Erken doğan bebeklerde körlüğe yol açabilen 'ROP' hastalığı riskine dikkat

Erken doğan bebeklerde körlüğe yol açabilen 'ROP' hastalığı riskine dikkat

Doç. Dr. Özdemir Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında erken doğum olarak bilinen prematüre doğumun, gebeliğin 37. haftasından önce gerçekleşmesi olarak tanımlandığını söyledi.

Gebeliğin 32. haftasından önce doğan ve düşük kilolu olan ile 32. haftadan sonra veya 1500 gramdan fazla doğsa bile oksijen tedavisine ihtiyaç duyan, kansızlık, enfeksiyon geçiren bebeklerde, körlüğe yol açabilen "Prematüre retinopati (ROP)" hastalığı riskinin bulunduğu belirtildi.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özdemir Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, halk arasında erken doğum olarak bilinen prematüre doğumun, gebeliğin 37. haftasından önce gerçekleşmesi olarak tanımlandığını söyledi.

Erken doğan ve özellikle çok erken doğan bebeklerde, ciddi sağlık sıkıntıları ortaya çıktığını ifade eden Özdemir, bebek ne kadar erken doğarsa bu problemlerin görülme oranının ve şiddetinin de arttığına dikkati çekti. Özdemir, "Prematüre bebeklerde, erken dönemlerde sarılık, enfeksiyon, solunum ve kalp ile ilgili sorunlar ön plandayken ilerleyen dönemlerde ise görme, duyma ve beyin gelişimiyle ilgili problemler de fark edilir duruma gelir. Bu sorunlardan en önemlilerinden biri de prematüre retinopatisi hastalığıdır." diye konuştu.

Prematüre retinopatisinin İngilizce ismi olan "Retinopathy of Prematurity"nin kısaltmaları kullanılarak ROP hastalığı olarak da bilindiğini aktaran Özdemir, bunun prematüre bebeklerde görülebilen bir göz hastalığı olduğunu anlattı. Özdemir, hastalığa ilişkin şu bilgileri verdi:

"Bu hastalık, gözün iç kısmında bulunan retina tabakasında anormal kan damarlarının büyümesine neden olur ve körlüğe yol açabilir. Çoğu bebekte ROP, gözlere zarar vermeden kendiliğinden düzelir fakat bu hastalık şiddetli olduğunda, retina tabakasının göz duvarından çekilip ayrılmasına ve sonuçta ciddi görme kaybına neden olur. Maalesef ROP hastalığının henüz hangi bebeklerde düzeleceği veya hangilerinde ciddileşeceği önceden tahmin edilememektedir. O nedenle ROP hastalığına bağlı görme kaybını önlemede en önemlisi, bebeklere zamanında yapılması gereken ayrıntılı göz muayenesidir."

"Çoğu zaman hastalık fark edildiğinde tedavi için geç kalınmış olur"

ROP hastalığının genellikle prematüre bebeklerde görüldüğünü belirten Özdemir, "Yenidoğan bebek ne kadar erken ve ne kadar az kilo ile doğmuş ise ROP hastalığına yakalanma açısından o kadar risk altındadır." dedi.

Doç. Dr. Özdemir, anne karnındaki dönemde ve doğduktan sonra çeşitli sorunlar yaşayan bebeklerde bu hastalığın görülme ihtimalinin de arttığına işaret ederek şunları kaydetti:

"Özetle, gebeliğin 32. haftasından önce doğan, doğum ağırlığı 1500 gramdan az olan, 32. haftadan sonra veya 1500 gramdan fazla doğsa bile oksijen tedavisine ihtiyaç duyan, solunum sıkıntısı ve nefes alma güçlüğü bulunan, kansızlık yaşayan, enfeksiyon geçiren bebekler risk altındadırlar.

Bebeğin büyüdükçe etrafına ilgisiz davranması, anne ile göz teması kurmaması, anlamlı bakışlarının olmaması veya göz bebeğinde beyazlık fark edilmesi, bu hastalığın belirtileri olabilir.

ROP hastalığı, herhangi bir belirti vermeden ciddi görme kaybı yaratabilir ve körlüğe yol açabilir. Hastalığı teşhis etmenin tek yolu, bir göz doktoru tarafından yapılacak göz muayenesidir. Çoğu zaman hastalık fark edildiğinde tedavi için geç kalınmış olur."

"Riskli olan bebekler, doğumdan sonraki bir ayda ilk göz muayenesini olmalı"

Tedavi başarısında erken teşhisin büyük önem taşıdığını vurgulayan Özdemir, bu amaçla prematüre doğan bebeklere ROP taraması diye isimlendiren muayenenin yapıldığını söyledi. Taramaların, Sağlık Bakanlığının belirlediği hastanelerde yapıldığını dile getiren Özdemir, belirtilen koşulları taşıyan riskli bebeklerin, doğduklarından dört hafta-en geç altı hafta sonra ilk göz muayenelerinin olması gerektiğinin altını çizdi.

Özdemir, ROP hastalığının tedavisinde lazer, göz içine yapılan iğneler ve göz içi cerrahisi gibi yöntemler kullanıldığını lazer tedavisinin retinanın olgunlaşmamış ve damarlanmamış kısımlarına uygulandığını belirtti.

İkinci tedavi yöntemini ise "Anormal kan damarlarının oluşmasını engelleyen ilaçların, göz içerisine enjekte edilmesi" şeklinde açıklayan Özdemir, "Göz içi ameliyatları ise bu tedavilerden fayda görmeyen hastalara son çare olarak uygulanır." dedi.

AA

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.