Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen kimseleri bırak

Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen kimseleri bırak

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), En'am Sûresi 68-71. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

68-Âyetlerimiz hakkında (ileri geri konuşmaya) dalanları gördüğün zaman ise, artık (onlar) ondan başka bir söze daldıkları zamâna kadar kendilerinden yüz çevir! Buna rağmen şeytan (bunu) gerçekten sana unutturursa, artık hatırladıktan sonra o zâlimler topluluğuyla berâber oturma!

69-Hem (Allah’a karşı gelmekten) sakınmakta olanlara onların (o kâfirlerin) hesâbından birşey yoktur; fakat (mü’minler için, onlara iyiliği emretmek cihetiyle) bir hatırlatmak (borcu) vardır! Tâ ki onlar (da) sakınsınlar.

70-O hâlde dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve dünya hayâtı kendilerini aldatan kimseleri bırak; (*) hem (sen) onunla (o Kur’ân ile) nasîhat et ki, bir kimse kazandığı (günahlar) yüzünden helâke düşürülmesin! Ona Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır. (Azâbı kendinden men‘ etmek için) her türlü fidyeyi fedâ edecek de olsa, ondan alınmaz.
İşte Onlar, kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke düşürülmüş kimselerdir.
İnkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve çok elemli bir azab vardır.

71-De ki: “Allah’ı bırakıp da, bize ne fayda veren ne de bize zararı dokunan şeylere mi tapalım? Ve Allah bizi hidâyete erdirdikten sonra, ökçelerimiz üzerinde geriye (küfre) mi döndürülelim? O kimse gibi ki, ‘Bize gel!’ diye kendisini hidâyete da‘vet eden arkadaşları varken, şeytanlar onu yeryüzünde şaşkın bir hâle düşürmüştür.” De ki: “Şübhesiz Allah’ın hidâyeti, hidâyetin ta kendisidir. Ve bize, âlemlerin Rabbine teslîm olmamız emredildi.”

(*) “Nihâyet derecede alçaklığa düşmüş bir vicdan ki, bilerek dînini dünyaya satar ve bilerek hakīkat elmaslarını pis, muzır (zararlı) şişe parçalarına mübâdele eder (değişir) derecede münâfıklığa girmiş, insan sûretindeki yılanlara hakāikı (hakīkatleri) söylemek, hakāika karşı bir hürmetsizliktir. كَتَعْل۪يقِ الدُّرَرِ ف۪ي اَعْناَقِ الْبَقَرِ [Öküzlerin boyunlarına inciler takmak gibi] darb-ı meseli (atasözü) gibi oluyor.” (Mektûbât, 28. Mektûb, 211)