Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin

Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Hacc Sûresi 77-78. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor

77 . Ey îmân edenler! Rükû‘ edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz!

78 . Allah uğrunda nasıl cihâd etmek gerekiyorsa, öyle cihâd edin! O sizi seçmiş ve dinde üzerinize hiçbir zorluk kılmamıştır. Babanız İbrâhîm’in dîninde de (böyleydi). O (Allah), gerek daha önce(ki kitablarda), gerekse bunda (Kur’ân’da) sizi “Müslümanlar” diye isimlendirdi ki, peygamber(iniz) size şâhid olsun ve (siz de) bütüninsanlara şâhidler olasınız! Öyle ise namazı dosdoğru kılın,(*) zekâtı verin (**) ve Allah’(ın dînin)e sımsıkı tutunun! O sizin Mevlâ’nızdır. İşte O ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!

(*) “Acabâ yirmi üç saatini şu kısacık hayât-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayât-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen, ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-ı akıl (akılsızca) hareket eder. Zîrâ bin adamın iştirâk ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabûl ederse; hâlbuki kazanç ihtimâli binden birdir. Sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimâl ile kazancı musaddak (tasdîk edilmiş) bir hazîne-i ebediyeyevermemek, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl (akıllı) zanneden adam anlamaz mı?” (Sözler, 4. Söz, 10)

(**) “اُولٰٓئِكَ هُمُ اَلْمُفْلِحُونَ [Kurtuluşa erenler işte ancak onlardır]’da bir sükût var, bir ıtlak (belirsizlik) var. Neye zafer bulacaklarını ta‘yîn etmemiş (belirlememiş). Tâ, herkes istediğini içinde bulabilsin. Sözü az söyler, tâ uzun olsun. Çünki bir kısım muhâtabın maksadı ateşten kurtulmaktır. Bir kısmı yalnız Cenneti düşünür. Bir kısım, saâdet-i ebediyeyi arzu eder. Bir kısım yalnız rızâ-yı İlâhîyi (Allah’ın râzı olmasını) ricâ (ümîd) eder. Bir kısım, rü’yet-i İlâhiyeyi (Allah’ı görmeyi) gāye-i emel bilir (arzu eder). Ve hâkezâ, bunun gibi pek çok yerlerde Kur’ân, sözü mutlak bırakır (sınırlamaz), tâ âmm (umûmî) olsun. Hazf eder (kısaltır), tâ çok ma‘nâları ifâde etsin. Kısa keser, tâ herkesin hissesi bulunsun. İşte اَلْمُفْلِحُونَ [Felâha erenler] der. Neye felâh bulacaklarını ta‘yîn etmiyor. Güyâ o sükûtla der: ‘Ey Müslümanlar, müjde size! Ey müttakî (günahtan sakınan)! Sen Cehennemden felâh bulursun. Ey sâlih! Sen Cennete felâh bulursun. Ey ârif! Sen rızâ-yı İlâhîye nâil olursun. Ey âşık! Sen rü’yete mazhar olursun.’ Ve hâkezâ.” (Zülfikār, 25. Söz, 26)