Ey Fir'avun! Cesedine kurtuluş vereceğiz ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!

Ey Fir'avun! Cesedine kurtuluş vereceğiz ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Yunus Sûresi 90-92. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

90 . Ve İsrâiloğullarını denizden geçirdik; Fir‘avun ve askerleri de zulmetmek ve saldırmak için hemen onların arkalarına düştü. Nihâyet (deniz kapanarak) kendisini boğacağında (Fir‘avun): “Gerçekten şuna inandım ki, İsrâiloğullarının kendisine îmân ettiğinden başka ilâh yoktur; ben de Müslümanlardanım!” dedi.

91 . (Ona:) “Şimdi mi (îmân ediyorsun)? Hâlbuki daha önce gerçekten isyân etmiş ve fesad çıkaranlardan olmuştun!” (buyuruldu).

92 . “(Ey Fir‘avun!) Bugün artık senin (boğulan) cesedine necat (kurtuluş) vereceğiz (sâhile atacağız) ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!” (*) Ve şübhesiz ki insanların çoğu, âyetlerimizden gerçekten gāfil kimselerdir.

(*) “ فاَلْيَوْمَ نُنَجّ۪يكَ بِبَدَنِكَ (Âyette,) gark olan (boğulan) Fir‘avun’a der: ‘Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim!’ ünvânıyla, umum fir‘avunların tenâsüh (ölümden sonra rûhun tekrar dünyaya gelmesi) fikrine binâen cenâzelerini mumyalamakla, mâzîden (geçmişten) alıp müstakbeldeki ensâl-i âtiyenin (gelecek nesillerin) temâşagâhına (seyir yerine) göndermek olan mevt-âlûd (ölümle karışık), ibretnümâ (ibretli) bir düstûr-ı hayâtiyelerini ifâde etmekle berâber, şu asr-ı âhirde (son asırda) o gark olan Fir‘avun’un aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahall-i gark denizinden (boğulduğu denizden) sâhile atıldığı gibi, zamânın denizinden asırların mevceleri (dalgaları) üstünde şu asır sâhiline atılacağını, mu‘cizâne (mu‘cize olarak) bir işâret-i gaybiye (gaybdan haber veren bir işâreti, âyet) ifâde eder.” (Zülfikār, 25. Söz, 32-33)