Dil namustur, Bediüzzaman'ın dilini kullanmak gerekir

Dil namustur, Bediüzzaman'ın dilini kullanmak gerekir

Elif Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Suad Alkan, Risale Akademi'de konuştu

Risale Haber-Haber Merkezi

Elif Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Suad Alkan, "Risale-i Nur'da sanata, bakışa, görmeye ve göstermeye gönderme yapmamış bir söz yoktur" dedi.

Risale Akademi merkezinde “Edebiyatta Risale-i Nur” konulu seminerinde konuşan Alkan'ın seminer notları şöyler:

Edebiyat edeptir. Utanma duygusunu kaybeden adam neredeyse imanını kaybetmiş gibidir. Edebiyat ruhun hareketidir, ruhun dairesine girmektir. Bir insan ruhun dairesine giremiyorsa cismin, dünyanın, cesedin dairesi ile çok sıkı bağları var demektir.

Görmeyen gösteremez

Varoluş, sanata ve edebiyata bağlıdır, imtizaç etmiştir. Risale-i Nur'da sanata, bakışa, görmeye ve göstermeye gönderme yapmamış bir söz yoktur. Görmeyen adam gösteremez. Görülmeyen görünmemeye mahkûm edilmiş olur.

Bediüzzaman'ın fıtrî kanunların dışında bir hareketi yoktur. Fıkıh, fıtrata taalluk ediyor. Kanun dışı her şey fıtrata aykırıdır. Beşeri kanunlar, fıtrî kanunları anlamak için sürekli yenilenmek istiyorlar, fıtrata yaklaşmak istiyorlar. Beşeri kanunlar fıtratın tercümanı olamadıklarından insanların vicdanını tatmin etmiyor.

Malayani, lüzumsuz, boş şeyler haramdır. Söz, yenilenmeye yönelik olduğu zaman haramdan çıkarak helal dairesine girer. Malayanilik edepsizliktir. Edep ve edebiyattan uzak bir toplumda terakkiyat olmaz, kazançlı görünseler bile zarar halindedirler.

Bediüzzaman “Ben imanın cereyanındayım” diyor

Efkâr ve hissiyatın tabii yolu nazm-ı maanidir yani manaların ölçülü sistemidir, çizgisidir. Nazm-ı maani edebiyattır, fikir akıntısıdır. Bu akışı ve inkışafı engelleyen tekrarlardır. Sürekli kendini tekrar etmektir. Yerinde tekrarların bir mahzuru olmaz.

Bediüzzaman “Ben imanın cereyanındayım” diyor. Cereyan, akım, akıntı demek. Bu nedenle imanın cereyanını durdurmak mümkün değildir. İman cereyanının bir ruh, fikir ve duygu hareketi olduğunu anlamamız gerekir. Sırat-ı müstakim, fikrin fıtri bir cereyanıdır. Unsuru’l-belagat dünyada olmayan bir anlayıştır; imanla fikri bağdaştırmıştır.

Aklı marifetullah için kullanmayan insan, doğru bir iş yapmamış olur

Bir fikrin sınırında dolaşmak yeni bir fikrin alanına girmeyi gerekli kılar. Nazm-ı maani mantıkla müşeyyeddir. Hakkı batıldan ayıramayan aptaldır. Zeka istidatları gelişmesi için verilmiştir. Aklı marifetullah için kullanmayan insan, doğru bir iş yapmamış olur. Zeki olmayanın mantığı da olmaz. Mantığın tarzı hakikate dönüktür. Hakikate ulaşmamak bir insanlık suçudur, kendisi olmaya yanaşmamaktır. İnsanın kendisi zaten hakikatin taşıyıcısıdır.

Bediüzzaman, her şeyi nazm-ı maaniden kâinattaki sisteme bağlıyor. Her şey bir sistemdir. Sistem dışı olmak suçtur. Devlet sistemini bulamazsa sıkıntıya düşer. Türkiye'nin dışındaki İslam ülkelerinde fikir, duygu, mantık iflas etmiştir. Osmanlı sistem dışına düşmemiştir. Sistemi cumhuriyete aktarmıştır. Sıkıntının kaynağı, kanundan ve sistemden ayrılmaktadır.

Bediüzzaman'ın ahiret kardeşliği, insanı cismani hareketten ruhani harekete sevk ediyor. Her şeyin bir mülk, bir de melekût ciheti var. Bediüzzaman her şeye melekût cihetinden bakıyor. İman-ı tahkikiye ulaşmadan sanat da edebiyat da olmaz. Sanat ve edebiyat Külli İradenin hareketidir, bunu durdurmak mümkün değildir.

Adam küçülüyor büyüdüğünü zannediyor, fakirleşiyor zenginleştiğini sanıyor

Bugünkü akıbetimizin sebebi, günlük meşgalelerle kuşatılmış olan istidatların inkışaf edememeleri, çürümeye ve yok olmaya doğru gidiyorlar olmalarıdır. Adam küçülüyor büyüdüğünü zannediyor, fakirleşiyor zenginleştiğini sanıyor.

“Bir cemaatte vahid-i sahih olmazsa, kesir darbı gibi küçülür.” Birbirinden habersiz birçok cemaat var. Bediüzzaman’ın “sadiku’l-ahmak” tabiri var. Bunu hizmet yapıyorum zannıyla hizmete zarar verenler için söylüyor. Bu durumu düzeltecek olan Bediüzzaman'ın sistemidir, prensipleridir.

Ulema şurası kurulmalı. Kanunun olmadığı yerde sağlıklı hareket olmaz. Bütün cemaatlerin ruhunun temsil edilmesi lazımdır. Bunun olması halinde istidatların inkişafı ve prensiplerin yaşanması meselesi hallolacaktır.

Dakaik-ı mahiyat yani ince esaslar, diğer hakikatleri de içinde barındırır. Nazm-ı maaninin dışına kayanların konuşmaya hakları yoktur. Çünkü bir sürü absürt/saçmalıklar ortaya çıkacaktır. Bunu da düzeltmenin en birinci ve en uygun yolu dildir. Dil namustur. Bediüzzaman'ın dilini kullanmak gerekir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum