Bu vaadimiz huzûrumda hesap vermekten korkanlar içindir

Bu vaadimiz huzûrumda hesap vermekten korkanlar içindir

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), İbrahim Sûresi 13-15. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

13-Fakat inkâr edenler, peygamberlerine dedi ki: “Ya sizi mutlaka memleketimizden çıkarırız, ya da kesinlikle dînimize dönersiniz!” Bunun üzerine Rableri onlara (o peygamberlere) şöyle vahyetti: “(Biz) o zâlimleri muhakkak helâk edeceğiz!” (*)

14-“Ve onlardan sonra sizi mutlaka o yere yerleştireceğiz.” İşte bu (va‘dimiz), makamımdan (huzûrumda dikilerek hesab vermekten) korkanlar ve tehdîdimden endişe edenler içindir.

15-Hem (o peygamberler) fetih istediler (Allah da verdi). Her inatçı ve zorba ise hüsrâna uğradı.

(*) “Ders-i Kur’ân’ın muhâtablarından en kesretli (en kalabalık) tâife olan tabaka-i avâmın (halk tabakasının) basit fehimlerini (anlayışlarını) okşayan zâhirî ve basit mertebesi dahi en ulvî (yüksek) tabakayı da tam hissedâr eder. Güyâ kıssadan yalnız bir hisse ve bir hikâye-i târihiyeden bir ibret değil, belki bir küllî (umûmî) düstûrun efrâdı (ferdleri) olarak her asırda ve her tabakaya hitâb ederek tâze nâzil oluyor (iniyor) ve bilhassa çok tekrâr ile اَلظَّالِم۪ينَ اَلظَّالِم۪ينَ [Zâlimler, zâlimler!] deyip tehdidleri ve zulümlerinin cezâsı olan musîbet-i semâviye ve arziyeyi (gök ve yer musîbetlerini) şiddetle beyânı, bu asrın emsâlsiz (benzersiz) zulümlerine ve kavm-i Âd ve Semûd ve Fir‘avun’un başlarına gelen azablar ile baktırıyor ve mazlum ehl-i îmâna İbrâhîm ve Mûsâ Aleyhimesselâmlar gibi enbiyânın (peygamberlerin) necatları ile (kurtulmalarıyla) tesellî veriyor.” (Asâ-yı Mûsâ, 10. Mes’ele, 50)