Firavun ailesinden olup imanını gizleyen mü’min bir adam şöyle dedi

Firavun ailesinden olup imanını gizleyen mü’min bir adam şöyle dedi

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Mümin Suresi 28-33. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

28 . Fir‘avun âilesinden (olup) îmânını gizleyen mü’min bir adam ise (*) şöyle dedi: “Bir adamı, (sırf) ‘Rabbim Allah’dır!’ diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki (o) size Rabbinizden mu‘cizeler getirmiştir. Zaten yalancı olursa, o takdirde yalanı kendi aleyhinedir. Yok doğru (söyleyen) bir kimse ise, sizi tehdîd ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelir! Şübhesiz ki Allah, haddi aşan, çok yalan söyleyen o kimseyi hidâyete erdirmez!”

29 . “Ey kavmim! Bu memlekette üstünlük sağlamış kimseler olarak bu gün mülk (hâkimiyet), sizindir. Şâyet bize gelirse, Allah’ın azâbından (korumak üzere) bize kim yardım edebilir?” Fir‘avun dedi ki: “(Ben) size ancak kendi gördüğümü gösteriyorum (siz buna bakacaksınız) ve size ancak doğru yola rehberlik ediyorum.”

30,31 . Îmân etmiş olan (adam) dedi ki: “Ey kavmim! Doğrusu ben sizin üzerinize, (peygamberlerini yalanlayan) o toplulukların (uğradıkları o dehşetli azab) gününün benzerinden; Nûh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonrakilerin âdetlerinin (başlarına gelen cezâların) benzerinden, korkuyorum. Hâlbuki Allah, kullar(ın)a zulmetmeyi murâd ediyor değildir.”

32,33 . “Ey kavmim! Doğrusu ben sizin için bağrışıp çağrışma gününden (kıyâmet gününden, hesab yerine) arkanızı dönen kimseler olarak (Cehenneme) gideceğiniz günden korkuyorum. (O gün) sizi Allah’(ın azâbın)dan kurtaracak hiçbir kimse yoktur. Bununla berâber Allah kimi (isyanındaki inadı yüzünden) dalâlete atarsa, artık onu hidâyete erdirecek hiçbir kimse yoktur.” (**)

(*) Âyette zikri geçen mü’min adamın, Fir‘avun’un amcasının oğlu olduğu söylenmiştir. Böylesine azılı bir din düşmanının karşısına îmânıyla dikilen bu kahraman insana izâfeten bu sûreye “Mü’min Sûresi” denilmiştir. (Nesefî, c. 4, 112)

(**) “(Kur’ân) dalâlete atılanlar kimler olduğunu beyân etmeyip mübhem (belirsiz) bıraktığından, sâmi‘ (dinleyen) korktu ve titredi. ‘Acabâ o dalâlete atılanlar kimlerdir? Sebeb nedir? Kur’ân’ın nûrundan zulmet (karanlık) nasıl geliyor?’ (...) ‘Onlar, fâsıklardır (günahlara dalanlardır). Dalâlete atılmaları, fısklarının cezâsıdır. Fısk sebebiyle, fâsıklar hakkında nur nâra, ziyâ zulmete inkılâb etmiştir.’ Evet şemsin ziyâsıyla, pis ve mülevves maddeler taaffün ederler (kokarlar), berbâd olur.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 217)