Gelecek olan o gün, kimi şakîdir kimi de saîddir

Gelecek olan o gün, kimi şakîdir kimi de saîddir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Hûd Sûresi 105-109. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

105 . Gelecek olan o gün, O’nun izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz! Artık onlardan kimi şakîdir (bedbahttır), kimi de saîddir (bahtiyârdır)!

106 . İşte şakî olanlara gelince, artık (o gün) ateştedirler; onlar için orada ızdırablı (ve çirkin bir sesle) nefes alma ve (çirkin bir hıçkırıkla) nefes verme vardır!

107 . Gökler ve yer durdukça (*) orada ebedî olarak kalıcıdırlar; ancakRabbinin dilediği müstesnâ.(**) Çünki Rabbin, ne dilerse hakkıyla yapandır.

108 . Ve saîd (bahtiyâr) olanlara gelince, artık (onlar ise) Cennettedirler; gökler ve yer durdukça orada ebedî olarak kalıcıdırlar; ancak Rabbinin dilediği müstesnâ!(***) (Bu) aslâ kesilmeyip devâm eden bir lütuftur.

109 . (Ey Habîbim!) O hâlde şunların tapmakta oldukları şeylerden (dolayı kendilerine azâb edileceği husûsunda) hiçbir şübhe içinde olma! (Onlar da) ancak daha önce atalarının tapageldiği gibi tapıyorlar. Şübhesiz biz de onlara, (azabdan) nasiblerini elbette eksiksiz vericiyiz.

(*) Bu âyetin meâlindeki “gökler ve yer” ifâdesi ile işâret olunan yerler, bu dünyaya âid olmayıp, âhirete mahsus, ebedî makamlardır. (Nesefî, c. 2, 294)

(**) Kalbinde, az dahi olsa bir îman çekirdeği bulunan günahkâr ve fâsık insanlar, cezâ müddetlerini tamamladıktan sonra lûtf-ı İlâhî ile Cennete gireceklerdir. (Kurtubî, c. 5/9, 102)

(***) Cennet ehli, zaman zaman (rü’yet-i cemâle ve) arş-ı a‘lâya ve ancak Allah’ın bilebileceği yüksek menzillere çıkarlar da (o tecellîlerle kendinden geçenler için artık Cennet ve içindeki ni‘metler bile fark edilmez olur ve) bu bahtiyârlar, Cennet’ten daha yüksek bir iltifâta mazhariyetle, bu istisnâyı teşkîl ederler. (Râzî, c. 9/18, 69)