Dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim

Dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Suresi 7-9. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

7 . Îmân edip sâlih ameller işleyenlere gelince, mutlakā onların kötülüklerini örteceğiz ve mutlakā yapmakta olduklarının daha güzeli ile onları mükâfâtlandıracağız.

8 . Hem insana, ana-babasına iyilik (etmesini) tavsiye ettik. (*) Bununla berâber eğer (o ikisi), hakkında bir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde o ikisine itâat etme! Dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim. (**)

9 . Îmân edip sâlih amel işleyenleri ise, mutlakā sâlih kimseler arasına katacağız.

(*) “Evet, dünyada en yüksek hakîkat peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı olan şefkatleridir ve en âlî (yüce) hukuk dahi onların o şefkatlerine mukābil (karşılık) onlara hürmet etmek, onların haklarıdır. Çünki onlar, hayatlarını kemâl-i lezzetle (tam bir lezzetle) evlâdlarının hayâtı için fedâ ediyorlar, sarf ediyorlar. Öyle ise, insâniyeti sukūt etmemiş (kıymetinden düşmemiş) ve canavara inkılâb etmemiş (dönmemiş) her bir veledin (çocuğun) farz olan bir vazîfesi de, o muhterem sâdık fedâkâr dostlara hâlisâne (sâfî) hürmet ve samîmâne hizmet ve rızâlarını tahsîl (rızâlarını kazanmak) ve kalblerini hoşnûd etmektir.” (Lem‘alar, 26. Lem‘a, 282)

“İhtiyar peder ve vâlidesine tam itâat eden bahtiyar bir veled, evlâdından aynı vaziyeti gördüğü gibi; bedbaht bir veled eğer ebeveynini (anne-babasını) rencîde etse (incitse), azâb-ı uhrevîden (âhiretteki azabdan) başka, dünyada çok felâketlerle cezâsını gördüğü, çok vukūât ile (hâdiselerle) sâbittir.” (Lem‘alar 25. Lem‘a, 227)

(**) Sa‘d bin Ebî Vakkas (ra) İslâm’ı ilk kabûl edenlerden olup, annesine pek fazla iyilik ve hürmet ederdi. Oğlunun kendisine düşkünlüğünü bilen annesi, bir gün şöyle dedi: “Bu yeni ortaya çıkan din de nedir? Allah’a yemîn ederim ki, ne yemek yiyeceğim, ne de birşey içeceğim! Tâ ki eski dînine dönersin; yâhut da böylece ölürüm! Sana da anne kātili derler!” Bundan sonra yedi gün yemedi, içmedi. Sonunda oğlu Sa‘d yanına varıp dedi ki: “Ey anneciğim! Yüz tâne canın olsa ve bunlar teker teker çıksalar, bulunduğum hak dîni yinede terk etmem! Bundan sonra, ister ye, ister yeme!” Bu hâdiseyi müteâkıben nâzil olan bu âyet-i kerîme açıkça ifâde ediyor ki, İslâm’ın yasakladığı yerlerde anne ve baba dahi olsalar, başkasına itâat haramdır. (İbn-i Kesîr, c. 3, 29; Celâleyn Şerhi, c. 6, 59)