesine sözüyle nüzûl edip (seviyesine inip) öyle konuşan esâlîb-i Kur’âniye (Kur’ân’ın uslûbları), en mütebahhir hükemânın fikirleriyle yetişemediği hakāik-ı gamîza-i İlâhiye ve esrâr-ı Rabbâniyeyi müteşâbihât (benzetmeler) sûretinde bir kısım teşbîhât ve temsîlât ile en ümmî bir âmîye (en basit sıradan bir insana) ifhâm eder (anlatır). Meselâ: اَلرَّحْمٰنُ عَلَي الْعَرْشِ اسْتَوٰي [O Rahmân (ki), arşa hükmetmiştir] bir temsîl ile rubûbiyet-i İlâhiyeyi saltanat misâlinde ve âlemin tedbîrinde mertebe-i rubûbiyetini (âlemin idâresinde onlara Rab olma mertebesini), bir Sultânın taht-ı saltanatında durup icrâ-yı hükûmet ettiği (hüküm sürdüğü) gibi bir misâlde gösteriyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 22-23)
Ayrıca bakınız; (İşârâtü’l-İ‘câz, 168)