Bütün kıymet, bir mu'cize-i Kur'âniye olan Risale-i Nur'dadır

Bütün kıymet, bir mu'cize-i Kur'âniye olan Risale-i Nur'dadır

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

SEKİZİNCİ REMİZ

İkinci sual: Keramet izhar edilmezse daha evlâ olduğu halde, neden sen ilân edersin?

Elcevap: Bu, bana ait bir keramet değildir. Belki, Kur'ân'ın i'câz-ı mânevîsinden tereşşuh ederek has bir tefsirinden keramet suretinde bizlere ve ehl-i imana bir ikram-ı Rabbânî ve in'âm-ı İlâhîdir. Elbette mu'cize-i Kur'âniye ve onun lem'aları izhar edilir. Ve nimet ise, şükür niyetiyle ilân etmek, bir tahdis-i nimettir.

وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ 1 âyeti izharına emreder.

Benim için medâr-ı fahr ve gurur olacak bir liyakatim ve istihkakım olmadığını kasemle itiraf ediyorum. Ben çekirdek gibi çürüdüm ve kurudum. Bütün kıymet ve hayat ve şeref, o çekirdekten çıkan şecere-i Risale-i Nur ve mu'cize-i mâneviye-i Kur'âniyeye geçmiş biliyorum. Ve öyle itikad ettiğimden, i'câz-ı Kur'ânî hesabına izhar ederim. Bütün kıymet, bir mu'cize-i Kur'âniye olan Risale-i Nur'dadır. Hattâ, eskiden beri taşıdığım Bediüzzaman ismi onun imiş, yine ona iade edildi. Risale-i Nur ise, Kur'ân'ın malıdır ve mânâsıdır.

Bu remizde hususî kanaatimi teyid eden ve kendime mahsus çok emare ve karineler var. Fakat başkalara ispat edemediğimden yazamıyorum. Yalnız iki-üçüne işaret etmeye münasebet gelmiş.

Birincisi: Ben Celcelûtiye'yi okuduğum vakit, sâir münâcâtlara muhalif olarak, kendim bizzat hissiyatımla münâcât ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisanıyla taklitkârâne olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alâkadar ve tefekkürat-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve Risale-i Nur ile münasebetini gördüm ve anladım ki, o hâlet, bu münasebetten ileri gelmiş.

İkincisi: Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) başta

رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ     اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ 2....

وَاَمْنِحْنِىِ يَا ذَا الْجَلاَلِ كَرَامَةً     بِاَسْرَارِ عِلْمٍ يَاحَلِيمُ بِكَ انْجَلَتْ 3 ve ortalarında

مَقَالُ عَلِىٍّ وَابْنِ عَمِّ مُحَمَّدٍ     وَسِرُّ عُلُومٍ لِلْخَلاَئِقِ جُمِّعَتْ 4 ve âhirde

bir hazine-i ulûm olarak gösteriyor. Halbuki, zâhirinde yalnız bir münâcâttır. Hattâ İmam-ı Ali'nin (r.a.) hakikat-feşan sair kasideleri ve ilmî başka münâcâtları gibi, esrar-ı ilmiye ile tam münasebeti görünmüyor. Benim hususî kanaatım şudur ki: Celcelûtiye, madem Risale-i Nur'u içine almış ve sinesine basıp mânevî veled gibi kabul etmiş, elbette وَسِرُّ عُلُومٍ لِلْخَلاَئِقِ جُمِّعَتْ fıkrası ile kendi hazinesinin bir kısım pırlantalarını âhirzamanda neşreden Risale-i Nur'u şahit gösterip Celcelûtiye'yi bir hazine-i ulûm ve bir define-i ilmiyedir diye bihakkın medh ü senâ edebilir.

Üçüncüsü: Malûmdur ki, bazan gayet küçük bir emare, bazı şerait dahilinde gayet kuvvetli bir delil hükmüne geçer, yakîn derecesinde kanaat verir. Bana böyle kanaat veren çok misallerinden yalnız sabık beyan ettiğim birtek misal bana kâfi geliyor. Şöyle ki:

Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) تُقَادُ سِرَاجُ النُّورِ fıkrasıyla Risale-i Nur'u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslarıyla ve hizmetiyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryânîce isimleri tâdâd ederek münâcât eder. Otuz iki veya otuz üç adet isimlerde iki defa بَعْدَهَا kelimesini tekrar eder. Biri, yirmi yedincide وذَيْمُوخٍ بَعْدَهَا diğeri, otuz birde وَبَازُوخٍ بَعْدَهَا der.

İşte Risale-i Nur'un Sözleri otuz üç ve bir cihette otuz iki ve Mektubat namındaki risalelerin dahi bir cihette otuz iki ve bir cihette otuz üç olup bu münâcâtla mutabık olması ve yalnız risale şeklinde iki adet zeyilleri bulunması ve o zeyillerin birisi Yirmi Yedinci Sözün ehemmiyetli zeyli ve diğeri Otuz Birinci Sözün kıymettar zeyli olması ve o iki zeyl risalesinin müstakil mertebe ve numaraları bulunmaması ve بَعْدَهَا kelimesi dahi aynı yerde, aynı mânâda tevafuk etmesi bana iki kere iki dört eder derecesinde kanaat veriyor ki, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) tebeî bir mânâ ile ve işârî bir mefhumla Risale-i Nur'a, hattâ zeyillerine bakmak için öyle yapmış. Daha çok karineler ve birer Söze işaret eden münasebetler var. Fakat gizli ve ince olduklarından zikredilmedi. HAŞİYE

لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ     وَاللهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ     اَسْتَغْفِرُ الل مِنْ خَطَۤائِى وَخَطِيئَاتِى وَمِنْ سَهْوِي وَغَلَطَاتِى وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِيمَانِ وَالْقُرْاٰنِ بِعَدَدِ حَاصِلِ ضَرْبِ حُرُوفِ رَسَۤائِلِ النُّورِ الْمَقْرُوئَةِ وَالْمَكْتُوبَةِ وَالْمُتَمَثِّلَةِ فِى الْهَوَۤاءِ فِى عَاشِرَاتِ دَقَۤائِقِ حَيَاتِى فِى الدُّنْيَا وَالْبَرْزَخِ وَاْلاٰخِرَةِ     اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ بِعَدَدِهَا وَارْحَمْنَا وَارْحَمْ طَلَبَةَ رَسَۤائِلِ النُّورِ بِعَدَدِهَا اٰمِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ 5

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَۤا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 6

Dipnot-1: "Rabbinin nimetini de yâd et." Duhâ Sûresi, 93:11.
Dipnot-2: İçinde sırların dürülü olduğu hazinelerin keşfine ruhum onunla ulaştı.
Dipnot-3: Ey celâl sahibi Allah'ım, bana ilmin sırlarını lütfunla bildir, seninle anlaşılır onlar ya Halîm!
Dipnot-4: Bu sözler Muhammedin (a.s.m.) amcasının oğlu Ali'nindir (r.a.) ve yaratılmış olan herşey hakkındaki ilimlerin sırlarını toplamıştır.
Haşiye: Meselâ, yirmi sekizinci mertebede وَبِسُورَةِ التَّهْم۪يزِ kelimesiyle Yirmi Sekizinci Sözün âhiri olanCehennem meselesinin çok kuvvetli bir burhanına işaret edip baştaki Cennet meselesinin yalnız iki üç sual ve cevaba dair bahsi ise, başka yerde işaret ettiğinden münasebet gizlenmiş. Hem meselâ, ikinci mertebedeيٰسٓkelimesiyle, hem İkinci Söze, hem İkinci Mektuba, hem İkinci Lem'aya, hem İkinci Şuâya baktığından münasebet genişlendiğinden gizlenmiş. Hem meselâ كٓهٰيٰعٓصٓ yani, كَافْ ve هَا ve يَا ve عَيْن ve صٰادْ beşinci mertebede bulunması, hem Beşinci Söze, hem Beşinci Mektuba, hem Beşinci Lem'aya ve Dördüncü Şuâ olan Âyet-i Hasbiye Risalesine, hem Üçüncü Şuâ olan Münâcâta baktığı cihetle münasebet genişlenmiş, gizlenmiş. Buna başkaları kıyas edilsin.
Dipnot-5: Gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Doğrusunu Allah bilir. Hatâ ve günahlarımdan, yanılgı ve yanlışlıklarımdan dolayı Allah'tan mağfiret diliyorum. Risale-i Nur'un okunan, yazılan ve havada temessül eden harflerinin dünyada, berzahta ve âhiretteki hayatımın dakikalarının âşireleriyle çıkan netice kadar, iman ve Kur'ân nimetinden dolayı Allah'a hamd olsun. Allah'ım Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâma, onun âl ve ashabına da o kadar salât ve selam et. Bize ve Nur talebelerine de o kadar rahmet eyle. Âmin. Hamd Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
Dipnot-6: "Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın." Bakara Sûresi, 2:32.